A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

AR

Edebi bir kahvaltı


Yeni yılın akşam yemeği herkesin kendisine özel. 
Ertesi günün,  muhtemelen öğleden sonra, hatta akşamüstüne kadar sarkacak  büyük kahvaltısı için, geçtiğimiz yıl içersinde sanatatak ‘a  yazdığım romanlardan  bir edebiyat mönüsü hazırladım. Kimbilir,  belki bazılarını yazarları ve  kahramanlarını hatırlamak için koyarsınız masanıza.


Çilek Seven Kadın Eskişehir yolcusu mu

992 sanatçının 1.574 eserle rekor bir katılım gösterdiği Dyo resim yarışmasındaki sansür iddiaları gündem yaratmayı ve yarışmaya gölge düşürmeyi sürdürüyor.

Metin Çelik’in Çilek Seven Kadın resminin sergilenmeye hak görülmesine rağmen Cemal Reşit Rey sergi salonunda sergilenmemesi üzerine çıkan sansür iddialarıyla ilgili Dyo yetkililerinden hala resmi bir açıklama gelmedi.

Fakat firmanın iletişim ve pr ajansından alınan bilgilere göre sansür söz konusu değil. Cemal Reşit Rey’in mekanının kısıtlı olmasından ötürü yapıtın sergilenmemesi söz konusu. Çilek Seven Kadın’la birlikte sergilenmeye hak görülen 73 eserden sadece 60’ı sergilenebilmiş.

Sergilenemeyenler İstanbul’dan sonra Eskişehir, İzmir, Şanlıurfa’da açılacak Dyo resim yarışması sergisilerinde dönüşümlü olarak gösterilecek.

Dolayısıyla Çilek Seven Kadın resmi 16 Aralık’ta açılacak Eskişehir Atatürk Kültür ve Kongre Merkezi yolcusu.

Sansür iddiaları yüzünden jüriden istifa ettikleri iddia edilen Prof. Zafer Gençaydın ve Prof. Cuma Ocaklı sanatatak.com’a yaptıkları açıklamada istifa etmelerinin söz konusu olmadığını, jüri olarak Çilek Seven Kadın resmini sergilenmek üzere seçtiklerini, sansüre uğramasıyla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarını ifade etti.

Prof. Aydın Ayan ise jüriden istifa ettiğini, Dyo’ya yazdığı uzun mektup aracılığıyla gerekli açıklamayı yaptığını, sansür iddiaları karşısındaysa “söyleyecek söz bulamadığını” belirtti.

Yarışmanın sonunda Ayşe Bilir, Gülveli Kaya, Erdal Kocabey ve Belit Sak’ın eserleri pentür dalında ödül kazanırken, özgün baskı kategorisinde Seyit Mehmet Buçukoğlu ve Necla Tosmur özel jüri tarafından ödüle layık görüldü.

Eskişehir Dyo resim yarışması sergisinde Çilek Seven Kadın sergilenirse peki sansür iddiaları asılsız mı ilan edilecek?

Hayır, aksine yarışmanın İstanbul’a özel bir sansür yaptığı ortaya çıkacak.

<xml> 0 0 1 292 1665 aaa 13 3 1954 14.0 <xml> Normal 0 false false false EN-US JA X-NONE <xml> <style> /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Table Normal"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin:0cm; mso-para-margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:Cambria; mso-ascii-font-family:Cambria; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Cambria; mso-hansi-theme-font:minor-latin;}

Artık gelenekselleşen bir yarışmanın yetkililerinden beklenen bir an evvel konuya açıklık getirmesi o yüzden.

Çilek Seven Kadın Eskişehir yolcusu mu

 

992 sanatçı, 1574 eserle katılım rekorunun yaşandığı lakin sansür açıklamalarıyla üzerine gölge düşen 36. Dyo Resim yarışmasında, sergilenmeye hak görülen fakat sergilenmeyen Metin Çelik'in Çilek Seven Kadın resmiyle ilgili sansür iddiaları gündem yaratmaya devam ediyor.

İlk kez sanatatak.com'da çıkan haberle ilgili Dyo yetkililerinden hala resmi bir açıklama gelmese de, Dyo'nun iletişim ve pr ajansının yaptığı açıklamaya göre sergilenmeye hak görülen ve sergilenmeyen Metin Çelik'in Çilek Seven Kadın'ının dışında daha 12 yapıt daha var. Sergilenmeme nedenleri de Cemal Reşit Rey salonunun duvarlarında bu yapıtlara yer kalmaması. İstanbul'da mekan sıkıntısı nedeniyle sergilenemeyen bu yapıtlar dönüşümlü olarak Eskişehir, İzmir, Şanlıurfa, Samsun ve Ankara'da düzenlenecek Dyo Resim Yarışması sergilerinde gösterilecek. Yine ajansın açıklamasına göre Çilek Seven Kadın, Eskişehir, Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi yolcusu.

