Gündemi Türkiye kadar sık ve travmatik değişmeyen yerlerde hâlâ son günlerin en çok konuşulan konusu Pokémon Go. Bilmeyenler (ya da başka bir paralel evrende yaşayanlar) için Pokémon Go bir arttırılmış sanal gerçeklik oyunu. Nintendo’nun birden piyasa değerini artıran ve günlük kullanıcı sayısı birkaç günde Twitter’ı geride bırakan mobil oyun sanal gerçeklikle gerçek dünyayı bir araya getiriyor. Oyunun müzelere girişleri artırmasının sebebi ise Pokémon’ların eğitildiği yerlerin, Pokéstop’ların bu kültürel alanlarda yer alması.
Pokéstop’ların büyük çoğunluğu müzeler, tarihi yapılar ve simge niteliğindeki binalar ve hatta kamusal alanlardaki sanat eserlerinde yer alıyor. Mesela MET’te yer alan Jean-Baptiste Carpeaux imzalı “Ugolino ve Oğulları” bunlardan biri. British Museum, Boston’daki Museum of Fine Arts ve Art Institute of Chicago da Pokéstop’lara ev sahipliği yapıyor.
Sanat ve oyun dünyasının bu tuhaf buluşmasında bahsi geçen mekan, yer ve eserlerin herkese açık olması. Aslında mekanizma oyuncuları yerel kültürel mirası keşfetmeye yönlendirdiği için oldukça akıllıca düşünülmüş. Ancak oyuncular tarihi ya da sanatı keşfetmek yerine Spearow’ların ve Zubat’ların peşine düştüğü için fikrin ne kadar işe yaradığı tartışılır.