Hollanda'dan Van Abbe Müzesi, İstanbul’dan Salt, Madrid’den Reina Sofia müzesinin de katıldığı 1980’lere odaklanan Avrupa sergilerinin derdi pekala 'Avrupa projesini terk etme' olarak özetlenebilir. 'Öykü anlatıcılığının yerelleştirilmesi’ olarak da… 'Süreçlere odaklanmak' ve 'heterotopya aracılığıyla' 1980’lerin yazılmamış tarihlerinin neoliberalizme rağmen direnenlerin öyküsünü hem estetik hem de sosyal işaretler olarak çıkarmak da…
...Yönetmen Guy Cassiers de yaşadığı çağa tanıklık etmekten kaçınmayan, duyarlı ve anti-faşist bir sanatçı… O “Ben politikacı değilim, ama onlara savaşın anlamsızlığını ve dehşetini sahnede fotoğraflarla gösterebilirim’’ diyor. Savaşı, soykırımı, kötülüğün sıradanlığını anlatan oyunlara karşı ilgisiz kalamıyor...
24 Eylül ila 6 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirecek 5. Uluslararası Çanakkale Bienali'ne dahil olacak sanatçılar, İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında, küratöryel ekip ve Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan'ın katılımıyla duyuruldu.
Boğaz'ın doldurulmasına sebep olacak ve Kabataş'a yapılacak martı şeklindeki transfer merkezinin İBB Meclisi’nde onaylanması üzerine yazarımız Mimar Korhan Gümüş tartışmaya dahil oldu: "Bu gibi mimari kararlar mesleki alanda düşünceyi ifade özgürlüklerinin engellenmesine örnek teşkil eder."
“O halde siyah renkli bir deriye sahip olan bir adamın bu ülkede nasıl bir deneyimi oldu, bundan sonra nasıl bir deneyimi olabilir? Bir zenci nasıl tarih yazabilir, sert ya da yumuşak, politik ya da özel, açık ya da örtülü bir başkaldırı tahriğine kapılmadan düşünebilir ya da nefes alabilir mi?”
George W. Bush’un iPhone'da çöp adam çizerek başladığı ressamlık kariyerinde ulaştığı yeni nokta en az kendi kadar berbat başka bir dünya liderini çizmek.
Ses araştırmasından ışık araştırmasına, yabancılaşma faktörü uygulayışında 'klasik' ve taviz vermeyen ama dediğim gibi minimalizm tercihiyle 'hikaye"yi aşan, aşıran, Tim Burton'dan, Daft Punk'a güncel bir "hoş olmayan"ı, 'sanat olan'ı sunmasıyla bulunmaz bir deneyim Üç Kuruşluk Opera.
Japonya’nın en büyük demiryolu şirketlerinden JR East “dünyanın en hızlı sanat deneyimi” sloganıyla “shinkansen” adıyla bilinen hızlı trenlerinden birini hareket halinde bir sanat galerisine dönüştürdü.
...Bir zamanlar hayranı olduğum gruptan oldukça uzaklaşmıştım. Ta ki Mayıs başında sosyal medyada takip ettiğim insanlardan yeni Radiohead klipleri “Burn the Witch”ve “Daydreamers”ın yayınlandığını öğrenip izleyene kadar. Özellikle ikinci klip, Jonny Greenwood’la pek çok filminde müzikal işbirliği yapan ünlü yönetmenPaul Thomas Anderson’ın çektiği ve bir bakıma Erdal Beşikçioğlu berduşluğuyla ortalıkta dolanan Thom Yorke performansına şahit olduğumuz kısa film, dinleyenin ayaklarını yerden kesen ve melodilerin sırtında yükseldikçe ufkunu ferahlatan Radiohead müziğinin geri döndüğünü hatırlattı...