A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

PEN

Barış Sonrası Sergisi Sanatçılarından Ortak Açıklama

Bu metni yazmaya başladığımızdan bu yana geçen zamanda metni gerekli kılan bağlam çok hızlı bir şekilde değişti. Tekrarlanan şiddet eylemleri, Ankara ve İstanbul'daki son saldırılar bizi derinden üzdü. Bu yaşananlar göz önüne alındığında bir sanat etkinliğinin sansürlenmesi görece küçük bir şeymiş gibi görünse de, bu deneyimimiz hakkında özellikle şu anda konuşmamız gerektiğine inanıyoruz. Bu metni yayınlayarak, kriz durumlarında ve acil durumlarda sıklıkla vuku bulan otosansür ve devlet sansürüne karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu, Türkiye'nin içinde olduğu son durum, ama bu durum sadece Türkiye'ye özgü ya da Türkiye'yle sınırlı değil. Kamu alanındaki aciliyetlerin kültürel, gazetecilik, ve akademik alandaki ifade özgürlükleri kısıtlamalarını meşru hale getirmek için kullanılması pek çok insana hareket alanı bırakmayan yaygın bir uygulama. Bu susturulmalara karşı ses çıkarmak, müzakere ve derinlemesine sorgulama alanlarının gerekliliğini savunmak kültür emekçilerinin bir sorumluluğudur. Bu saydığımız nedenlerden dolayı Barış Sonrası (Post-Peace) Sergisi'nin sansürlenmesi üzerine yazdığımız ortak açıklamamızı yayınlıyoruz.

Barış Sonrası Sergisi Sanatçılarından Sergi İptali Kararına Tepki Katia Krupennikova’nın küratörlüğünü üstlendiği ve Akbank Sanat Uluslararası Küratör Yarışması’nı Kasım 2015’te kazanan Barış Sonrası (Post-Peace) isimli serginin sanatçıları ve katılımcıları olarak, Akbank Sanat’ın sergiyi son dakikada iptal etme kararına karşı kızgınlığımızı dile getirmek istiyoruz. Bu sergiye ‘savaş ve barışın günümüzde nasıl tezahür ettiği’ sorusu çerçevesinde davet edildik. Serginin açılışı 1 Mart olarak planlanmıştı, ve sergi 25 Şubat’ta iptal edildi. Akbank Sanat Direktörü Derya Bigalı, Krupennikova ve jüri üyelerine yolladığı e-mail’de, ‘Serginin hazırlıkları sırasında Türkiye çok sıkıntılı zamanlardan geçti. Özellikle Ankara’da yaşanan trajik olaylar, halkın hafızasında çok taze’ ifadelerini kullandı.

Sergi hazırlıkları aşamasında Türkiye’deki toplumsal ve siyasi durumun kötüye gittiğinin farkındayız. Türkiye’deki insan hakları ihlalleri gün geçtikçe artıyor; bağımsız basın, kültür kurumları ve vatandaşların ifade özgürlüğü görülmemiş bir baskı ve (oto)sansürle karşı karşıya kalmakta. Kültür ve sanatın, bu zorlu sürecin yakın takipçisi olmasının acil ve elzem olduğunu düşünmekteyiz.

Küratörün ilk sergi metninde belirttiği gibi, ‘Barış Sonrası’ Sergisi'nin amacı, günümüzdeki ‘barış’ halinde ‘savaş’ın nasıl bir yeri olduğuna dair farklı fikirleri bir araya getiren bir platform yaratmaktı. Akbank Sanat’ın ‘Barış Sonrası’ sergisini susturması, endişe verici bir semptoma, Türkiye’de fazlasıyla görünür hale gelen korku ve paranoya iklimine işaret etmektedir. Bir sanat kurumunun kamusal tartışma ve bilginin sınırlarının ne olması gerektiğine bilfiil müdahale ettiği bu durumu esefle karşılıyoruz. Akbank’ın bu sorumsuz tavrı, bizlerin bu sergi kapsamında ortaya koyduğu emeği görünmez kılmıştır. Bu durum bizi bu sansürlenme deneyimimizi görünür kılmak için müşterek bir açıklama yapmaya yöneltti. Bir açıdan da şanslı olduğumuzun farkındayız: sansürün daha acımasız şekillerine ve susturulmalara maruz kalan ve ifadelerinin tümüyle yok edilmesi tehdidiyle karşı karşıya olanlara kıyasla deneyimimizi paylaşabilme şansına sahibiz.

