A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

Konferans

Senden Kalan Şarkı

Pınar Selek de Duygu Asena'yla Düşünmek konferansına bir mektup gönderdi. Selek, Duygu Asena'ya "Biliyorum, hayatta olsaydın 40 kez gelmiştin yanıma" diyerek seslendi. İşte Selek'in okunması için gönderdiği o metni yayınlıyoruz:

Biliyorum güzelim, biliyorum. Hayatta olsaydın kırk kez gelmiştin yanıma. Cezaevi aramalarını aşmaktan daha kolay şimdi yurtdışına gelmek… Gelirdin sen konakladığım şehirlere, ülkelere...

İlk kez görüş kabininde gördüğüm gözlerini taşırdın yanıma. Tuhaf bir şekilde, gözyaşıyla değil ama saçtığı ışıkla yüreğime serpmiş olduğun bakışlarını taşırdın. Cesaretine, sağına soluna bakmadan hareket etme gücünü içime çekip sarılırdım sana. Yine sarılıyorum Duygum. İçimdeki sana. Kadınlar arasındaki tutuşmaya, dayanışmaya, dostluğa sarılıyorum. Feministler arası izleğe, işbölümüne, açılan, devam edilen yollara sarılıyorum.

Sen bu yola beni çeken kadınlardan birisin. Sadece biri değil, en önemlisisin. Feminist teoriyle tanışmadan önce seni tanıdım. Sesini duydum. Feminizm mutlu bir kadın olmak için şarttır. Böyle demedin belki ama ben böyle anladım seni. Senden feminizmi tehlikeli ama neşeli bir yolculuk olarak öğrendim. Bu yolculuğu hiç bırakmadım canım yoldaşım. Teori sonra geldi, iyi de oldu, önümü daha iyi gördüm.

Cezaevi kabininde bana kendinle ilgili anlattıkların tarihseldi. Yaşadığım romanın basamaklarından biriydi. Sadece dayanışmak için gelmiş olamazsın bu romana. Kuşaklar arası aktarımdı yaptığın. Romanın yazarı yer olarak o karanlık görüş kabinini seçmiş teatral olsun diye. Ayşe Düzkan gibi başka dostları da soktu ki feminizmle bağım güçlensin. Sen hep gülümseyerek geldin o kabine. Şarkı söyleyerek. Bitmeyen şarkı. Görüş bitince koğuşa götürdüğüm şarkı. Hayatımın romanın yazarı boşuna seninle tartışmalarımızı hapisten çıkana kadar sürdürmedi.

Bu romandaki yerin belirgindi Duygucuğum.

Bu nedenle, sonra, özgürlüğün ilk eylemini seninle örgütlerken buldum kendimi. Diyarbakır’a gittik birlikte, binlerce kadının barış çağırısını buralara taşımaya… Sonra yeni dostlar, yeni yoldaşlar, yeni eylemler, yeni tartışmalar. Değişmeyen senden bana kalan şarkı. Feminizm neşeli bir yolculuktur diyen şarkı. Dostluğu, aşkı anlatan… O olmaza yıkılırım Duygu. Bu yüzden sen gideli, hep ıslık çalıyorum.

Kuzgun Acar’ı Anımsamak

Kuzgun Acar’ın 1949’da Akademi’ye girmesiyle başlayan ve 1968’e kadar yoğun, 1976’daki ölümüne kadar ise ara ara devam ettiği heykel sanatına kazandırdığı çoğu yapıtı yok oldu. Hatta her zaman çok sevdiği sinema sanatına verdiği ürünlerin -Doğu’da çektiği belgesel filmler- ve sokak tiyatroları için yaptığı maskların bir kısmı da kayboldu. O nedenle en bilinen heykellerinden birinin korunduğunu, sahiplenildiğini bilmek iyi geliyor insana.

Kuzgun Acar Sabancı Müzesi’nde misafir oluyor

Türkiye’deki heykel sanatının önemli isimlerinden Kuzgun Acar’ın, 1967 yılında İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’na yerleştirilerek mekanın simgesi haline gelen “Kuşlar - Soyut Kompozisyon” isimli eseri, 24 Haziran 2016 tarihinden itibaren S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.

1980’leri aralamak baştan yazmak

Hollanda'dan Van Abbe Müzesi, İstanbul’dan Salt, Madrid’den Reina Sofia müzesinin de katıldığı 1980’lere odaklanan Avrupa sergilerinin derdi pekala 'Avrupa projesini terk etme' olarak özetlenebilir. 'Öykü anlatıcılığının yerelleştirilmesi’ olarak da… 'Süreçlere odaklanmak' ve 'heterotopya aracılığıyla' 1980’lerin yazılmamış tarihlerinin neoliberalizme rağmen direnenlerin öyküsünü hem estetik hem de sosyal işaretler olarak çıkarmak da…

2024-11-05 07:49:08