Türkiye’de yaşayan ve üreten Alman sanatçı Jochen Proehl, Hüsamettin Koçan’ın retrospektifini, kendi deyişiyle "sanatsal evreni"ni yazdı.
Hüsamettin Koçan’ın Sanatsal Evreni Levent’te bulunan Kibele İş Sanat Galerisi’ne girdiğimizde, sanatçının etkileyici sanatsal evrenine ayak basmış oluyoruz. Koçan’ın “41 Adım” adını verdiği en son sergisindeyiz artık. Sergilenen tablo ve heykellerde 30 yılı aşkın yoğun bir sanat faaliyetinin izleri etkileyici bir biçimde kendisini gösteriyor. Bir yandan köken ve geleneği Batı Avrupa ve Amerika’ya ait güzel sanatlar tarihinden gelen global sanat söylevine kendisini adamış büyük bir sanatçı grubunun önde gelen temsilcilerinden birisi Hüsamettin Koçan. Ancak bu grup aynı zamanda hiçbir Alman sanatçının karşısına çıkmamış, son derece çetrefilli bir soruyla da yüzleşmek zorunda kalmış: “Bu global bağlamda sanatsal konumumu bir yandan evrensel diğer yandan ise bireysel kılmaya uğraşırken kendi ülkeme ait kültür geleneğinin sanatım üzerindeki etkisi ne denli olmalı yahut herhangi bir etkisi olmak zorunda mı?”
Hüsamettin Koçan’ı Hüsamettin Koçan kılan özgünlük işlerine oryantalizme ait birkaç öğe – resimciliğini pek ala tablolarında görmek mümkün – birkaç hat sanatı alıntısı yahut birkaç süsleme katarak batı dünyasının şekillendirdiği resim anlayışına katkıda bulunmaya girişmemesinden geliyor. Form ve zaman bilinci son derece yoğun bir sanatçı, o.
Anadolu’nun kültürel geleneği onun gözünde Selçuklular ve Osmanlılardan kalan bir mirasın çok daha ötesinde. Sanat ise bir yandan geçmişe ait formlardan oluşurken diğer yandan çağdaş sanata ait üslupları kullanan, post-modern yapılı, modüler bir sistemin biçimsel olarak idare edilmesinden çok daha farklı bir anlama sahip. Hüsamettin Koçan için Anadolu ayrı bir alt kıta – zamanın binyıllar öncesine, tarih öncesi çağlara doğru uzanan katmanlar içerisinde üst üste yığıldığı bir dikilitaş. Nitekim imge oluştururken de yalnızca sanatçı duyarlılığıyla değil aynı zamanda görme yetisini kullanmasını bilen gerçek bir arkeolog gibi yaklaşıyor. Zira gözlerini açmış, bir yandan kendi içine sızmakta olan zamana ait bu katmanların adeta derinliklerine işliyor.
Resimlerinin yüzeyine geri dönüşü ise geçmişin derin kudretini kendine özgü yöntemiyle dile getirmek istemesinden. Obje, tablo ve heykellerinde arkaik güce dayalı canlı formlar halinde görüş ve deneyimlerini yoğunlaştırıyor. Onun için Anadolu kendisine ait bir biçim verme prensibi. Bu sergiye ilişkin basında yer alan başka bir haberde şaman olarak tasvir edilmesi boşuna değil. “Şaman’ın Gizemi” adını verdiği serinin temasını apaçık soyunun dayandığı Anadolu’da yer alan bu bölgeye ait şaman geleneğinin oluşturmasına ise hiç şaşmamalı. Bu noktada, bu proje ile yalnızca Anadolu’nun anonim kültürü ile olan ilişkisine tek bir örnek veriliyor olmalı. Ancak sayıları çok fazla ve sergide örneklerini görmek de mümkün.
Halk geleneği ve zanaatin yanı sıra modern ve çağdaş sanata kıymet verişi İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda eğitim aldığı dönemden gelen bir özellik. Bu kurumda geleneksel el işçiliği (zanaat) ile sanatın kaynaşmaya uğradığı temel Bauhaus ilkelerine dayalı olarak işleyen bir eğitim söz konusu. Eğitimci olarak ise Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dekan olarak on yıllarca görev alıyor. Ardından yine dekan görevinde olmak üzere Okan Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesinin kurulmasını sağlıyor.
Kendi sanatsal kuramından daha yoğun biçimde Hüsamettin Koçan sorumluluğunda gerçekleştirilen sıradışı bir projede ise Bauhaus düşüncesi öne çıkıyor: Kuzey Doğu Anadolu’da yer alan Bayburt yakınlarında doğduğu köyden birkaç adım ötede, bir tepe üzerinde Baksı Müzesi’nin (www.baksi.org) kavisler çizen modern ana binası, adeta tepenin zirvesini oluşturuyor. Baksı Müzesi bölge kadınları için kültürel ve el işine dayalı eğitim sunan, uygulamalı ve modern sanat yanı sıra genel sanat eserleri ve sosyal heykelciliğe yönelik bir mekan. Özelliklerinin çeşitliliğiyle öne çıkan Baksı Müzesi zaman ve kültürler arasında bir kesişim noktası, kültürel ve sanatsal söyleve ait bir kavşak noktası teşkil ediyor. Ancak mekan aynı zamanda sanatçı Hüsamettin Koçan’ın da bir yansıması. Sanatçının işleri ve kişiliğine ait bu karmaşık arkaplan önünde kendi kültürünün şahidi olarak Hüsamettin Koçan’ın farklı yaratım süreçleri “41 Adım” adını verdiği bu sergide Hüsamettin Koçan’ın sanatsal evreni biçiminde sunuluyor.
Çeviren: Onur İlter