A password will be e-mailed to you.

2016 yazı, nefis bir albüm ile çıkagelmişti: “User”. Romantic Dolls projesinin yaratıcısı, bestecisi ve aranjörü Emre Altan ve sözlerden, görsel tasarımdan sorumlu vokalisti Ceyda Caba ile albümü konuştuk.

Albüm için bu kadar uzun süre bekleme sebebiniz neydi?

Ceyda Caba: Doğru zaman, doğru parçalar ve doğru yaşanmışlıklar… Aslında, Emre her zaman üretim halindeydi. Şimdi daha sakin ve daha cesur olduğumuzu düşünüyorum. 

Emre Altan: Adımız Mr & Misfits’ken müziğimizi, videolarımızı paylaştıkça beğenildik ama kendimizi hazır hissetmiyorduk, açıkçası. İdeallerimiz hep bizden önde gidiyordu. O dönemde beraber çalıştığımız profesyonel isimlerin dokunuşu her ne kadar önemli katkılar sağladıysa da bizce ilk albüm, yurtdışı standartlarına göre demo statüsünde kaldı. Bağlı olduğumuz Dynamik Records, bazı parçalarımız üzerine kapsamlı bir araştırma yaptı. Daha önce bu kadar profesyonelce bir yaklaşımı ne duyduk, ne de gördük. Bu araştırmadan elde ettikleri rapora göre sonraki albüm için değerlendirmeler yapıldı. Genel anlamda söyledikleri, ortaya çıkardığımız müziğin prodüksiyon kalitesi anlamında daha fazlasını hakettiğiydi. Elbette bundan dolayı onurlandık ama dünyaya açılma sürecimizin sandığımızdan daha uzun süreceğine aydık. İlk albümü çekip daha iyi planlanmış ve organize olmuş bir albüm yapmaya karar verdik. Ayrıca uzun uzun amatör ruhu kaybetmeden nasıl profesyonelleşmemiz gerektiğine kafa yorduk. Çünkü bize gerçek enerjiyi veren, ortaya çıkarmak istediğimiz müziğe sadık kalmamızı sağlayan hep o amatör ruh oldu; kaybolmasını hiç istemiyorduk. Altı yıllık bu süreç sırasında üç ayrı demo albüm kaydettik. Aslında Türkiye şartlarına göre üçü de gayet profesyonel albümler ama biz onlara demo gözüyle bakmaya devam ediyoruz. Bir yandan İstanbul’u bırakıp İzmir’e üslenerek ev stüdyomuzu tamamen elden geçirdik; kayıt ekipmanlarını yeniledik, güncelledik. Bu ekipmanların çoğunluğunu dünya standartlarında en iyi mastering stüdyolarının seviyesine çıkardık. Ardından üç demo albümde yer alan bütün parçaları bağlantıda olduğumuz plak şirketine gönderdik. Parçaları tek tek değerlendirmeye aldılar; lisanslamalar başladı. Bu değerlendirmeyi göz önüne alarak, yeni albüm için özenle parça seçimi yaptık. Tümü yeniden kaydedildi, düzenlendi ve mikslendi. Mastering için çok geniş bir zaman ayırdık ve işi aceleye getirmedik. Ve bu sefer, her aşamayı baştan sona kendimiz yürüttük. Kısacası, bu devasa zamanı aslında bir bekleme süresi olarak harcamaktansa öğrenmeye ve tamamen kendi kendimize yetebilecek bir modeli kurmaya harcadık. Artık Romantic Dolls olarak yola devam ediyoruz; “User” da bizim için ilk albümümüz. Diğer albümlerimizi ve eski kliplerimizi erişimden kaldırdık; söylediğimiz gibi onları sonraki albümler için taslaklar, demolar olarak görüyoruz.

 

Albüm her ikinizin eklektik müzik zevkinin bir alaşımı sanki. Bizi 60’ların Mod atmosferinden alıyor; 90’ların sonundaki trip hop, downtempo günlerine getirip bırakıyor. 

