A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

Modernizm

Boris Groys’dan yine yeni Tespitler

Boris Groys'un henüz Türkçeye çevrilmeyen Verso yayınlarından çıkan yeni kitabı Akış İçinde'yle ilgili, Alex Greerberger'in 23.03.2016 tarihli "Tarihi Açıklığa Kavuşturun: Boris Groys İnternet Çağı’nda Sanat Sorununu Ele Alıyor" başlıklı yazısını Özlem Akarsu çevirisiyle yayınlıyoruz.

Zerafetinden hiç vazgeçmedi: Cengiz Çekil

Çekil ile yakınlaşmam 2001 yılında oldu. Okulda, atölyesindeydik. Öğrencilerinin yardımıyla işlerini birbiri ardında çıkarıyor, açıyor, elinde işlerinin parçalarını tutuyor, onları sanki kutsal nesnelermiş gibi hürmetle evirip çeviriyor, dokunuyordu. Bu ziyaret benim için, kişinin tarih hakkında bildiği her şeyin tekrarlana tekrarlana artık bıkkınlık veren kurgusallaşmasının aniden sonlandığı anlardan biriydi.

Bir uluslararası hikaye daha yazılmalı ve tarihe bir ihtilaf koridoru daha açılmalıydı. 

Bedri Baykam’dan Esra Aliçavuşoğlu’na yanıt

Bedri Baykam, Esra Aliçavuşoğlu'nun sanatatak'taki yazısına verdiği yanıtı bir başka yanıtla karşılıyor. Çavuşoğlu'nun yorumunu "mitoloji kokan bir kurgu" olarak değerlendiren Baykam, Halil Altındere'nin kurgusundan yüzlerce sanatçının rahatsızlığına dikkat çekti:

"Esra Aliçavuşoğlu'nun sanatatak'taki yazıma verdiğim yanıtı okudum. Aliçavuşoğlu öncelikle şu noktada yanılıyor: Ben hiçbir yerde "sanat tarihini yanlız sanat tarihçiler yazabilir, sanatçılar yazamaz" demedim, bunu nereden çıkardı anlamakta zorluk çekiyorum. Ayrıca hiçbir zaman böyle düşünmedim ve onun deyimiyle böyle bir "fetişleştirmem" (!) olmadı. Sonuçta bu, Aliçavuşoğlu'nun yaptığı bir yorum, tamamen kendi içsel kurgusu. Mitoloji kokan bir kurgu!

Bunun dışında da Aliçavuşoğlu "kendisi gibi olmayanı dışlayan" şeklinde söz ettiği ama buna karşın "normal" karşıladığı, Nurullah Berk, Bedri Baykam veya Halil Altındere'nin sanat tarihi yazımlarını "olağan bulduğunu" söylüyor.. Bu bence, tam tersine, ağır bir sorumluluktur. Aliçavuşoğlu manipülasyonlardan rahatsız olmayabilir ama yüzlerce sanatçı çok rahatsız! Çünkü kullanılan dil ve sunum uslubu, adeta resmi gazeteyi çağrıştırıyor!

Ayrıca dediğim gibi "sanatçı nesnel veya kendi açısından kendi gözüyle bir sanat tarihi yazabilir, böyle bir girişim başlatabilir. Ancak orada objektif çaba içeren yargılarını buluşturmak dışında, diğer yaşanmışlıkları, kişileri, yok sayamaz. Olsa olsa onlar hakkında, hangi eserde, neyi, niçin tercih edip etmediğini söyleyebilir... Ama her halükarda sanat dünyasının yüzde seksenini çöpe atarak kendini parlatmaya kalkamaz, çünkü o zaman alay konusu olur. Benim de kendi sanatsal tercihlerim vardır, ancak kimi sanatçıları beğenip beğenmemen, tüm akımlara yakın olup olmamam diğerlerini dışlama nedenim veya bahsetmeme nedenim olamaz.

Örneğin Boyanın Beyni" kitabımda, bana çok uzak olan Neo-Geo akımıyla postmodernizm üzerine Türkiye'de yazılan ilk makalelerden biri de var. Aynı nesnellik çabasını, "Maymunların Resim Yapma Hakkı" kitabını yazarken de gösterdim, henüz yayınlanmamış ve 25 yıldır bitirmediğim "Modern Sanat Tarihinin Yüzyılı" kitabımda da gösteriyorum. Ne zannediyordu Aliçavuşoğlu, ben Bauhaus akımına uzağım diye, Bauhaus'tan bahsetmeyeceğimi mi ümit ediyordu(?)... Anlamakta zorluk çekiyorsa, şu örnek kendisine yardımcı olabilir: Ben bir spor yazarı olarak Fenerbahçeli olabilirim. Ama bu, hakem kararlarına, takım oyununa, teknik direktör kararlarına itiraz etmemi ve Fenerbahçe cephesini de acımasızca eleştirmeme engel değil. Eski futbolcu da taraf tutar, ama objektif yorum yapar.