Serginin son dakikadaki iptalini inatla sorguluyoruz, ve aşağıda belirtilen noktalarda ortaklaştığımızı belirtiriz:

 Akbank Sanat tarafından Katia Krupennikova’ya ve juri üyelerine email olarak gönderilen açıklamanın şeffaflıktan ve inandırıcılıktan uzak olduğunun altını çizmek isteriz. Serginin iptalinin sözde nedenleri görünüşe bakılırsa Akbank Sanat’ın film festivali ve müzik konserleri gibi diğer programlarını etkilememiştir. Bu sebeplerden dolayı ‘Barış Sonrası’ Sergisi’nin iptalinin politik bir sansür olduğunu iddia ediyoruz. Barış Sonrası Sergisi’nin sansürlenmesi, şirketlerin imajlarını güçlendirmek için sergi üretimlerini finansal olarak destekledikleri, ancak politik çıkarlarına uymayan sanatçı ve işlerin ortaya çıkması durumundaysa bu sanatçı ve işlerini acımasızca yok saydıkları bir döngüyü görünür kılmaktadır.

Bu şekilde, şirketin ‘üslubu’ (sanatçı üzerinde) bir baskı ve kontrol aracı haline gelmektedir. İsteğimiz dışında kendimizi böylesi bir durumda bulan sanatçılar olarak bu kötü gidişata karşı çıkmanın sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz. Bu durum sanat dünyasının belirli alanlarında semptomatikleşmiştir, ve karşı durulmadığı sürece de sanatsal üretimin üzerindeki bu kontrolün yaygın bir kaideye dönüşme tehlikesi vardır.

Bu açıklamayla, Türkiye’de sansürün farklı biçimleriyle karşı karşıya kalan kişi ve gruplarla dayanışma içinde olduğumuzu da göstermek istiyoruz. Aynı zamanda, sanatçı ve yazar Pınar Ögrenci ve sanatçı Atalay Yeni’ye karşı açılan davayı kınadığımızı ve dava süreciyle ilgili kaygımızı dile getirmek istiyoruz. “Barış İçin Yürüyorum/I Am Walking for Peace” barış yürüyüşüne katıldıkları için, 23 kişiyle beraber Türkiye hükümeti tarafindan terör propagandası yapmakla suçlanarak 18 yıl hapis istemiyle yargılanıyorlar. Pınar Öğrenci’nin ‘Barış Sonrası’ sergisi programında bir performans yapması planlanmıştı.

Bizler, “Barış İçin Yürüyorum/I Am Walking for Peace”in yaptığı şu açıklamayı desteklediğimizi berlirtiriz:

“Bugün karşı karşıya kaldığımız bu zorlu durumla başa çıkmanın, savaşı, ölümleri yıkımları durdurmanın yolu barışa ilişkin talebimizi daha yüksek sesle, cesurca söylemekten ve bölge halkıyla dayanışmaktan geçiyor.”

Barış Sonrası sergisinin yaratmayı amaçladığı açık uçlu ve sorgulayıcı söylemde ısrar ediyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz bu süreç, bu serginin yapılmasının, aciliyeti olan bu konularda yapılan çalışmaların devam etmesinin, ve uluslararası söylemsel bir platformun geliştirilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır.

Anonim Vatansız Göçmenler Kolektifi (Anonymous Stateless Immigrants Collective), Ella de Búrca, Anna Dasović, Ehsan Fardjadniya, Yazan Khalili, Lyuba Matyunina, Adrian Melis, Dorian de Rijk, belit sağ, Anika Schwarzlose, Alexei Taruts, Anastasiya Yarovenko, Jaha Koo.

