"Kim ki yarın Sanatatak standına gidip mugını alacak, biz de ona Sanatatak Kokteyli ikram edeceğiz. Evet, yanlış duymadınız yarın saat 18.30-19.30 arası, ‘Mugını kap gel!’ durumu var."
Contemporary Istanbul zamanı geldi, ben işin sanatsal tarafını Sanatatak Hanımefendiye bırakıyorum; bense siz okuyucularım için bugün Nişantaşı mekânlarını tavaf ettim. Her yer kalabalık; insanlar güzel havanının da etkisiyle mekânların küçük bahçelerini ve teraslarını doldurmuşlar. Herkes sanat konuşmuyor; ama yarın Lütfi Kırdar’da kimleri görecekleri ve ne giyeceklerini fısıldıyorlar. Bu arada bir fısıltı da ben vereyim: Bizim sanatatak.com yarın birinci yaşını kutlayacak…
Yeme içme işleri benden soruluyor bu sitede. Acaba doğum gününü nerede kutlasak diye mekânlara baktığımı itiraf edeyim. Böyle dolaşırken kendimi Bostan Sokak’ın başında buldum. Şimdilerde Louis Vuitton’un olduğu sokak olarak nam saldı! 90’lı yıllarda bu sokakta Keçi Bar vardı. O dönemlerde Figen Mirel, Hümeyra, Ece ve Gülsüm Sami dörtlüsü erkeklere inat mekân işletirlerdi. İşte o yıllarda bizler, Figen Mirel ve Hümeyra’nın işlettiği Keçi Bar’dan çıkmaz olmuştuk. Aynı adreste şimdi Limonata var. Biraz nostalji biraz da İzzet Paşa sevgimden mekandan içeri girdim. O ne! Mekân Contemporary bir değişime uğramış: Çapamarka ekibi, Paşa’yla birlikte yorumunu ortaya koymuş.
Sanki bazı huysuzluklarımı bilirlermiş gibi “Arka tarafa alalım” dediler. Merdivenlerden inerken Çapamarka Yaratıcı Ekibi, başta Sarp olmak üzere tadımdaydı. Birden yüzüm güldü. Bunlar en az benim kadar huysuzdur; tadını beğenmedikleri yemeği servise çıkarmazlar. İzzet Çapa’yı eski deyimiyle “kısa pantolonlu” zamanından tanırım. Şimdi kızacak ama hamurunu, sevgili annesi Gülnar Hanım iyi açmıştır. İş disiplini biraz da anneden yadigâr kendisine. Hep diyorum, bu işler için alt yapı önemli…
Önce bir espresso söyledim kendime ki listeyi iyi inceleyeyim. Öğlen yemek seçmek, geceden zordur: En takıntılı olunan saattir; karnınız ne çok aç ne toktur. Bu müşkülpesentlikle listeye bakmaya başladım. Önce dikkatimi ne çekti? Çılbır. Bana göre mutfağımızın baş tacı olmalıdır. Bazı kendini bilmezler bu yemeği küçümserler. Oysa elin Fransızı, “Poche” için kitap yazar. Neyse listede başka bir şaşırtıcı yemek de çiğ börek. Ben ne diyeyim size; Türk mutfağının kıymetini bu çocuklar iyi biliyor. Tam listeye bakarken önümden gerçek kalınlığında et schnitzel geçince “Evraka evraka!” diye bağırdım. Sanatatak, doğum gününü bu mekânda kutlayacak. Hemen Sarp’la konuşmaya başladık ve şu kararı verdik: Kim ki yarın Sanatatak standına gidip mugını alacak, biz de ona Sanatatak Kokteyli ikram edeceğiz. Evet, yanlış duymadınız yarın saat 18.30-19.30 arası, “Mugını kap gel!” durumu var.
Bu arada, çılbır harikaydı. Önden gelen, ekmek tahtasındaki humusu çok beğendim. Rejimde olanlar için inanılmaz bir ikili. Listenin tümünü saymıyorum; onları da siz keşfedin.