A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

şiddet

article placeholder

Sırma Köksal “bu bir nöbettir”

09 Eylül 2013 tarihi itibariyle Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni olarak göreve gelen Sırma Köksal, konu hakkındaki ilk açıklamasını şu sözlerle dile getirdi:

“2013 yılının bildiklerimizin hiçbirine benzemeyen haziran ayı yepyeni deneyimlere yol açtı hayatımızda. Hemen sonrasında, sözgelimi Can Dündar, o tatildeyken köşesi boş kalmasın diye bir ay boyunca Doğan Tılıç’ın Birgün Gazetesi’ndeki köşesini yazdı. Bu nöbet, dünya basın tarihinde bir ilkti, tıpkı duran adam gibi, merdivenleri rengarenk boyamak gibi yaratıcılığının şiddetinden başka şiddeti olmayan bir eylem biçimiydi. Haziran ayı hayatımızda çok şeyi kalıcı biçimde değiştirdi. Birlikte ne kadar yaratıcı olabileceğimizi, eğlenebileceğimizi, güç kazanabileceğimizi, bir şeyleri değiştirebileceğimizi gördük. Eminim çoğumuz bunları gördükçe kendi hayatlarımızda da değişiklik arayışına girdik. Ben de bu eylül ayından itibaren yayıncılıktaki yolumu Can Yayınları ile sürdürme kararı aldım. Bu her zaman “Erdal Öz’ün yayınevi” olarak kalacak olan Can Yayınları’nı onun yokluğunda sürdürmeye kararlı olanlardan biri olarak, güllerin solmayacağı mayıslar, haziranlar ve eylüller için, yoklamadan düşmemek adına sevgili Zeynep Çağlıyor’dan devraldığım bir nöbettir. Umarım bu nöbeti bir başka Can yoldaşıma devredene dek değerli dostum ve saygıdeğer ustam Erdal Öz’ün anısına layık olurum.” - See more at: http://www.edebiyathaber.net/can-yayinlari-yeni-genel-yayin-yonetmeni-sirma-koksaldan-merhaba/#sthash.Vnrx8jWb.dpuf

article placeholder

Vasıf Kortun: “En sert mücadele Galatasaray ile Odakule arasında verildi.”

 

Vasıf Kortun, Salt Beyoğlu'nun direnişçilere kapalı olduğu haberlerinin aslı olmadığını belirtti.

Üç gün boyunca Gezi parkındaki direnişte yer alan Vasıf Kortun'un konuyla ilgili sanatatak.com'a gönderdiği yazısını yayınlıyoruz:

 

Dün twitter üzerinden SALT Beyoğlu’nun kapılarının kapalı olduğu tevatürü dolaştı. İşin doğrusunu yazmak zorunda kalmak bile canımı sıkıyor ama anın çaresizliği ve şiddeti içinde yazılmış bu tevatürü düzeltmek zorundayım. Cumartesi saat 12:00 ile 16:00 sırasında İstiklal üzerinde en sert mücadele Galatasaray ile Odakule arasında verildi. Çevik kuvvet ve bir toma Yapı Kredi önünde konuşlandı ve yaklaşık dört saat boyunca gaz ve su ile göstericilere aralık vermeksizin saldırdı. Vahşetten kaçanları önce ön kapıdan aldık ancak bir süre sonra bina girişi gazdan dolayı içeride durulmaz oldu ve polisin hedefine dönüştük. Bunun üzerine yan sokak üzerinden arka girişi kullanmaya başladık, geçen üç saat içinde binaya yüzlerce insan sığındı.

Yan sokağımız çıkmaz sokak olduğu için her kaçanın aniden kayboluvermesi hem tepemizde dolaşan helikopterin hem de sivil polislerin gözünden kaçmadı, binaya da yöneldiler. Bunun üzerine ışıkları kapatıp insanları farklı katlara gizledik. Aralarında sınava gelmiş anne ve çocuklarından, turistlerden, halk evlerinden, ülkücülerden, kendi başına sokağa çıkmış gençlerden tutun her çeşit insan vardı. Bina çalışanları, güvenlik kapıyı tutmak uğruna saatlerce gaz yedi ama yılmadılar. Alanı kontrol etmek için ara sokağa çıktığımızda en fazla 15 metre mesafeden, atmayın, diye ikaz etmemize rağmen benim ve kızımı hedefleyip–sokakta sadece ve sadece ikimiz varken—gaz bombası sıktılar ve kızım topuğundan vuruldu.

Gene de şanslıydık, bin beteri olabilirdi. SALT yönetimi olarak binayı ihtiyacı olanlara açık tutmaya karar vermiştik ve öyle de yaptık. Çıkanlar teşekkür etti, her seferinde mahcup olduk, çünkü yaptığımız en basit, en gerekli şeydi, yapılabileceğin asgarisiydi. Ancak kültür kurumları olarak bu saate kadar ortak bir poziyon almamış olmak hanemize olumsuz bir puan olarak yazılmalıdır. Kamusal olanın kamuya açık olması esastır. 

2024-12-22 22:32:24