sanatatak.com söz konusu sansüre ilişkin yarışma jürisinden istifa ettiği iddia edilen Prof. Dr.Aydan Ayan, Prof. Dr.Zafer Gençaydın ve Prof. Dr.Cuma Ocaklı'ya ulaştı. Aydın Ayan, konuyla ilgili konuşmak istemeyerek gerekli açıklamayı Dyo'ya bir mektup yazarak yaptığını aktarırken sansür iddialarıyla ilgili "söyleyecek tek kelime bile bulamıyorum" dedi. Cuma Ocaklı, jüriden uçağının saati yüzünden erken ayrıldığını, Çilek Seven Kadın'ı sergilenmeye hak gören jüride kendisinin de oyu olduğunu, resmin Cemal Reşit Rey'deki sergiye neden alınmadığıyla ilgili en ufak bir fikri olmadığını ifade etti. Zafer Gençaydın, konuyla ilgili görüş bildirmek istemediğini vurgulayarak sansür söz konusuysa elbette sansüre karşı olduğunu ekledi sözlerine. 

Yarışmada Ayşe Bilir, Gülveli Kaya, Erdal Kocabey ve Belit Sak'ın eserleri pentür dalında ödül kazanmış, özgün baskı kategorisinde Seyit Mehmet Buçukoğlu ve Necla Tosmur özel jüri ödülüne layık görülmüştü.

Bakalım 16 Aralık'ta açılacak sergide Çilek Seven Kadın'ı Eskişehir'de görebilecek miyiz? Görsek bile sansürün İstanbul'a özel olduğunu düşünmeyecek miyiz bu sefer?

 

 

article placeholder

Kayıp kitap bulundu

Contemporary İstanbul fuarının açılışı sırasında Ci Editions bölümünden Book Lab'in masasında sergilenirken çalınan Civan Özkanoğlu'nun sanatçı kitabı bulundu. Dün Book Lab'in kurucusu Kerimcan Güleryüz'e kitabı teslim eden okur/izleyici, kitabı yanlışlıkla aldığını, kitabın kaybolduğuna dair haberlerlerden sonra kitabı geri vermeye karar verdiğini belirtti. 

Kayıp kitap yazısı dün öğleden sonra sanatatak.com'da yayınlanmıştı

İşte yazının linki:

http://sanatatak.com/view/Kayip-kitap-bulunamiyor/1226

1964 sürgünleri

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde 31 Ekim – 1 Kasım tarihleri arasında santralistanbul Kampüsü’nde düzenlenen “1964 Sürgünleri: Türkiye Toplumunun Tek Tipleştirilmesinde Son Dönemeç” adlı konferansta, İstanbullu Rumların 20. yüzyılda maruz kaldıkları en büyük kitlesel göçe neden olan 1964 kararı ve sonuçları değerlendirildi.

Konferans, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı İlay Romain Örs’ün açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmasında 1964 sürgünlerinin yakın tarihin çok az bilinen bir sayfası olduğunun altını çizen Örs, yarım yüzyıl önce İstanbul Rum topluluğu kadar tüm Yunanistan ve Türkiye toplumlarını derinden yaralayan bu büyük travmayı anmak, anlamak, anlatmak amacıyla bu konferansın düzenlendiğini belirtti.

Örs, “Yakın tarihimizin bu sarsıcı dönemi, ilk kez bu kadar kapsamlı bir konferansta konunun uzmanlarıyla genç araştırmacılar tarafından ele alınıyor. Bu anlamda, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin sunduğu akademik özgürlük ortamında bir araya gelmiş olmak son derece büyük bir önem taşıyor” şeklinde konuştu.

Küçük Asya Çalışmaları Merkezi’nden Stavros Anestidis, Vakıflar Meclisi Azınlık Vakıfları Temsilcisi Lakis Vingas, akademi düyasından Iraklis Millas, Cengiz Aktar, Baskın Oran, Ayhan Aktar, Samim Akgönül gibi önemli isimlerin konuk olduğu konferansta, Yunanistan uyruklu İstanbullu Rumların 1964’teki göçüyle sonuçlanan süreç; kararın alınma koşulları ve karar sonrasında yaşananlar, sürgünü yaşayanların tanıklıklarıyla birlikte ele alındı.

1964 sürgününe dair kritik başlıkları değerlendiren Baskın Oran, tehcir kararının Kıbrıs sorunuyla ilgisine yönelik incelemesini paylaştı. Oran, “1920’lerden o döneme kadar gayrimüslimlerin yaşamlarının birçok farklı açıdan zorlaştığını görüyoruz. Hem toplumsal hem de hukuki olarak süregelen bu etmenler ve 1964 sonrasında da devam eden çeşitli olaylar sebebiyle, bu tehcir kararının sadece Kıbrıs sorununa bağlanması yanlış olur” şeklinde konuştu.

