Ozan Türkkan, yeni medya sanatı deyince karşımıza çıkan ilk isimlerden. Genç, görkemli ve son derece göz okşayan işleriyle sanatçı Tutku Bulutbeyaz’la Contemporary İstanbul’daki işleri üzerinden sohbet etti.
O gün sergileme alanına biraz erken gidip önce sergiyi gezmeyi hedefliyordum içeride sandviçe oncbeş lira vermemek için evde hazırladığım sandviçi Lütfi Kırdar’ın Rumeli kapısı önünde yerken Ozan’ın, sigara molası vermek için dışarı çıkmış olan menajeri İrem’le karşılaştım, röportaj için saat belirleyip ayrıldık.
İlk röportajım olacağı için “ne sorulur, nasıl sorulur”u düşünüyordum ses kaydederim sonra içinden bir bölümü alıntılayarak yazarım diye düşündüm fakat kaydetmeyi unuttum sadece sorduğum soruların yanıtları hakkında notlar tuttum şu an o yüzden gezi yazısı gibi bir şey okuyorsunuz.
Durumun aslında gerildiğim kadar zorlu geçmemesini Ozan’ın samimi tavrı sağladı.
İlk olarak Contemporary İstanbul’da bu yıl sergilenen ters piramitin (Fractal Body: Formless Form) tasarımının kendisine ait olup olmadığını sordum, soruyu sorduğumda İstanbula sergi hazırlığı için geldiğinde Karaköyde ustalara nasıl bir iş yapılacağını tarif ettiğini nasıl olması gerektiğini çizdiğini ve ustaların da gerçekten becerikli bir biçimde işin üstesinden nasıl geldiklerini heyecanlı bir şekilde anlattı bana ustalardan birisi Contemporary İstanbul mekanına gelip işin kurulumunu yaptıktan sonra kendi birleştirdiği ve hatta ürettiği parçaların sanat eserine dönüştüğünde aldığı hali görünce bir süre sadece izlemiş. Ustanın o şaşkınlığı Ozan’ın da çok hoşuna gitmiş.
Bir yerden sonra soracağım sorulara kendiliğinden cevap verdiği bir sohbet biçimi tutturduk. Röportajı yönlendirmek yerine sohbet sırasında daha önceden hazırlamış olduğum sorulara gelen cevapları sorularımın altına iliştirmeye başladım.
İşlerinde kullandığı sesleri ve miksajlarını da kendisinin yaptığını öğrendim.
Yeni Medya Sanatıyla ilgilenmeden önce uzun süre “Commercial” işler yapmış.
Benim merak ettiğim noktalardan birisi de işin mühendislik kısmının eserleri oluştururkenki süreçte kendisini sınırlandırıp sınırlandırmadığıydı. Sonuçta iyi bir yazılım ve kodlama bilgisi gerektiren dijital işler vardı karşımızda.
Ancak sandığımın aksine işin o kısmı Ozan’ı zorlamak yerine eğlendiriyormuş gibi.
Fraktal Geometri ve kodlamaların yarattığı sonsuz seçeneklerden, organik ve yaşayan bir kendine has dijital form oluşmasından bahsederken gözleri parlıyordu. Bu yıl ikinci kez Contemporary İstanbul’a dahil olan Plugin seksiyonuna iki yıldır katılıyor Ozan Türkkan. Yıllardır Avrupa’da yaşayıp ürettiği için Avrupa ve Türkiye arasındaki Yeni Medya Sanatına bakış farklılıklarını sorduğumda Türkiye’de genel olarak organize olamamaktan ve organizasyon eksikliklerinin bu alandaki temel sıkıntı olduğundan şikayet etti.
Bu sorunlar dışında bir sıkıntı görmediğini izleyicilerin ve kullanılan alanların İngiltere kadar ciddi düzeylerde olmasa da Kıta Avrupası’ndan farklı olmadığını, hatta Türkiye’de yeni bir alan olmasına rağmen katılımın ve ilginin hiç de az olmadığını ekledi sözlerine.
Yeni Medya işlerinin artık Türkiye’de satın alınabilir bir sanat eseri piyasası oluşturduğu, insanların artık Yeni Medya Sanatı işlerini de koleksiyonlarına dahil etme eğiliminde olduklarından bahsetti.
“Plugin” seksiyonunun neden bu kadar karanlık ve siyah duvarlara sahip olduğunu sorduğumda işlerin ve tekniğin ön plana çıkması ve odadaki başka bir şeye değil de, sadece gösterilen ekrandaki ya da yüzeydeki işe yoğunlaşmasının amaçlandığını ve kişinin bu iş ile bir bağ kurmasının sağlanması için öyle tercih edildiğini söyledi.
Ve ilk röportajım da böylece bitti.