A password will be e-mailed to you.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği, NASA’ya giriş kartı bulunan yeni medya sanatçısı Refik Anadol’un iki farklı veri heykeli verleştirmesinden oluşan Makine Hatıraları sergisine varacak bu yazı. Ancak hemen değil! Sanat ve estetiğin yakın tarihinde kısa bir yolculuk yapacak öncelikle. Bu sergiyi görmek için pandemiye rağmen Pilevneli Gallery’nin önünde kuyruk bekleyen  İstanbullu, hikayenin, bir sergilik değil de uzun versiyonunu dinlemeyi hak ediyor bana kalırsa… 

Peggy Guggenheim‘ın “Bu Yüzyılın Sergisi” soyut dışavurumu başlattı.

Onun önerisiyle Jackson Pollock, Robert Motherwell ve William Baziotes kolajlar yaparak konusu sadece kolaj olan bir sergiye katıldılar.

Bu Yüzyılın Sergisi‘nin 1943 Bahar Salonu‘na da.

1943 yılının sonunda Pollock, Peggy Guggenheim galerisinde bir solo yapacak, 1947 yılına kadar onunla çalışmak üzere bir anlaşma imzalayacaktı.

Aynı anlaşmayı Betty Parsons ile de yapacaktı Peggy Guggenheim.

1944 ve 1946 arası Robert Motherwell, Hans Hofmann, Clyford Still ve Mark Rothko sırayla Peggy Guggenheim ile sergi yaptılar.

O olmasa soyut ekspresyonizm olmazdı.

Motherwell, sürrealistlere en yakın Amerikalı’ydı.

Meksika’da 1941 yazını geçirenler içinde o ve Matta Echaurren vardı.

Baziotes, Motherwell ile tanıştıktan sonra onu Pollock ile bir araya getirdi.

Soyut ekspresyonizm made in America çekirdek üçlüsü kurulmuştu.

Sık sık birbirlerini ziyarete gidiyor, sanat üzerine konuşuyorlardı.

1947 yılı geldiğinde her birinin şahsi bir üslubu vardı. Ve hepsinin resmi, temsiliyetten uzak, soyuttu ve deneyime dayanıyordu.

Sanat artık gündelik hayattan alıkonamayacaktı

John Dewey 1934 yılında Bir Deneyim olarak Sanat kitabını yazdı. Bu kitabın hem Avrupalı hem de Amerikalı sanatçılar üzerinde büyük etkisi olacaktı. (Aynı Dewey’nin 1924 yılında Türkiye’ye gelmesi, Türkiye eğitim sistemi üzerine bir rapor yazması, sanatçılarla bağlantı kuramamış olması hep ilginç gelir!)

Bu kitaptan tam iki yıl sonra Bauhaus‘u Amerika’ya taşıyan dönemin etkin hocası Josef Albers ilk İngilizce kitabını yayımladı ve bu kitapta Bauhaus’tan yola çıkarak Dewey’nin fikirlerini de işin içine katarak sanatın gündelik hayattan artık nasıl alıkonamayacağını anlattı.

1960 yılı geldiğinde Albers’in eşi Anne Albers için satışa yeni çıkan Sony televizyon pek çok heykele göre en sanatsal olandı.

John Dewey sadece kitabıyla değil dönemin dergilerine yazdığı makaleleri, sanatçı sendikaları ve Amerikan sanatı kongrelerinde yaptığı konuşmalarla, fikirleriyle sanatçıları etkisi altına alacaktı.

Peki neydi bu fikirler?

Hayat nasıl sanattan “alıkonamayacaktı artık”?

Dewey’nin estetik formülü sanatın deneyimlenmesi gerektiği yönündeydi.

Nerede başladığı ne zaman bittiği belirsiz bu deneyim, bu başsız sonsuz deneyim kesintisiz ve güçlüdür.

Bu bizi dönemin yıldızı Pollock’ın Olasılıklar‘ına götürür:

“Resmin içindeyken ne yaptığımı bilmiyorum. … değişiklik yapmaktan korkmuyorum, yaptığımı yok etmekten çünkü resmin kendine ait bir hayatı var. Onun çıkmasına izin veriyorum.
Onunla bağlantıyı kaybettiğimde iste o zaman sonuç bir karmaşa oluyor.”

Duygusal transa kaptırış

John Lennon’ın son fotoğrafı

Dewey’ye göre Pollock, resim yaparken yoğun bir deneyim yaşıyordu. (John Lennon‘ın Plastic Ono Band albümüyle ilgili deneyimi de Yoko Ono için böylesine yoğun bir deneyimdir.) Lennon, o albümde, eski günlerde sık sık yaptığı kendi deyişiyle “cansızlıktan”, “Beatles ölü kayıt sesi”nden sıyrılır. Albümü doğrudan kaydeder. Hem çalar hem söyler. O kadar yaptığı işe kaptırmıştır ki o ve sanatı birdir, bölünmez bir Dewey’ci deneyimdir bu. Duygusal trans. Sonucun karmaşa ya da ölü kayıt olmaması içinse bu “trans”a kaptırış esastır.

1950’ler geldiğinde  sanatın kendisi hem onu yapan sanatçı için üretirken, hem de onu algılayan izleyici için başlı başına bir deneyimdir.

Sanat ve hayat arasındaki sınır bir kez daha ihlal edilmiştir.

Çok geçmeden eleştirmen Rosenberg‘in tespit ve tescilleyeceği gibi aksiyon resmi, sanat ve hayat arasındaki bariyerleri kırmıştır.

Ve ufukta bu ikisinin karışımından doğacak örneğin John Cage gibi avangartlar görünecektir.

 

İLGİLİ HABERLER

Refik Anadol’un Makine Hatıraları’nın Hatırlattıkları -1-

Daha fazla yazı yok
2024-11-24 00:19:04