Halil Altındere'nin tavrı bu bağlamda çok tatlı:

"Benden başka buralarda kimse top oynamadı ve oynayamaz. Ayrıca kimi istersem de takımdan hemen atarım" diyor.

Bu olay da artık deşifre olduğuna göre, artık pek ciddiye alacak yanı kalmadı."

Adnan Yıldız’dan Bedri Baykam’a: “Bu, Halil Altındere’ye haksızlık”

 

Küratör Adnan Yıldız, Kullanma Kılavuzu üzerine Bedri Baykam'ın yazısıyla başlayan tartışmaya ilişkin sanatatak.com'a özel olarak yaptığı açıklamada Bedri Baykam'ın bazı sorularını yerinde bulsa da Baykam'ın objektif bulduğu Hasan Bülent Kahraman tarihini eleştirdi:

 

"Bedri Baykam'ın bazı soruları yerinde ama..."

 

“User’s Manual” tartışmasını Türkiye’de bir zamanlar bienalin nasıl algılandığını hatırlarsak, kim var-kim yok kısırlığından çıkarmak lazım. Elbette Bedri Baykam’ın bazı soruları yerinde, mesela -nerede Aydan Murtezaoğlu ve Bülent Şangar ama bu soruyu Arter’deki İstanbul ve içme suyu projelerini hatırlatarak çalışkan küratör CCB’ye ya da genel anlamda galeri, kurum ve küratörlere sormak hatta sanatçıların kendisine sormak daha anlamlı olur. Diğer yandan, sanat pratiğini editör ve küratörlükle beraber yürüten Halil Altındere’nin bir görünürlük motivasyonu ya da üstünlük mücadelesi üzerinden ilerlediğini söylemek ona da haksızlık.

Ama bütün bu araştırma ve üretime sadece, -Süreyya Evren’ın sığ bir okumaya hapsettiği- siyasi iklim üzerinden bir etki-tepki önermesi olarak bakamayız, zira dünya değişiyor. Artık doğayı taklit eden bir modern sanatın ötesinde, sanatın propaganda ya da eleştiri üzerinden illüstrasyonlaştığı okumaları geçtik. Kültürel referans ve birikim üzerinden, çoğullar ve modernler üzerinden kurulan bir tarihler toplamının imkansızlığını konuşalım.

Özneden, hayalgücünden ve ilhamdan bahsedelim. İnternette dolaşan tarihten ne haber?

Ulusalcı Baykam bütün siyasi defosuna rağmen Kahraman’ı objektif buluyor. Aynı Kahraman beni o kitapta çok güldürmüştü.

Ahmet Öğüt’ü Seksenler'den çıkarttı, yok kendi küratörlüğünden 3. tekil şahıs şizofrenisiyle, Beral Madra ve Vasıf Kortun ile beraber ‘çekirdek kadrodan’ diye bahsetmişti. Yok, bu da fazla.

Thomas Hirschhorn işi gibi bunlar. Too too Much Much.

Tarih yazmak, başlı başına bir görsel okumalar ve görsel düşünmeler sorunu.

Gelin şehrin haritasına bakalım. Masada programları yürütenlerin kim olduğunu görelim. Uluslararası düzeyde tek araştırma ve prodüksiyon yapan Salt’ta Vasıf Kortun’un modernizm, sosyoloji ve mimari araştırma kanalları dışında uzun vadeli bir proje var mı? Arter’se işleri kutularından çıkarıp asmaktan öte bir üretim imkanı, üzerinden milyonlarca insan geçen bir lokasyonda olduğunu anlamaya çalışan katılımcı bir projeye yer verdi mi?

Aksanat’ta gördüklerimiz konusunda çok acımasız olacağım. Ne fotokopiden Marcel Broodthaers ne de üç boyutsuz, ikinci el ve fotoroman seviyesinde metinlerle döşeli bir Louise Bourgeois. Mezar kazıcılığı. Istanbul Modern’inse sorunu aşılamayan türden bir muhafazakarlığa övgü. Cennet Cehennem, Kayıp Dünya...

Masada birbiriyle konuşanlar bunlar olunca ne tarihten bahsetmek gerek ne de listelerden. Bence şehrin sanat haritasından ve bu haritadaki noktalardaki programları yürütenlerden bahsetmek gerek. Takvimlemek demenin programlamak demek olmadığı gibi, sunmak da sergilemek ve sergi yapmak değildir."

Tartışmayla ilgili diğer yazılar için:

Ali Şimşek yazdı:

http://sanatatak.com/view/Versiyon-Iki-Sanat-Tarihi-ve-Sol-Liberalizm/2056

Bedri Baykam yazdı:

http://sanatatak.com/view/Sanat-tarihini-kafasina-gore-yazmak/2051

Esra Aliçavuşoğlu yazdı:

http://sanatatak.com/view/Sanat-tarihini-sadece-sanat-tarihciler-yazmaz/2059

2024-11-02 20:31:39