A password will be e-mailed to you.

Oscar Töreni üzerine iki genç akademisyen İlayda Çağla ve Serkan Şimşir iki ayrı yazı kaleme aldılar. Sanatatak olarak iki yazıyı da yayınlıyor. Chris Rock’a atılan o çok aşina tokadın peşinde ataerkilliğin günümüzde  bir türlü dönüşemeyen sabit yüzüne bakıyoruz.

YAZI 1

“Komedyen Chris Rock ile Smith ailesi daha önce de gerilim yaşadı. Smith ailesi “Concussion” performansı ile 2015 yılında Will Smith’in aday gösterilmemesi üzerine töreni fazla beyaz olmakla suçlayarak boykot edeceklerini açıklamıştı.”

İlayda Çağla-

Ataerkillik, hem kamusal alanda hem de özel alanda erkeğin kadın üzerindeki hâkimiyetine işaret etmektedir. Walby, “ataerkilliği, erkeklerin kadınlara hükmettiği, baskı yaptığı ve istismar ettiği pratik ve sosyal yapı olarak” tanımlar (Walby 1990:20).

Ataerkillik, yanında getirdiği erkek egemen anlayışıyla kadınlar üzerindeki kontrolü de vurgulamıştır. Sahiplenici tutumu normalleştirdiğinden, cinsiyetler arasındaki dengeyi sarsmaktadır.
Ataerkillik anlayışına göre hareket etmekte olan erkeklerde görebileceğimiz en net yaklaşım ‘erkekliklerine’ karşı gördükleri tehdite karşılık öfke ve saldırganlıkla hareket edebilmeleridir.
Cinsiyetçilik, ayrımcı bir eylem ve düşünme biçimidir. Ayrımcı eylemler veya tutumlar sıklıkla ayrımcılığa uğrayan grupla ilgili yanlış inançlara veya genellemelere dayanır. Nitekim cinsiyetçilik de stereotiplerle ilgilidir.
Modern devletler, aile kurumu, dinler, kurumsallaşmış eğitim sistemi, bu cinsiyetçi sistemin hem kurucusu hem de taşıyıcısıdır. Baba / koca / erkek kardeş ve çocuğun özel alanda kurduğu egemenliği, kamusal alanda bu sistemler yürütür.
Bunun yanında, negatif değilmiş gibi görünen, “kadınlar naiftir”, “kadınlar güçsüzdür, korunması gerekir”, “kadınlar hassastır” gibi yaklaşımlar da cinsiyetçiliğin başka ürünleridir. “Korumacı cinsiyetçilik” (benevolent sexism) adı verilen bu yaklaşımda da kadınlara yönelik önyargılar belirleyicidir. Yardımsever/korumacı cinsiyetçilikte, kadınlar şartlı bir şekilde kutsallaştırılırlar.

Demi Moore

Korumacı ya da diğer bir deyişle yardımsever cinsiyetçilik ataerkilliğin yeniden üretilmesini sağlayan ve cinsiyetçiliği meşrulaştır; kadının korunması gerektiğini yardımseverlik kisvesi altında empoze eder.
94. Oscar Ödül törenine Will Smith’in Chris Rock’a attığı tokat damga vurdu.

Chris Rock, adaylar ve salonda bulunan oyuncular hakkında şaka yaptığı sırada Pinkett’e yönelik “Jada seni seviyorum, ‘G.I. Jane 2’yi sabırsızlıkla bekliyorum” dedi. 1997 yapımı ‘G.I. Jane’ filminde Demi Moore kafasını kazıtmış karakteriyle başroldeydi.

Rihannna’nın iç çamaşırına girmeyi boykot etmek

Jada Pinkett Smith saç kıran hastalığı sebebiyle bir süre önce saçlarını kazıttı.
Komedyen Chris Rock ile Smith ailesi daha önce de gerilim yaşadı. Smith ailesi “Concussion” performansı ile 2015 yılında Will Smith’in aday gösterilmemesi üzerine töreni fazla beyaz olmakla suçlayarak boykot edeceklerini açıklamıştı. Chris Rock da bunun üzerine Oscar sahnesinden “Smith’lerin boykotu benim Rihanna’nın iç çamaşırına girmeyi boykot etmeme benziyor. İkisine de davetli değiliz” tepkisini göstermişti.
Öncelikle belirtmek isterim ki Chris Rock’ın yaptığı şaka son derece uygunsuz ve cinsiyetçi nüvelere sahip.
Şaka sonrası, gelenek olduğu üzere şakanın konusu olan ünlüler ekrana getirildiğinde Smith’in başta güldüğü görülürken, eşinin bu şakadan rahatsız olduğu açıkça yüzüne yansıyordu.
Eşinin yapılan şakadan rahatsız olduğunu fark eden Will Smith sahneye çıkarak Chris Rock’a tokat attı ve sonrasında bir daha eşinin adını ağzına almamasını söyledi.
Will Smith bu davranışından sonra en iyi erkek oyuncu dalında Oscar ödülünü aldı ve yaptığı konuşmada aşkın insana çılgınca şeyler yaptırabileceğini söyledi. Aile temalı bir konuşma gerçekleştirdi.

