A password will be e-mailed to you.

 

İlyas Salman ve Tamer Levent’in rol aldığı, Kristal Küre sahibi ve Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar’ın dokuz adayından biri olan Mısır Adası, her yönüyle çarpıcı bir film

Simindis Kundzuli / Mısır Adası – Yönetmen: George Ovashvili / Senaryo: Nugzar Shataidze, George Ovashvili, Roleof Minneboo / Görüntü: Elemer Ragalyi / Müzik: Josef Bardanashvili / Oyuncular: İlyas Salman, Mariam Buturishvili, Irakli Samusha, Tamer Levent

Mısır Adası yılın sürpriz filmlerinden biri. Gürcü yönetmen ve yapımcı George Ovashvili’nin İlyas Salman’a başrolü verdiği filmin bu denli başarılı olacağını kimse önceden tahmin edemezdi. Ama minimalist, neredeyse diyalogsuz, finale varıncaya dek müziksiz “Mısır Adası”, Karlovy Vary Film Festivali’ne seçildikten sonra büyük ödül Kristal Küre’yi kazandı. Daha da büyük bir sürprizi Yabancı Dilde Film Dalında Oscar’ın 9 adayı arasına girerek yaptı. Altın Palmiyeli “Kış Uykusu”nu geride bıraktı!

51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde açılış filmi olan “Mısır Adası” Gürcistan ile Abhazya arasındaki sınırı çizen İnguri Irmağı’nda ilkbaharda oluşan tarıma elverişli adacıklardan birinden alıyor adını. Görmüş geçirmiş yaşlı bir çiftçi ve ön ergenlik çağında, naif bir kızçocuğu olan torunu, sonbaharda yağışlar başlayıp da ırmağın suları adayı götürmeden önce orada mısır yetiştiriyor. Yerleşik düzene geçen ilk insanlardan hallice yaşıyorlar… Ahşap bir kulübe inşa ediyor, bütün işlerini kolgücüyle görüyorlar. Çalışırken hiç konuşmuyorlar. Konuşacak bir şey yok. Mısırları toplamadan önce ada dağılıp gitmesin diye önlemler alıyorlar… Adadayken balık tutacak, yılın geriye kalanında ise mısır hasadından elde ettikleriyle doyuracaklar karınlarını… Mısır yetiştirmek, onlar için ölüm kalım savaşı… Irmağın iki yakasından geriye doğru uzanan ülkeler ise başka bir savaşın içinde…

Sınırın ortasında belirivermiş bir toprak parçası, ülke ve egemenlik üzerine çarpıcı bir metafor oluşturuyor. Gürcü ve Abhaz askerleri sınır, yani ırmak boyunca devriye gezer ve egemenlik alanı yüzünden savaşmanın gerilimini yaşarken dede – torun, insanın üzerine hak iddia ettiği toprağın sahibinin sadece doğa olduğunun bilincinde. Irmak verir, ırmak alır… Bunun üzerine kurulan öykünün, başlangıcı ve finaliyle yaşam döngüsünü de vurguluyor “Mısır Adası”.

Yıl boyunca nerede nasıl yaşadıklarını bilmediğimiz dede torunun adadaki hayat kavgasının ayrıntılarıyla yol alan “Mısır Adası” çok özenli, usta işi, klasik güzelliğiyle göz alan bir görüntü yönetimine sahip. Gücünü imgelerinden alan bu film, her an savaş çıkmasına neden olabilecek gerilimli bir ortamda dede- torunu taraf almak zorunda bırakabilecek bir gelişmeyle ivme kazanıyor: Yaralı bir Gürcü askeri, boy atmış mısırların arasına saklanıyor… Bu da filme Kafkasya’nın Balkanlar misali bitmek bilmeyen savaşlarına dair politik bir boyut katıyor.

Ancak film sadece politik bir kulvarda ilerlemiyor, gerek ırmağın gerek savaşın tehdidi altındaki insanların ruh hallerini de ele alıyor.  Ön ergenlik çağındaki torunun dış dünya ve yabancılara, biraz meraktan, biraz cinsel uyanıştan kaynaklanan ilgisini es geçmiyor. Irmak boyunca devriye gezen askerler içinse bu çilli lolita bir serap adeta! Askerler yetmezmiş gibi çevredeki avcıların varlığı da tehditler arasına eklenince görmüş geçirmiş dedenin kuşkuculuğunun ve korumacılığının atmosfere yansıdığı bir psikolojik gerilim yaratılıyor filmde.

Mısır Adası’nın sadece 35mm çekilip dijitale aktarılan, renk paletiyle etkileyen görüntüleri değil usta işi olan. Baştan sona her yönüyle çarpıcı bir film. Aradığı gibi bir ada bulamayınca Gürcistan’da bir göletin içinde onu inşa eden ve çekimler için birden fazla kez mısır ekip büyüten bir yönetmenin ne kadar titiz ve azimli olduğunu tahmin edebilirsiniz. Mizansen de yapım tasarımı kadar özenli ve istikrarlı.

George Ovashvili birkaç yıldır yükselişte olan Gürcü sinemasını eski görkemli günlerine döndürecek adımı attı bu filmle. Bir dönem filmlerini hayranlıkla izlediğimiz Tengiz Abuladze ve Şengalaya Biraderler misali, sağlam bir arthouse sineması geleneğini devraldı. Özellikle Oscar adaylığıyla elde ettiği başarı onu dikkatle izlenmesi gereken yönetmenler listesine hemen eklememizi sağladı. Bakalım “taş yerinde ağırdır” diyerek mi devam edecek yoluna yoksa “aynı ırmakta iki kere yıkanılmaz” mı diyecek! Her halükarda İlyas Salman ve Tamer Levent’i de uluslararası başarısına ortak ettiği “Mısır Adası” ile hep hatırlanacak. 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 21:36:03