Ceyda Caba: Retro kavramı sadece müzikte değil, moda ve tasarımda da çok gündemde fakat biz galiba özlediğimiz sound’ların peşinde koşuyoruz. Çocukluğumuzdan bu yana kulağımıza çalınanlar, ilk gençlik dönemlerimizde iz bırakan türler… Mevcut müzik ortamında bunları tekrar diriltmeye katkı sunmak istediğimizi söyleyebiliriz, bir parça. Bizi biz yapan ve seçimlerimizi etkileyen o kadar çok şey var ki. 

Emre Altan: Çok sesli müziğin geldiği şu son evrede, çok çeşitli sound’lar ve kalıplar var. Bunlar artık tamamıyla iç içe geçti ve birbirinin içinde eriyip gitti. Bugün dinlediğimiz müzikler, teknoloji ve lanse edilen eklektizm, insanları ortaklaştırıcı bir beğeni anlayışı benimsemeye çağırıyor sanki. Müzikal tarzları ve türleri artık birbirinden sıyırmak da zor. Bizim müzikal kaynaklarımız ağırlıklı olarak 70’lere, çocukluğumuza uzanıyor. En doğal ve naif anlarımıza. Şu anki kargaşaya bakacak olursak, o yıllar daha kaliteli ve yaşanılasıymış bence. 

 

Sözler kimi öykülüyor?

Ceyda Caba: Sözlerde hepimizden bir parça olduğunu düşünüyorum; cinsiyet, yaş sınırı, zaman ve mekân gözetmeksizin. Sonuçta, Emre’nin bestelediği her parçanın bir hikâyesi var, müziği ne diyorsa sözler de ona paralel olarak somutlaşıyor bende. Ve eğer hepimiz bir bütünün parçalarıysak özde, bu albüm için yazılan herşey de hepimizin öyküsü aslında.

Emre Altan: Bütün hikâyeler özgür kalma, farklı olma, kendinle barışıklık, yaşanmışlık ve gelişim üzerine. 

 

Albüm yayınlanmadan önce “United” adlı yeni bir parçanızı Youtube üzerinden paylaştınız.

Emre Altan:United”ı albümden ayrı tuttuk çünkü diğer parçalarla yan yana durmadığını, albümün genel temalarına uygun düşmediğini gördük. Daha ziyade mesaj vermek için bir ihtiyaç görevi gördü “United”. Tek parçalık ve gayet net bir mesaj: “Birbirimizden esinlenelim, birlik olalim.” Biz illâ mesaj verelim derdinde olan bir grup değiliz. “United”, sadece Türkiye’ye atfen birşey söylemekten çok tüm dünyaya sesleniyor. Güç, korku salarak iktidarı elde etmek ve tutmak, hâlihazırda tüm dünya adına potansiyel bir tehlike hâline gelmiş durumda. Bu da korkunç bir toplumsal ayrışmayı beraberinde getiriyor. Sosyal medya içerikleri, haberler, provokasyonlar, manipülasyonlar derken, insanlık adına çok olumsuz bir noktaya vardığımızı düşünüyoruz. Tüm değerler yeniden sorgulanır hâle geldi. Açıkçası bunlar bizi korkutuyor. Tüm dünyanın asgaride birleşmesi gereken değerler var ve bu müşterekleşmenin hemen gerçekleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Acilen… En azından insanlık adına. 

 

Albümle beraber sahne ekibinizin değiştiğini görüyoruz. Bu değişimin katkılarından bahseder misiniz?

Emre Altan: Klişe bir laf olacak ama şu ana kadar ekipte yer alan herkes gayet iyi müzisyenlerdi. Hepsinin albüme önemli katkısı oldu. Kimi iyi bir fikir getirdi, kimi parçaların yapımına katkı sundu; kimisi de sound, akustik ve teknik konulara dair bize yardımcı oldu. Kimisi de bizi daha sıkı ve disiplinli çalışmaya zorladı. Beraberce güldük, rahatladık. Bunlara bir bütün olarak bakmak gerektiğine inanıyoruz. Dünden bugüne ekipte yer almış herkesi içeren profesyonel bir grup sözleşmemiz var. Kim ne kadar katkı vermiş, unutmamak ve hak yememek için. Bu gibi yöntemlere bulunduğumuz coğrafyada pek sık rastlanmıyor olabilir ama biz de grup olarak baştan beridir kendimizi bu coğrafya ile sınırlamıyoruz. Bu coğrafyada az görülen bir diğer unsur da iş disiplini. Sahne ekibindeki güncel değişim bize İzmir – İstanbul aksında lokasyonel anlamda çalışma rahatlığı kazandırdı. Organizasyon pratikleşti ve önceki dönemin aksine sahnemizi çok rahatlattı. Yalnız bu rahatlığın iş disiplinini ortadan kaldırmasına hep engel olduk. Tüm bu pozitif etkenler sahne üstüne de yansıyor tabii.

