A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

AKM

Cam Kutularda Mimarlıkları Büyütmek

Dr. Nathaniel Bagshaw Ward 1842’de ilk baskısını yapan “Cam Kutularda Bitkilerin Büyümesi Üzerine” [1]kitabında terraryumlardan, kendi çizdiği Wardian kutusundan bahseder ve cam kutularda yetişen bitkileri anlatır. Terrayum, hepimizin bildiği akvaryum kelimesinin Latincesinden üreyen bir sözcük, kapalı bir kutu içerisindeki bitki eko sistemini tamamlıyor. Peki, terraryumun bir mimarlık bienali ile ilgisi ne olabilir?

Hayalbaz’da Deneysel Müzik

5-6 Kasım 2014 tarihlerinde Hayalbaz sahnesinde gerçekleştirilecek İzmir Deneysel ve Doğaçlama Müzik Günleri kapsamında, deneysel müzik alanında şehrin yaratıcı ve üretken isimleri bir ara geliyor. Ayrıca İzmirliler için anlamlı bir sürpriz söz konusu: Şehrin kült ekiplerinden Abarjazz, bu vesile ile üç yıl sonra ilk kez bir arada çalacak. 

Sesin Çıktığı Kadar

İstanbul Modern kuruluşunun 10. yılında, “Çok Sesli” başlıklı bu sergiyle hem süreli sergilerde benimsediği politikasını devam ettiriyor, Türkiye güncel sanatına farklı bir aralıktan yaklaşıyor, hem de sosyo-kültürel bir tablo ortaya koyarak günümüzün hip olgularından disiplinlerarası çalışma biçimlerine dikkat çekiyor. “Çok Sesli” davetkar bir başlık çünkü çoğu zaman sesin çağrısı, imgeninkinden daha kuvvetli. 

2. İstanbul Tasarım Bienali

2. İstanbul Tasarım Bienali Küratörü Zoë  Ryan: “İstanbul’u ve tasarım potansiyelini Gezi sürecinde tanıdım.” İstanbul’un uluslararası tasarım camiasında esamesi henüz okunmasa da,  ikinci yaşını kutlayan bir tasarım bienali var. 1 Kasım-16 Aralık tarihli İkinci İstanbul Bienali, işlerin açıklamalarındaki eksiklikler, henüz tamamlanmamış parçalar ve ön gösterimlerde süren telaşa rağmen arkasındaki gelecek manifestoları fikriyle anlamlı bir bütünlük sunuyor.  Bienal küratörü Zoë  Ryan kavramsal çerçeveyi ve hazırlık sürecini Sanatatak’a anlattı.

article placeholder

3. Mardin bienali ertelendi

 

Mitolojiler başlıklı 3.Mardin Bienali ertelendi. Mardin Sinema Derneği, Döne Otyam, Ferhat Özgür, Fırat Arapoğlu, Mehmet Baran, Sait Tunç, Mesut Alp, Fikret Atay, Hakan Irmak, Ferhat Satıcı, Hülya Özdemir, Claudia Segura Campins,Canan Budak, Can Bulgu'nun imzalarını taşıyan mektubu yayınlıyoruz.

 

“Mitolojiler” konseptli 3. Mardin Bienali’ni coğrafyamızdaki halkların yaşadığı acılar nedeniyle ileri bir tarihe erteliyoruz. Sanat susmaz, susmayacak ancak vakit çocuk çığlıklarını duymanın vaktidir.

Bizler 3. Uluslararası Mardin Bienali Ekibi olarak, Mezopotamya ve Anadolu arasında önemli bir kesişim ve etkileşim alanı olan Mardin’de, “Mitolojiler” konseptiyle, iki uygarlığın ortak belleğini antik çağlarda olduğu gibi dünyanın her köşesiyle harmanlayıp, yeni sentez işlerle yaşadığımız bin yılın sorumluluğunu yerine getirip, o şehirlerin, o ülkelerin sınırlarını aşan akıl almaz renk ve zenginlikteki kültür denizine kendimizce birkaç damla katmak istemiştik. Bunu yapmaya çalıştığımız dönemde, Mezopotamya’nın içinde bulunduğu süreç oldukça manidardı.

