Abigail R. Esman Türkiye sanat ortamını adeta bir mahrumiyet ortamı ilan ettiği yazısıyla büyük dikkat çekti. Sosyal paylaşım sitelerinde oryantalist ilan edildi çok geçmeden... On yıldır Türkiye sanat sahnesiyle özel olarak ilgilendiğini ifade eden gazeteci ilk kez suçlamalara yanıt verdi:
"Türk sanat sahnesini 10 yıldır izlemekteyim. Büyük bir heyecanla, nasıl geliştiğini görebiliyorum ama son zamanlarda geleceği hakkında endişelerim var. Dolayısıyla söylediklerim, yıllardır Istanbul Contemporary'ye gelip gidişlerime, yeni müzeleri, sanatçı atölyelerini, galerileri, özel koleksiyonları ziyaretlerime ve yaptığım konuşmalara -galericiler, sanatçılar ve koleksiyonerlerle- dayanıyor. Çok az sayıda önemli Türk sanatçısı yazıda "sanat tarihinin sürekliliği" diye adlandırdığım şeyin genel akışı içinde yer alıyor; ilginç resimleri var, Ama bunlar ille de uluslararası sanatın nabzını tutuyor değil ya da küresel düzeyde olan bitene, küresel eğilimlere karşılık geliyor değiller. İşlerin çoğu felsefi ya da tarihsel olarak yoğun olmaktan daha çok dekoratif."
Esman'ın Artinfo.com'da çıkan yazısında Türkiye çağdaş sanat sahnesiyle şu değerlendirmelere yer veriyordu:
" ...dünya çapında tanınmış sanatçıların işlerinin seyrek görüldüğü ve bunların çoğunun ticari mekanlarda değil yalnızca müzelerde bulunduğu bir kentte, Hirst sergisiyle ilgili haberler büyük dikkat -ve aynı şekilde bir dolu spekülasyon- topladı. -Marlborough ve Lehmann-Maupin gibi yabancı dev adların Türk sanatına sızmasından zaten rahatsız olan bazı galericiler bu serginin Gagosian işgalinin ilk adımları olmasından endişe duydular (bunun tersi olduğunu öğrenince sevinecekler). -Diğer bir deyişle, İstanbul'un Hirst pazarını -Gagosian bağlantılı veya onsuz- kurtarıp kurtaramayacağı, en azından serginin sonuna dek belirsizliğini koruyor. -Ama kesin olan bir şey var ki İstanbul'da bir Damien Hirst sergisi, Türk sanat pazarını bazı bakımlardan kurtarabilir.
Uzun süredir kendi üretimiyle sınırlı kalan, galerileri kadar müzeleriyle de taşralılaşmış Türkiye sanat sahnesi uluslararası çağdaş sanatı keşfetmek ve benimsemek üzere daha yeni yeni gelişmeye başladı. Konuştuğum Türkiyeli sanatçıların büyük bir çoğunluğu, bırakın Picasso, Titian ya da Rembrant'ı, tek bir orijinal Warhol, Hirst ya da Rothko görmemişler. (Eserler buraya, Türkiye'ye gelmediği gibi, sanatçıların kendileri de Avrupa'daki müzelerin koleksiyonlarını görmek için Avrupa vizesi almakta zorlanıyorlar.)
Öyleyse bu ülkedeki işlerin çoğunun (tabii ki tümü değilse de) tamamen dekoratif ve sıklıkla yutturmaca olduğu ve bir zamanlar sanatçı Rihard Hambleton'ın harika bir biçimde ifade ettiği gibi "sanat tarihinin sürekliliği" ile ilgisi olmayan şeyler olduğuna şaşmamak gerek.
Koleksiyonerler de aynı şeyden muzdarip -vize başvurularında sanatçıların pek azının sağlayabileceği sağlam bir gelir kaynağını gösterebildikleri için yurtdışına seyahat konusunda daha rahat olsalar da; gerçekte ülke dışına her fırsatta çıkılmıyor."