Kavramsal sanatçı Serkan Özkaya'nın yeni performansı An Attempt at Exhausting a Place in New York (New York’ta bir yeri tüketme çabası) duvarları görünmez yapıyor.
Fotoğrafın bir plastik sanatlar dalı olarak ve teknik açıdan birçok tanımı yapılabilir. Benim içinse zamana tanıklık etmektir. Ben de kendi dönemime tanıklık ederek, gelecek zamanda yaşayacak insanlara aktarmaya, dünyanın ötekileştirilmiş insanlarını fotoğraflarımda yansıtmaya çalışıyorum. Fotoğraf çalışmalarımda genellikle “ötekileştirilmiş” insanlara yer veriyorum: Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, mülteciler ve tabii ki engelliler...
“Başımızdan geçen her hikâyeyi, bir diğer yaşadığımız hikâyeye benzetiyoruz, kıyaslıyoruz, yargılıyoruz. Sanki şu hayata yalnız gelmemişiz gibi, biraz daha yalnızlaştırıyoruz kendimizi, kendi ellerimizle. Her insan bir kere yalan söyleyip kırdıysa sizi ve herhangi biri gibi hissettirdiyse, nasıl olacak da siz tekrar ayağa kalkacaksınız, değil mi?” – Bâlâ Atabek, İşte Güneş Geliyor
Aram Yayınevi’nin açılışı yapılacak fuar için Diyarbakır’dan getirmekte olduğu kitaplara yolda el konuldu. 74 koli kitaptan 20’sine yola devam için izin verilirken, kalan kitaplar Kırşehir’de “incelemeye” alındı.
15. İstanbul Bienali'nin küratör ikilisi bir sanatçı duo. Bunun manevi anlamı büyük. Elmgreen ve Dragset ikilisinin ise yapacakları kestirilemez ve kesinlikle şimdiden söylüyorum ilginç ve "etkin" olacaktır. İlk çıktıkları zamandan beri hevesle takip ettiğim ikilinin en büyük özelliği tam da bu söyleşide teyit ettikleri gibi izleyiciyle değil de sanat dünyası denen sistemle uğraşmaları bazen tiyatro bazen heykel bazen olmayan bir Prada dükkanı yapma özgürlüğüne, cesaretine ve neredeyse Beckettyen bir mizaha sahip olmalarında. Onları en iyi yine bir sanatçı ikilisi tanıtır diye düşündüm ve Ben Hunter ile Nicholas Shorvon'un onlarla yaptıkları söyleşiyi Özlem Akarsu her zamanki titizliğiyle çevirdi.
İngiliz sinemacı Ben Wheatley kariyerinde ilk kez bir edebiyat uyarlamasına el attığı gibi, yine ilk kez ünlü isimlerden kurulu bir oyuncu kadrosuyla çalışımış Gökdelen’de. Sonuç, en hafif tabiriyle, tartışmalı.
"....İstanbul artık sessizdi. Sıkılıyordum. Melankoli gibi bir şey. Bu işlere alışık olmamama rağmen sensizlik koydu bana..." Suzan Avcı tarafından terk edilen yönetmen işte bu satırları yazıyor ve mektubunu ilginç bir şekilde sonlandırıyordu.
İlk uzun metrajlı filminde katıksız bir kadın filmine imza atan Senem Tüzen bir yanıyla çok tanıdık, hayli hastalıklı bir ilişkiyi gözler önüne sererken, bir yanıyla da kadını boyunduruğu altına alan toplumsal dinamiklere değiniyor.
Boris Groys'un henüz Türkçeye çevrilmeyen Verso yayınlarından çıkan yeni kitabı Akış İçinde'yle ilgili, Alex Greerberger'in 23.03.2016 tarihli "Tarihi Açıklığa Kavuşturun: Boris Groys İnternet Çağı’nda Sanat Sorununu Ele Alıyor" başlıklı yazısını Özlem Akarsu çevirisiyle yayınlıyoruz.
Zaha Hadid’in kaybını devam eden bir mimarlık geleneğine ait bir neferin kaybından çok, bu akımların içinde başlamış olsa, kendi eşsiz yeteneği ve duyarlılığı ile çevresindeki diğer tasarımcılardan uzaklaşmış, yalnız ve nadide bir yıldızın yitimi olarak değerlendirmek lazım.