Son derece ciddi gelişmelerin yaşandığı bu süreçte, sadece belirli coğrafyaların yeniden haritalandırılmasına değil, halkların geleceklerini belirleyecek bir döneme şahit olmaktaydık. Bunun için Kobanê kuşatmasına ya da Êzidîlere yapılan saldırılara, Êzidî halkının karşı karşıya geldiklerine bakmak yeterli. Biliyorduk; birileri Mezopotamya ovasını kan deryasına boyarken, birileri Babil Kulesini inşa ediyordu; birileri insanları, evlerini ve düşlerini talan ederken, birileri de yazıyı icat ediyor ve büyük tapınakların duvarlarına mitolojileri resmediyordu.

Karanlık ne kadar barbarca ve zulümle gelirse gelsin, ışık her zaman ‘’bu topraklarda’’ vardı ve kendini korkusuzca karanlığın önüne attı. Aydınlığın kendini ilk var ettiği alan da hep sanat oldu. Umudun bitti dendiği yerde ışık sanatla var oluyordu.

Biz Uluslararası Mardin Bienali, “Mitolojiler” ile bunun en doğru zaman olduğunu düşündük. Karanlığın en barbarca kendini dayattığı bu günlerde sanat ile bir çığlık, bir mum yakmak istedik, Mezopotamya’nın Kuzeyinden veya Anadolunun Güneydoğusundan… Çığlığımız “ışık var” demek, çığlığımız “mitolojiler yaşıyor” demek, çığlığımız “yarın birlikte daha güzel olabilir” demek ve çığlığımız “sanat ile daha güçlü, daha güzel olabilir” demekti. Lakin çığlığımız korkusuzca kendini bu ana kadar getirirken bizim sesimizden, bizim çığlığımızdan daha büyük bir ses duymaya başladık. Bu çığlığın adı Kobanê, bu çığlığın adı Şengal… Bu çığlığın adı vicdanın barbarlık karşısındaki duruşu. Bu çığlık, bu topraklarda yaşayan herkesin yüreğinde kanayan yara. Korkmuyoruz, inanıyoruz ve umutluyuz.

17 Ekim-17 Kasım tarihleri arasında yapmayı planladığımız 3.Mardin Bienalini yanı başımızda vuku bulan acıların görülmesi ve duyulması için erteliyoruz.

Sanatçılarımızın ve Mardin halkının desteği hep bizimle oldu ve olmaya devam edecek. Çok yakın bir gelecekte çocukların değil sanatın çığlığıyla bir arada olacağız…

 

Hangi 91 Kadın?

 

Hürriyet Gazetesi, Cumhuriyet'in 91. yılına iz bırakan 91 kadın seçmiş Türkiye'den. Çağdaş ve modern sanata ilişkin seçilenler elbette seçilmemişleri aklımıza getirmekte gecikmedi. Mualla Eyüboğlu, Semiha Eş, Yıldız Moran, Semiha Berksoy, Neşe Erdok, Alev Ebüzziya, Seyhun Topuz, Gülsün Karamustafa ve Canan Tolon'u listede görmek güzeldi her şeye rağmen. Fakat bu isimleri görmek bazı isimleri neden göremediğimizi açıklamadığı gibi bu isimleri neden ve neye göre gördüğümüze ilişkin büyük merak uyandırdı.

Sanatatak.com olarak listede şu isimleri neden göremediğimizi merak ettik:

 

 

 

 

Erdek yolcusu kalmasın

 ‘Demek ki insan, yaşıyorsa nasıl olsa iz bırakıyor, bir zeytincinin paslanmış tabelasında bile olsa. İlla birilerinin kalbini dağlamanın lüzumu yok iz bırakmak için demek ki.’ Mahir Ünsal Eriş'in Sait Faik ödüllü hikaye kitabı bir mücevher.

2024-11-24 01:08:50