Jason Bateman ve Laura Linney’nin baş rollerini paylaştığı Netflix’in yeni serisi, dünyaya ‘yeni Breaking Bad’ olarak tanıtıldı. Bu iddia büyük bir beklenti yaratmaktan ziyade, diziye karşı bir önyargı oluşmasına sebep oldu. Daha baştan seyircisine mesafe koyan Ozark, iddiasının arkasında durabilecek bir yapım oldu mu? Bu yazıda inceleyeceğim.
Hayır olmadı.
Bu dizinin adı ‘Her İşi Yolunda Giden Adam’ olmalıydı. Birazdan neden böyle dediğimi açıklayacağım ama önce flashback yaparak biraz dizide ilk iki bölüm itibariyle olan biteni kısaca özetlemem gerekiyor.
Marty Byrde, dahi bir muhasebeci ve ortağı yüzünden, paralarını akladığı Meksika uyuşturucu çetesi lideri Del ile başı belaya giriyor. Byrde ölüm korkusu ile karşı karşıya kalmışken, Del’i imkansız bir plana ikna ediyor. Bu plana göre Byrde, hem şirketinin Del’den çaldığı 8 milyon doları kendisine geri verecek hem de kuralların çok daha rahat olduğu Ozark kıyısında 5 yıl içinde 500 milyon dolar aklayacak. Del, Byrde’in bu planına ikna oluyor. Ve olaylar gelişiyor.
Kısaca hikaye bu. Bu girizgahı kurgulamak için dizinin yaratıcıları Bill Dubuque ve Mark Williams senaryoya her adımda müdahale ediyor:
Dahi muhasebeci Byrde, şirketinin 3 yıl boyunca 8 milyon dolar çaldığından mı habersiz?
-Çünkü karısı aldatıyordu, kafası karışıktı
Byrde’in uyuşturucu karteli liderine 8 milyon dolar borcu mu var?
-Zaten banka hesabında 7.893 milyon doları vardı.
Byrde’in tüm parasını çalan bir grup mu var?
-Zaten kiraladığı deponun sahibi parayı nasıl geri alabileceğine dair planı anlatıyor.
Byrde’in Ozark’da para aklamak için kullanabileceği şirket mi yok?
-10 yaşındaki çocuğu yolda yürürken bir arkadaş edinmişti, onların da devamlı zarar eden bir şirketi vardı, o şirket neden Byrde için çözüm noktası olmasın? Şimdiye kadar tüm çözümler ayağına kadar gelmemiş miydi zaten?
Byrde’in başında tüm bu dertler olmasa dünyanın en şanslı adamı olarak hemen işe başlayabilirdi herhalde. Senaristler kendi yazdıkları senaryo boşluklarını doldurmak için o kadar zaman harcıyorlar ki karakter kurmalarına zaman kalmıyor. Örneğin, Byrde’in hesabında 8 milyon doları olmasını açıklamak için eski bir araba kullandığını, çocuklarından 10 doları esirgediğini görüyoruz. Bu sahnelerin yanında bir de Byrde’in karısını ancak hayalinde aldattığı bir sahneyi uzun uzun izliyoruz. Byrde hakkında en iyi bildiğimiz şey pinti olduğu ve karısına 22 yıl boyunca sadık olduğu. Karakter gelişimi de herhalde sonunda karısını aldatmak olacak. Çünkü karakterin başka hiçbir özelliğine şahit olamadık. Diziyi izleyenler bu noktada Byrde’in iyi bir konuşmacı olduğundan bahsedeceklerdir. Dizi Byrde’in monoloğu ile açılıyor, 5 dakika boyunca dinlediğimiz bu konuşmanın iki müşteriye yapıldığını görüyoruz ve müşteriler Byrde ile çalışmaya ikna olmuyor, ardından odaya giren Byrde’in ortağı Liddell ise 10 saniye içinde bu ikiliyi ikna etmeyi başarıyor. Byrde aslında iyi bir konuşmacı da değil, en fazla Cihangir’deki emlakçılar kadar ikna gücüne sahip.
Tüm bu yazdıklarım belki de fazla detaycılık olarak görülebilir ama eğer bir dizinin iddiası Breaking Bad olmak ise beklentiler de bu iddia ile beraber şekilleniyor. En basit haliyle, Byrde ve Walter White’in yolunu karşılaştıralım. Walter White’ı ilginç kılan, sıradan bir lise öğretmenin kanser tanısı ile birlikte geçirdiği karakter değişimiydi. White’ın kimya alanında bir deha olması ve bu dehasını inanılır bir şekilde kullanıyor olması diziyi ilerletebiliyordu. Mesela Walter White, bir formül yanlış yapılıyorsa, (karısı ile kavga etsin, etmesin) o formülün yanlış yapıldığını fark ederdi. Bryde ise sıradan bir insan değil, hali hazırda bir uyuşturucu çetesi için para aklıyor ve masum bir hayatı yok. Bryde’in ilk iki bölüm itibari ile görebildiğimiz herhangi bir dehası da yok, tesadüflerin yardımı ile yaptığı planı gene tesadüflerin (senaristlerin) yardımı ile ilerletebiliyor.
Kahraman mı anti-kahraman mı?
Dizinin başında Byrde’in ‘iyi bir kahraman’ mı yoksa bir ‘anti-kahraman’ mı olduğuna karar verilememesi en büyük talihsizlik oluyor. Byrde, Walter White’in geçirdiği değişimi hali hazırda geçirmiş biri olarak karşımıza çıkabilirdi. Senaristlerin bu fikre, Del’in, Byrde’in karısını onun için öldürebileceğini söylediği sahnede yaklaştığını görüyoruz. Byrde’in bu sahnede Del’in teklifini kabul etmemesi, karakterini ‘iyi aile babası’ üzerine kurma yolundan gidildiğini gösteriyor. Fakat bu hatalı yol, Walter White’in geçirdiği karakter değişimine benzer bir sona çıkan bir yol değil.
Henüz sadece iki bölüm izlediğimi ve fikrim değişirse yazıya ekleyeceğimi söyleyerek sizlere veda ediyorum.