Niyazi Kızılyürek konferansta yaptığı konuşmada göçte Kıbrıs sorununun rolünü tartıştı. Alper Kaliber dış politikaya ulusal kimlik perspektifinden bakarak Kıbrıs meselesiyle sürgünü değerlendirdi.

Rita Ender’in “Azınlık Hukuku Bağlamında Sürgünler” başlıklı konuşma yaptığı konferansta Ceren Sözeri meselenin 1964’te basında nasıl yer aldığını sunumunda aktardı.

Sürgünü yaşayan Rumların Yunanistan’da karşılaştığı sorunları ise Maria Kazantzidou ve Eleni Ioannidou “Selanik'te İstanbul Rum Sürgünler”; Emre Metin Bilginer ise “Sürgündeki Rumların Yunanistan'daki Entegrasyon Süreci” başlıklı sunumlarıyla aktardı.

1964 yılında alınan bir kararla on binlerce İstanbullu Rum’un göç etmek zorunda kalmalarının 50. yılında, İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından Küçük Asya Çalışmaları Merkezi, Babil Derneği ve İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu katkılarıyla ve Açık Toplum Vakfı’nın maddi destekleriyle düzenlenen konferans, “20 Dolar 20 Kilo” adlı serginin açılışıyla sona erdi. Göç edenlerin anı ve tanıklıklarının yer aldığı “20 Dolar 20 Kilo” İstanbul Bilgi Üniversitesi Çağdaş Sanat Müzesi’nde 30 Kasım’a kadar görülebilecek.

http://www.facebook.com/istanbulbilgiuniversitesi http://twitter.com/bilgiofficial

 

Ne Jeff Koons yine mi “çalmış”?

Gün geçmiyor ki Jeff Koons intihalden suçlanmasın...

Fransız reklamcı Franck Davidovici'nin, Koons’u, 1985’te Fransız giyim firması Naf Naf için yarattığı bir reklamı çalmakla suçlamasından ve eserin Centre Pompidou'da gösterimden kalkmasından sadece birkaç gün sonra Jeff Koons bu kez bambaşka bir intihal vakasıyla gündemde.

Koons'un bu kez intihal yaptığı iddia edilen eser Claude Bauret-Allard'a ait. 

Müzeye bir mektup yazarak Koons'un Çıplak adlı eserinin onun bir portresinden "açıkca kopyaladığını"  iddia etti.

Müze yönetimi sergi katalogunda olmasına rağmen eserin sergilenmeyişinin mektupla bir ilgisi olmadığı açıklamasını yaparken 

Jeff Koons sessizliğini korudu.

 

‘Yeni İstanbul’ Kimin İstanbul’u?

İstanbul’un değişimi Türkiye’nin değişimi demek. İstanbul parsel parsel satılıyor, özelleştiriliyor ve inanmamızı istedikleri gibi ‘’zenginleşiyor’’. Peki gerçek durum bu mu? ‘’Yeni İstanbul Çalışmaları’’ kitabı, ‘’büyüme’’ saplantısının sırtımıza yüklediği sorunları sorgulamak ve mücadeleye devam etmek için ideal bir okuma …

Kinski, Malatya’da

Tess ve Paris Teksas filmlerinin unutulmaz oyuncusu Nastassja Kinski, Malatya film festivali onur konuğu olarak Malatyalılarla buluştu. 12 yaşında sinema kariyerine başlayan ve 70’in üzerinde filme imza atan ünlü yıldız, düzenlenen basın toplantısına Türk sinemasının 100. Yılını kutlayarak başladı. Türk sinemasını çok iyi tanımadığını belirten Kinski, Kelebeğin Rüyası’nı izlediğini ve etkilendiğini söyledi. Teklif gelmesi halinde Türk bir yönetmenle de çalışabileceğini ifade eden ünlü oyuncu 80’li yıllardan sonra kariyerindeki düşüş ile ilgili “Hayat asla aynı şartlarda devam etmiyor” dedi. İşini hala çok sevdiğini de söyleyen Kinski, önümüzdeki dönemde birinde yönetmen, diğerinde oyuncu olarak iki projesi olduğunu sözlerine ekledi. Türkiye’yeyle ilgili çok bir şey bilmediğini ifade eden Nastassja Kinski, İstanbul’a her geldiğinde camilerin kendini büyülediğini dile getirdi ve Malatya’nın da tarihi camilerini görmeyi çok arzu ettiğini söyledi. Nastassja Kinski, 27 Kasım akşamı Malatya Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan Festival kapanış ve ödül töreninde onur ödülünü aldıktan sonra Malatya’ya veda edecek.

Bağımsızlık adına e-kitap

"Elektronik kitabın bağımsızlığını ilan etmesinin ayrı bir önemi olduğunu düşünüyoruz". Bu sözler Can Öz'e ait. Can Yayıncılık, Aynısının Yarısı sloganıyla ülkemizde dijital yayıncılık adına önemli ve bize göre tarihi bir karar aldı.

2024-11-08 12:05:37