Pınar Selek, dördüncü kez beraat etti. Ve artık özgür. Özgür ve özgürlükçü Pınar Selek'le 2009 yılında yapılmış bir söyleşiyle bu güzel haberi kutlamak istiyoruz.
"Piyasa, spekülasyon ve oyunlarının neticesinde konuşulan korkunç rakamlar yüzünden fotoğrafı umursamamak nasıl bir mantık olabilir? Hele şu günlerde çağdaş sanatı örneğin bir Damien Hirst’ün anlamsız pırlanta kurukafası gibi bir eseri satıldığı fahiş rakamlara göre mi değerlendireceğiz"
The Observer’ın pop eleştirmenleri, Sam Smith’in başarılı albümünden, “bin yıllık seks-kaygılı R&B” müziğine kadar, bu yılı tanımlayan temaları seçiyor.
Özellikle, inatla kendi mitolojisinden bahsetmek, durmadan onu gündeme getirmek; Semiha Berksoy’un fantastik otoportrelerinde, ‘anne ve çocuk’larında, kendi kendisini bir değişim-dönüşüm-başkalaşımın kahramanı (bazen de bir maske) olarak sunduğu işlerinde zamanı, trendleri, sade suya ruhbilimi, teatralliği aşan bir şey.
"Nasıl Müller 'Havaalanlarının sessizliğinde nefes alırım ben...' der ise ben de bu sürgün yaşamımdan geçenlerle hayatta kalıyorum..."
“Beyin çok ilginç; hiçbir bilgiyi 'toplamıyor' , eline geçen her şeyi 'çarpmaya' programlı. Bu yüzden beyni mümkün olduğu kadar temiz tutmak gerekiyor ki sahnede ya da hayatın içinde söylemek istediğimiz her şey, bizi doğru ifade eden resimlere dönüşsün. Ekranları temiz tutmalıyız; denemeliyiz en azından... Düşünce çok büyük bir eylem...”
Bütün diğerleri gibi kendi kendimi taklit etmek istemiyorum. Aynı şeyi elli defa veya yüz defa boyamaktan hoşlandıklarını mı sanıyorsunuz? Hiç değil; artık resim yapmıyorlar; çek yapıyorlar.
Çocuğuyla, konuşan bir fare hikayesini izlemeye çalışan bir sanat tarihi uzmanı filmde, fonda ne farketti dersiniz? 1928'den kayıp bir Macar tablosu...
Agora Kitaplığı’ndan taze çıkmış “Ruhun Bedeni” nadir bir kitap ve Selim Temo “yuvasına oturmayan çekmecelerin huzursuzluğu”nu (ki o çekmeceler hepimiziz galiba!), birilerindeki (ki o birileri hepimiz değiliz, o kesin) “her taze meyveyi mezarlığa götürme telaşı”nı ve sonra “geniş bir avluya çıkar gibi raylara biriken kadınlar, çocuklar, yaşlılar”ı özel bir sözcükler kümesiyle anlatan, adlandıran bir şair-yazar. Ayrıca, birçok antolojisiyle bilinen bir Kürdolog. Aşağıda onunla söyleşiyoruz.
İstanbul Modern'deki sergisinde yer alan nü fotoğrafıyla tartışmalara yol açan Şahin Kaygun, 1984 yılında Bravo dergisine verdiği söyleşisinde şöyle diyordu: "Erotizmle pornografiyi karıştırmamak gerek." İşte söyleşiden o bölüm.