Dün İtalya’nın büyüleyici güzellikteki şehri Roma, ilginç bir basın toplantısına tanık oldu. Digitürk’ün sponsorluğunu yaptığı 3. Roma Türk filmleri festivalinin bu yıl onursal başkanlığını Ferzan Özpetek yapıyor.
Üç yıldır özverili bir çalışmayla festivali gerçekleştiren festival başkanı Serap Engin, Roma Büyükelçisi Hakkı Akil, festivalin açılış filminin yönetmeni Uğur Yücel, festivalin anısına üç filmini gösterip onur ödülü verdiği Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney, Turizm ve Kültür bakanlığı müsteşarının katıldığı İtalyan kültür ve sanat basınının ağır toplarının hazır bulunduğu toplantı hayli uzun sürdü ve renkli geçti. Toplantıya Fatoş Güney’in yaptığı konuşma damgasını vurdu. Güney, sözlerine İtalyanca başlayarak bir zamanlar İtalyan lisesinde okuduğunu anlattı. Ancak konuşmasını İtalyanca sürdürecek cesaretinin olmadığını belirterek Türkçe devam etti.
“Yılmaz Güney öleli yirmi yıl oldu. Yaşasıydı bugün 76 yaşında olacaktı. 47 yıllık ömrünün 10 yılını hapishanede geçirdi. Türkiye ve dünya sineması üzerinde iz bıraktı. Filmleri Türkiye’nin aynasıydı. Baktığınızda insanların acılarını, sorunlarını tüm çıplaktığıyla görürdünüz. Dolambaçlı yollara sapmazdı. Gerçeği çıplaklığıyla çarpardı yüzümüze… Sanat toplum içindir diyordu. Hayatını demokrasi ve özgürlükler mücadelesine adadı. Ama bedelini ağır ödedi. 1980 darbesinin şiddetine uğrayarak filmleri negatifleriyle yok edildi. Sinema tarihinden silinmeye kalkışıldı.”
Fatoş Güney dramatik ve gerçekçi konuşmasını Güney’in filmlerinin bir türlü “milli kanal” olarak nitelendirdiği TRT ve TRT’nin Kürtçe kanalı Şeş’de gösterilmemesine tepki göstererek, gösterimlerini müsteşardan talep ederek bitirirken Yılmaz Güney’i bugüne kadar en iyi başbakan Tayyip Erdoğan’ın şu sözleriyle anlayıp anlattığını ifade etti: “Yılmaz Güney’e kulak verilseydi Türkiye bugün belki bu kadar acı çekmeyebilirdi….”
Fatoş Güney’den sonra yanlış anlaşılmaları önlemek amacıyla Ferzan Özpetek, Güney’in filmlerinin Türkiye’de gösteriminin yasak olmadığını vurgularken müsteşar, bakanlığın yabancı misafirlere vermek üzere bütün filmlerinden bir set bile hazırlattıklarını açıkladı. Hatta basın toplantısındaki yabancı konuklara seslenerek adres verdikleri takdirde bu setten kendilerine de gönderebileceklerinin sözünü verdi. Ferzan Özpetek’in İtalyan basınının yine gözbebeği olduğu basın toplantısında yönetmen son filmiyle ilgili çok mutlu olduğunu belki de artık yaşlandığını itiraf etti. “Yönetmen yardımcılığı yaparken montaj sırasında yönetmen filmi çok beğendiğini söylediğinde, korkunç bir film oysa, derdim. Şimdi ben de yaptığım son filmimi beğendim. Belki ben de yaşlanıyorum…”
Uğur Yücel’in de son filmi Soğuk’u ve diğer yeni projesi bir Hint filmini yeniden çektiği projesini anlattığı toplantı La Repubblica gazetesinden Marco’nun kışkırtıcı sorusuyla iyice şenlendi… Özpetek’le arkadaş oldukları bilinen Marco, organizasyon ekibine Yılmaz Güney’in Kürd olmasına rağmen neden festivalin tanıtım metinlerinde Türk Sinemasının kralı olarak tanıtıldığını kendisiyle ilgili Kürd ifadesinin hiç kullanılmadığını sordu.
Özpetek, tartışmaya “benim için de Türk ya da İtalyan yönetmen diyorlar. Önemli olan benim yönetmen olmam ikisi de değil” diyerek son noktayı koydu. Festival dün Uğur Yücel’in yönetmenliğini yaptığı Soğuk filmiyle başlayacak. Reha Erdem’in Jin’i, Yılmaz Güney’in Arkadaş, Umut ve Sürü’sü, Derviş Zaim’in Devir’i, Senza Radici’nin Köksüz’ü, Ferzan Özpetek’in özel olarak takdim ettiği Belmin Söylemez’in Şimdiki Zaman’ıyla devam edecek.