Zeynep Oral’dan akranı Duygu Asena’ya mektup

Zeynep Oral, 03.03.2016 tarihli Cumhuriyet gazetesi köşe yazısında PEN Duygu Asena ödülünün bu yıl Kadın Eserleri Kütüphanesi'ne verilişini Duygu Asena'ya hitap eden bir mektupla duyurdu:

"Sen gideli tam on yıl olmuş"

Sevgili Duygu Asena Canım arkadaşım Duygu:

Önce seni çok sevindirecek bir haber: Sen “gittikten” sonra PEN Türkiye Yazarlar Birliği’nin senin adına koyduğu ödül var ya... Bu yıl PEN Duygu Asena Ödülü’nü, işte senin de hep onur duyduğun bir kuruma Kadın Eserleri Kütüphanesi’ne veriyoruz. Töreni 11 Mart’ta Fransız Kültür Merkezi’nde yapılacak.

Kütüphanenin bu yıl yayımladığı, 25. Yıl Ajandası’nı görsen şaşarsın. 25 yılda yaptıklarının dökümü var ajandada: Başka ülkelerde bir yüzyılda yapılana bedel iş çıkarmışlar. Bu mucizenin sürebilmesi için bir de kampanyaları var: “25. yılda 1000 kişiden 25 TL ve katları kampanyası”. Nisanda bitecek kampanya sonunda, bağış yapan gönüllülerin isimleri kalıcı bir belgeye dönüştürülecek. Destekleyenler, kadın belleğinin kalıcı bir parçası olarak kadın tarihine isimlerini yazdıracak!

Sevgili Duygu, 8 Mart nedeniyle bol bol adın geçecek yine...

Şiddetin her gün arttığı, kışkırtıldığı ülkemde kimileri yine göstermelik nutuklar atacak... Ama erkekler yine kadınları öldürecek... Yine erkekler “iyi halden” sıyırıp ; kadınlar “rızası vardı” diye lanetlenecek... Kadın erkek eşitliğinin bir demokrasi sorunu olduğunu anlamayan zihniyet başımızda bulundukça bu böyle sürecek!

Canım Duygu, bu yıl, seninle çok sohbet edeceğiz... Bu yıl, farklı... Bu yıl yani 2016... Sen de benim gibi 1946’lısın... Ama gel gör ki, sen artık hep 60 yaşındasın benim güzel arkadaşım... İnanması zor: Sen “gideli” tam on yıl olmuş... 

CBGB yerine Zorlu’da Patti Smith izlemek

Şehnaz Aygül, Patti Smith sonrası aldığı bazı notları sanatatak okurlarıyla paylaşıyor: Patti Smith, “İsyan ve patlama bildiğimiz ve olması gereken yerlerden değil - çünkü öyle bir yer yok, sınırları siz çizemezsiniz - bu oyunu bozacak noktalardan çıktığında daha anlamlı, bildiklerimizi, biçimleri değişmiş versiyonlarıyla yaşamanın vaktindeyiz.” dedi. Eğer bir yaşam tarzını ya da bir mekanı ya da bir şeyleri eleştiriyorsak bunu hayatımızın her noktasında uygulamalıyız...

Haftanın yeni kitapları: 13-19 Haziran 2016

Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor: The Terrible Turk "Batı’nın Gördüğü Türk", Romantik Yürekler: Futbol Tarihimizin Yeni Devreleri 1952-1992, Halim’e İthaflar ve Sudan Sebepler: Türkiye’de Neoliberal Su-Enerji Politikaları ve Direnişleri...

Parıltılı karanlık kadın: PJ Harvey

...Vücudunu kullanış biçiminin epik sahne duruşunun tamamlayıcısı olduğu aşikar. PJ’in performansına gelecek olursak; gerçekten tüm salonu kapsayan açık sesiyle sanki tam da olması gerektiği gibi her daim müziğin 1-2 adım önünde... 

2024-11-24 18:26:27