Van Gogh Museum ve Vans, National Gallery ve Savoir Beds gibi ortak projelerin ardından bu kez Victoria & Albert Museum’daki eserler bir iç çamaşırı koleksiyonuna ilham veriyor.
“Sanat eserlerinin kapitalizme ortak edilmesi, özellikle müzelerin bu girişimlerin temel bir parçası olması ne kadar doğru?” gibi soruları beraberinde getirse de, 2018, müzelerle tekstilcilerin iş birlikleri açısından bereketli bir yıl oluyor. Van Gogh Museum ve Vans’in Van Gogh eserlerini modaya taşıdığı koleksiyonun ardından, Londra’daki National Gallery de Savoir Beds ile iş birliğine giderek müzedeki eserlerin yer aldığı yatakların üretilmesine izin vermişti. Bu kez ise yine Londra’da bulunan Victoria & Albert Museum İngiliz lüks iç çamaşırı markası Coco de Mer ile birlikte çalışma kararı aldı. Coco de Mer’in sonbahar/kış koleksiyonundaki yeni parçalar 166 yıllık müzenin arşivindeki eserlerden ilham aldı.
“Doğanın Güzelliği” adlı koleksiyon 18. yüzyıla ait bir parfüm şişesi ve 17. yüzyıl orta İngiltere’sinin çiçekli yastıklarından etkileniyor. Koleksiyonda yer alan “İmza” isimli seri ise kimono ve sabahlıklarla William Morris’in 1882’de tasarladığı bir kumaştan yola çıkıyor. Örneğin, “Altın Balıkçıl” adlı parçalar altın yaldızlı cam bir parfüm şisesinin yeniden yorumu. Mavi saten iç çamaşırlarının üzerinde şişedeki gibi altın rengi işlemeler yer alıyor.
Coco de Mer genel müdürü Lucy Litwack, iş birliğinin ortak bir vizyonu temsil ettiğini ve koleksiyonun markanın lüks, refah ve cazibe gibi üç temel elementini tamamen kucakladığını söyleyerek, iki markanın birlikteliğinin onur verici olduğunu dile getiriyor.