A password will be e-mailed to you.

91 yaşında hayata gözlerini yuman Fransız filozof, şiddet ve din antropologu, edebiyat eleştirmeni, Fransız edebiyatı profesörü, mimetik arzu teorisinin sahibi René Girard’ı uğurluyoruz.

 

“İnsan, daima Öteki’nin arzusuna göre arzular.”

“Engel ve hor görme asla arzuyu arttırmazlar çünkü aracının üstünlüğünü vurgularlar.”

“Coğrafi uzaklaşma bir faktör olabilse de, aracı ve özne arasındaki uzaklık her şeyden önce manevidir. Don Kişot ve Sanço fiziki olarak daima yakındırlar ne var ki toplumsal ve entellektüel uzaklık onları geçilemez bir şekilde ayırır.”

René Girard, Romantik Yalan ve Romansal Hakikat’ten

1923 yılında Fransa’nın Avignon şehrinde doğan Profesör René Girard, geçen hafta 4 Kasım günü Stanford Kaliforniya’da, 91 yaşında, aramızdan ayrıldı. Girard,1950 yılından itibaren Stanford Üniversitesi’nde Fransız edebiyatı dersi veriyordu. Çağdaş felsefenin önemli kavramlardan biri olan arzu kavramı üzerine odaklanmış olan filozof, 1961’de yayımlanan Romantik Yalan ve Romansal Hakikat isimli ilk kitabıyla bu kavramı klasik bir edebiyat yaklaşımın ötesinde mimetik arzu kavramıyla teorileştirip romantik akıma karşı çıkmıştı. Aşağıda, filozofa ait internet sitesinden alarak çevirisini yaptığımız metin bu kitap hakkında ve mimetik arzu kavramına bir giriş niteliği taşıyabilir. Bununla birlikte düşünür, daha sonraki çalışmalarında; La Violence et le sacré (Şiddet ve Kutsal-1972), Le Bouc émissaire (Günah Keçisi-1982) bu teoriyi antropoloji ve dinler tarihiyle zenginleştirerek, arkaik dinlerde ve Hıristiyanlıkta kurban kültü ve şiddetin toplumsal jenealojisi üzerine odaklandı. Nesne, aracı ve özne arasında yapılanıp bir tür özneler arası rekabete dönüşen arzunun nasıl şiddet merkezli kurban kültünü yapılandırıp yarattığı günah keçilerini yok ederek devamlılığını sağladığını anlatmıştır. Achever Clausewitz( Clausewitz’i Bitirmek-2011) isimli röportaj kitabında ise daha çok modern toplum ve günümüz hakkında düşüncelerini paylaşmış olan Girard, mimetik arzu ve aynı kavramlardan yola çıkarak totaliter devletler ve ötekinin günah keçisi olarak soykırımlarla yok edilmesi gibi konulara değinmiştir. Şöyle demiştir René Girard, Şiddet ve Toplum isimli makalesinde:

“Farklı fikirlerine rağmen, insanlar arzularının kimliği bakımından kökensel olarak birbirlerine benzerler. Ve bu da şiddetin gerçek nedenidir.”

 

"BİNLERCESİ ARASINDAN SENİ SEÇTİM"

Tüm çatışmalarımızın, tüm krizlerimizin kökeninde “üçgen bir arzu” yer alır diye açıklar René Girard. Bu arzu (buna “metafizik arzu” da denir) "ötekine göre" bir arzudur, yani sahip olduğu tüm şeylere sahip olarak öteki olma arzusudur. Bütün bir arzuda, böylece bir özne, bir nesne ve bir aracı (özneye arzu edilmesi gerektiğini söyleyen) vardır. Tüm bir arzu, böylece bir bakıma bu üçgendir. Yapı, aracı ve özne arasında "manevi uzaklık" aşılamadığında bir tür katılık kazanır yani aracı ve nesne özneye yaklaştığında katılığını kazanır. Dışsal aracıdan içsel aracıya geçeriz böylece.

Arzu teorisi, tüm bir arzunun bir taklit (mimesis) olduğunu varsayar. René Girard, burada, arzuyu herhangi bir öznenin herhangi bir nesneyi özel, biricik ve taklit edilemez olduğunu düşünerek tanımlayıp bunu savunan “romantik illüzyona” karşı çıkar. Buna göre, özne arzu nesnesi (güzel bir kadın ya da erkek, nadir bir nesne) tarafından uyandırıldığını düşündüğü "kendi" arzusunun illüzyonunu sürdürür ama hakikatte onun arzusu öznenin hayranlık duyduğu ve sıklıkla kıskançlıkla bitirdiği bir model ( présent ou absent/ orada bulunan ya da bulunmayan) tarafından uyarılır. Yaygın bir inanışın aksine, ne arzuladığımızı, arzumuzu hangi nesne (hangi kadın ya da erkek, hangi yiyecek, hangi toprak) üzerine taşıdığımızı bilmeyiz. Bu sadece birdenbire geçmişe gönderme yaparak, ortada hiçbir şey yokken kasıtlı ("binlercesi arasından seni seçtim") bir seçim yaptığımızı belirtmek üzere seçimimize bir anlam vermektir.

Bir başkası dikkatini bir nesne üzerine verdiği andan itibarense bu nesne (şimdiye dek kimsenin bakmadığı) açgözlülükle bakılan uğruna herkesin silinebileceği bir nesne haline gelir. Modern tüketim toplumu arzusu da "ötekine göre" (bana çok yakın bir öteki ya da nesneye sahip olabilirsem kendisi olabileceğim bir öteki) bir arzudur; bu da bizde kişisel hatta benzersiz tercihler yaptığımız illüzyonunu yaratan şeydir. Moda ya da reklamlar; başarı aslında objektif olarak hiçbir rasyonel temel üzerine oturmazken, başarıyı tanımladıkları bu "uygunlaştırma arzusu" oyunlarıyla doludur.   

Mensonge romantique et vérité romanesque(1961) / Romantik yalan ve romansal hakikat(2001)’de René Girard, Don Kişot gibi arzulu kahramanların kendilerine sınıf, dönem ya da konum olarak "uzak" bir modeli taklit ettikleri ve böylece hısımlarına dönüşmedikleri zaman meydana gelen "dışsal aracı" ile modelin taklit edene yakın olup bir model olarak engel haline dönüştüğü, hayranlık uyandırıp köle gibi taklit edilen bir model olduğu kadar nefret edilen bir engel olduğu zaman meydana gelen "içsel aracı" arasında ayrım yapar. Bu “engel-model” fantezi ya da hayal edilmiş değerinin, kendisine eşlik eden ("tıpkı bir replik gibi" diye yazar René Girard) nesnenin değeriyle aynı nitelikte olduğu kıskanılan bir ötekidir.  

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 21:33:40