Madem 14. İstanbul Bienali Tuzlu Su dedi. Biz de yazarımız Osman Çakmakçı'dan Tuzlu Dizeler derlemesini istedik. Bienali gezerken ilham verici olabilir.
Çocukluğunun bir dönemi 1980’ler ya da 80’lerin sonuna yetişmiş bir nesil için A Nightmare on Elm Street ve Freddy film izlemeyi sevmek demekti; maceraperest çocuk ruhun film ve sinema okyanusunda keşif yapmasına sebep olan ve her zaman çekici gelen yasak bir meyve gibiydi. Gece yatağa girildiğinde korku sebebiydi, karanlıkta sokaklarda yürürken her köşe başına temkinli bir bakış ve uykuya yenik düşmeden önce edilen duaların sorumlusuydu. Wes Craven’in bir daha çıkmamacasına akıllara kazılmasıydı.
Şener Özmen'in Dünya Barış Günü'nde Co-Pilot'ta açılan sergisi “Çıkış Var” sanatçının dilinde bir değişimi ve genel duygusunda bir dönüşümü haberliyor.
Barlas Özarıkça’nın Ters Adam’ı döneminin ve zamanının ötesine taşımıştı. Peki Kaçkınlar Kahvehanesi’ni Ters Adam’la kıyaslayacak olursak ne çıkar karşımıza?
14. İstanbul Bienali bu hafta açılıyor. Son aylarda artan şiddet olayları ve barış sürecinin durdurulması üzerine bienale katılan sanatçılara, açılışta küçük bir 'protesto' yapmaları için mektup gönderildi.
1958’de boş bir galeri sergiledi. 1960’ta sahte bir gazete yayınladı. 1962’de varolmayan sanat eserlerinin sertifikalarını sattı. Bir yatırımcı değildi ama yerleştirme sanatının, kavramsal sanatın ve kurumsal eleştirinin bir habercisiydi. O mavinin yaratıcısı Yves Klein'ı Pepe Karmel'in Sanat ve Simya başlıklı Klein yazısıyla tanıyoruz.
‘Aslında sorun alan kontrolüyle ilgili sanırım. Çünkü çocukluktan bu yana, hatta çocukluğum süresince sınırlarımı kaybettim. Hiç bir zaman bir alan kontrolüm olmadı. […] Romanyalı bir Yahudi, Ortodoks bir ülkede Protestan, aslında gerçekten öldüğü bilinmeyen, babası olmayan biriydim. Size yemin ederim, duvara yapıştırdığım ilk şey, hislerden ibaretti.’ Daniel Spoerri