 

Emre, New York sürecini ve izlenimlerini paylaşır mısın bizle?

Emre Altan: Her şeyden önce müzikal açıdan kendimi tartmam, sınırlarımı anlamam gerekiyordu. Albümü buradan uzakta bir yerde dinletmeyi, farklı değerlendirmeler almayı istiyordum. Bu sebeple gittim; farklı hiçbir şey beklemeden. New York, dünyanın en yetenekli ve özverili, en naif ve kırılgan sanatçılarının kendilerini ifade etmek için buluştuğu, Amerika sathında belki de en özgür yer. Ucuz hesapların dönmediği, hiç kimsenin birbirini kendisinden küçük görmediği; karşılıksız ve bedavaya bir şey yapılmayan, çok dobra ve aynı zamanda mesafeli bir yer. Şehir, mütevazı kalıp kurallarına göre oynadığınız sürece size inanılmaz imkânlar, şanslar ve şartlar sunuyor. Fakat bir yandan korkunç bir yarışma dönüyor; metroda “busking" yapan müzisyenler bile ancak değerlendirme sürecinden geçerse çalabiliyor. Zaman zaman aç kalacağınız, başka işler yapmak zorunda kalacağınız ve sürekli kendinizi geliştirmek zorunda olduğunuz, ayakta kalması çok zor, her minik adımın size dev tecrübeler kazandırdığı bir yer. 

Hergün bedava denebilecek rakamlara inanılmaz grupların performansını izledim. Nasıl soundcheck yaptıklarına, hangi sahne yazılımlarını kullandıklarına, sahne akustiğini nasıl hesaba kattıklarına, kitleyi nasıl topladıklarına tanık oldum. Her konser için bir karavan dolusu eşyanın bizzat müzisyenler tarafından taşınmasına, büyük plak şirketlerinin çalışma prensiplerine, ayrıntılarda kaybolmadan nasıl bu kadar profesyonel olunabildiğine ve herşeyden önemlisi, bu işlerden nasıl bu kadar büyük zevk alındığına hayretle tanıklık ettim. 

Küçük bir umut ışığınızı kaybetmenize hiçbir zaman izin vermeyen, fakat mümkün olandan büyük hayallerin peşinde koşuyorsanız sizi anında çöpe atan bir şehir NYC. Büyük bir heyecan ve özgüven aşılıyor insana ama bir yandan da bu hayatta hep öğrenci kalacağınızı, müzik adına sürekli çabalamanız gerektiğini, kendinizi hiçbir zaman yeterli hissetmemenizin en sağlıklı durum olduğunu öğütlüyor. 

 

Biz başka konserler bekliyoruz, siz neler bekliyorsunuz? 

Ceyda Caba: Konser sayısını artırmak, farklı şehirlerde, organizasyonlarda ve mekânlarda çalmak öncelikli hedefimiz. Müzik; paylaşmak ve bir arada keyif alarak çoğalmak sonuçta. Şu paylaşma kelimesi oldum olası heyecanlandırıyor beni: Kabuğundan çıkmak. Yuvada kuştuk beslendik; şimdi uçma zamanı misâli.

Emre Altan: Bir yandan da albümün dağıtımı ve duyurusu ile uğraşıyoruz. Kendimiz dağıtıyoruz albümü; Zihni Müzik, Kontra, Deform ve Groove Music Shop’tan alabilirsiniz. Dijital formatta edinmek isterseniz CD Baby, Bandcamp, Amazon seçenekler…

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 15:34:46