SALT Galata’da açılan Tek ve Çok adlı sergi, endüstriyel üretimin çokluğuyla, sanatsal üretimin tekliği ve biricikliğine odaklanıyor gibi görünse de her iki alanın kopya ve taklitten kurtulamayacağının altını çiziyor.
Moda Sahnesi, Alman oyun yazarı Thomas Jonigk'ten Sibel ArslanYeşilay'ın çevirdiği “Torun İstiyorum” adlı oyunla bir kez daha toplumun önyargılarını, tabularını ve klişelerini sorguluyor.
Civan Özkanoğlu’nun Nisan 2016’da SALT Galata’da art arda birkaç kez sunduğu Hepimiz Biliyoruz adlı performansını son derece dikkate değer buldum. Hepimiz Biliyoruz canlı anlatı harici birinin (yazar) ürettiği bir metni (aracı nesne) ezberlemiş, prova etmiş ve “sanki doğaçtanmış gibi” ileten alışıldık bir monologcu/meddah anlatısı değil!
J.J. Abrams patronluğundaki Westworld remake'i Anthony Hopkins, Evan Rachel Wood, James Marsden ve Ed Harris gibi süperstarlardan oluşan kadrosuyla HBO'nun yeni Game of Thrones'u olmaya çalışıyor. Peki, başarıyor mu?
...İstanbul’dan birçok konuğumuz ilk kez Doğu’ya geldi, oradaki insanlarla, izleyicilerle tanıştı, konuştu… Onlar da Türkiye ve dünyadan sinemacıları dünya gözüyle gördü, onlarla söyleşti… Böyle bir buluşmayı iptal etmenin kime ne yararı var?...
Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor. Bu haftanın önerileri: Gayan, Bitlis ve Muş, Cesur Yeni Medya: Teknolojiler ve Hayran Kültürü
Nick Cave’in son albümü tıpkı Pedro Almodovar’ın son filmi Julieta, tıpkı Laurie Anderson’ın The Heart of a Dog’u gibi bir yas eseri. Julieta gibi yası araştırmıyor ama… Ne de Anderson gibi yası dayanılır kılmak için Budist tüyolar veriyor.
İlk uzun metrajlı filmi Albüm ile Cannes Film Festivali’nin Eleştirmenler Haftası bölümüne katılan ve buradan bir de ödül alan Mehmet Can Mertoğlu sinemamızın yeni ustalarından biri olmaya aday. Film geçtiğimiz hafta gerçekleşen Adana Film Festivali'nde de En İyi Yönetmen Ödülü, En İyi Senaryo ve En İyi Sanat Yönetmeni kategorilerinde üç ödüle layık görüldü.
Gündelik hayatın içinde birdenbire açılan uçurumları, pencereleri ve insanların boyunu aşacak dalgaları anlatmayı sevdiğini belirten Ahmet Tulgar, “Çok büyük kahramanların hayatlarını anlatmanın kolay olduğunu düşünüyorum” dedi.