A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

Londra

Bienalin yeni küratörleri: “bindiğin dalı kesmek çok eğlenceli olabilir”

15. İstanbul Bienali'nin küratör ikilisi bir sanatçı duo. Bunun manevi anlamı büyük. Elmgreen ve Dragset ikilisinin ise yapacakları kestirilemez ve kesinlikle şimdiden söylüyorum ilginç ve "etkin" olacaktır. İlk çıktıkları zamandan beri hevesle takip ettiğim ikilinin en büyük özelliği tam da bu söyleşide teyit ettikleri gibi izleyiciyle değil de sanat dünyası denen sistemle uğraşmaları bazen tiyatro bazen heykel bazen olmayan bir Prada dükkanı yapma özgürlüğüne, cesaretine ve neredeyse Beckettyen bir mizaha sahip olmalarında. Onları en iyi yine bir sanatçı ikilisi tanıtır diye düşündüm ve Ben Hunter ile Nicholas Shorvon'un onlarla yaptıkları söyleşiyi Özlem Akarsu her zamanki titizliğiyle çevirdi.

(Ayşegül Sönmez'in notu.)

Dijital sanata “Giriş”

Borusan Çağdaş Sanat koleksiyonu danışmanı Kathleen Forde ile öncelikle "yeni medya sanatı" deyişi üzerine konuştum. Forde ile dijital sanat üzerine çalışan bir yazar ve küratör olarak daha çok konuşulacak konu var. Bu konuşma bir "giriş", "dijital sanata giriş" niteliğinde!

Balkan Naci’den Diren yorumu

Sanatçı Balkan Naci İslimyeli, dostu Pervin Tan'ın arzusuyla Diren filmini izledi ve yorumladı:

"Atatürk'ü her fırsatta yıpratmaya çalışan, kinle yüklü saldırıların gönüllüleri içinde kadınların da olduğunu görmek utanç verici."

"Diren / Suffragette" filmi sinemalarda gösterime girdi. Emek- Sermaye çelişkisinin ilk kurbanlarını verdiği 1900 başları İngilteresinde sosyal kültürel yapılanmanın çok katlı kurbanları olan kadın işçilerin direnişlerini konu alıyor film.Temel istekleri de "oy hakkı" elde edebilmek. Oylarıyla onları, yaşarken tutuklayan düzeni dönüştürebileceklerini düşünüyorlar. Devlet önce hafife aldığı kadın gücünün büyüdükçe başlarına dert açabileceğini düşünüp, öncü direnişcilerin etrafında hemen mevzileniyor.

Yuva, evlat ve koca üçgeni içinde dondurulmuş dünyaları içinde kadınların bir tercih yapabilmeleri asıl mücadele onlar için. Kararlı olanları, güvenliğini seçenleri ve arada kalanlarıyla her devrimci süreç gibi eksilip çoğalarak ilerliyorlar.

Londra sokaklarının sanayinin kirli nefesiyle grileşen atmosferinde çekilen filmin eksiklikleri yok değil. Eylemin devingen ritmini izlerken kişiliklerde yeterince derinleşememek bu eksiklerden biri ancak filmin önemi, Amerika dahil pek çok ülkeye sıçrayacak bu direnişin önemini bugünkü nesillere anlatması. Filmin sonunda kadınların kazandıkları oy verme hakkını ilk gerçekleştiren ülkelerin onur listesi sunulurken bu listenin en üst sıralarında Türkiye'nin de adının olması.

Atatürk'ü her fırsatta yıpratmaya çalışan, kinle yüklü saldırıların gönüllüleri içinde kadınların da olduğunu görmek utanç verici.

Bu katkılarının yalnızca kadınları değil hepimizi geçen yüzyılın başlarına götürebileceği olasılığına kadın erkek birlikte karşı durabiliriz ancak. Ama özellikle kadınlar kadınların yanında olsaydı bambaşka bir dünyada yaşıyor olurduk."

Dünya futbol tarihinin en özel koleksiyonu: GOAL!

Lionel Messi’nin kramponları, David Beckham’ın Real Madrid forması, Roberto Baggio’nun 200. golü şerefine üretilen şapka, Bobby Moore heykeli özel serisi, 1800’lü yıllardan kalma bilinen en eski futbol topu, ilk Dünya Kupası Rimet ve daha fazlası 5 Haziran'a kadar Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde.


2025-04-20 11:17:59