Çok aşina bir söylem

Bu söyleme ne yazık ki ülkemiz çok aşina.
Tanık olunan kadın cinayetlerinden sonra fail erkekler ilk ifadelerinde ya da duruşmalarında çok sevdiklerinden ötürü öldürdüklerini çokça kez söyledi.
Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren arabesk sanatçısı Bergen’in hayatını anlatan filmde de tanık olunan gibi ya da Bergen’in yaşadıklarını geçmişe dönük arşiv taraması yapıldığında Bergen’in faili Halis Serbest’in aynı ifadeye başvurduğunu görüyoruz.
Oscar töreninde gerçekleşen olayda fiziksel şiddetin adresinin kadın olmaması Smith’in söylemini farklı bir yere taşımıyor. Tersine eril tahakküm ve kırılgan ego açısından farklı bir örneklem sunuyor.
94. Oscar Törenleri’nde yaşananları özetlemek istersek eğer bir erkek eşine yönelik yapılan aşağılayıcı şaka sonrasında ödül töreninin sunucusuna tokat attı. Uyguladığı şiddet sonrasında ödül aldı ve alkışlandı.
Salondaki çoğu kişi bu aşağılayıcı şakaya güldü. Şiddet failinin ödül almasını ve yaptığı konuşmayı alkışladı.
Will Smith yaptığı konuşmayla erkeklik, aile gibi gelenekselmiş kavramların topluma yerleştirilmeye çalışılan rollerin arkasına sığındı.
Fiske ve Glick’in 1997’de ortaya koydukları yardımsever cinsiyetçilik kavramının ne olduğunu, Smith Oscar ödül töreninde sergiledi.
94. Oscar Ödül Töreni’nde bir kadın aşağılayıcı bir şakaya maruz kaldı, eşi kadını korumak için şiddete başvurdu. Televizyon başında izleyenler ve haberin yayılmasıyla olaya tanık olanlar sadece bir kişinin sesini duyamadı; Jada Pinkett Smith’in.

YAZI 2

“Bu durum bize, belki de dünyanın en prestijli organizasyonu olan Oscar da bile cinsiyetçiliğin aşılamadığını gösteriyor. İş bu ya günümüzün geleceği belirsiz, narsisizmin tavan yaptığı post modern dünyasında ataerkinin son direniş çığlığının Los Angeles’ten tüm dünyaya yayıldığına şahit olduk.”

Serkan Şimşir-

Bugün, yani 28 Mart 2022 saat 03.00 sularında, bu yıl 94. Kez düzenlenen Oscar ödül töreninde yaşanan trajikomik bir olay dünya gündemine oturdu. Dünyanın en sükseli etkinliklerinden birinde yaşan bu olayın birçok yönden irdelenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Ama gelin öncesinde olayın nasıl cereyan ettiğini bir hatırlayalım.

Jada Pinkett Smith

Olay Oscar ödül töreninde Amerikalı komedyen Chris Rock’un, konuşması esnasında, Will Smith’in eşi Jada Pinkett Smith’in yeni saç modeliyle ilgili espri yapmasıyla başlıyor. Rock’un bir hastalıktan ötürü saçlarını kazıtan Jada Pinkett Smith’in yeni tarzını “GI Jane” filminde askere gittiği için saçını kazıtan karaktere benzetmesine salonda Will Smith de dâhil herkes gülerken, Jada Pinkett Smith’in hoşnut olmayan yüz ifadesi kameralara yansıyor. Ardından salonda kahkahalar devam ederken Will Smith yerinden kalkarak sahnedeki Rock’a okkalı bir tokat patlatıyor ve yerine dönüp Rock’a “Karımın adını ağzına alma” şeklinde bağırıyor.
Peki, gecede alınan ödüllerden ziyade konuşulan bu olay sadece bir şiddet olayına indirgenebilir mi? Tabii ki de cevap hayır olarak karşımıza çıkıyor, zira bu olay en görünür şekilde bir “cinsiyetçi ikiyüzlülük” barındırıyor. Nasıl mı?

Chris Rock, Will Smith tarafından sert bir tokatla cezalandırılıyor

Öncelikle, Will Smith Chris Rock’un esprisine salondaki herkes gibi “katıla katıla” gülüyor. Ancak eşinin durumdan rahatsız olduğunu fark edince ve belki de erkekliğine bir saldırı geldiğini hissedince tepki vermesi gerektiğini düşünüyor. Sonrasında olanlar ise malum. Rock, Will Smith tarafından sert bir tokatla cezalandırılıyor. Will Smith’in tokattan sonra yerine dönerkenki yüz ifadesi ise “ataerkillik”in vücut bulmuş halini tasvir ediyor. “Namusu”na ve “erilliği”ne tehdit hisseden post-modern dönemin ünlü aktörü ise -belki de bu espriye alınmasa da- çok uzun yıllar konuşulacak olan bir fiyaskoya imza atarak tüm dünyanın gözü önünde cinsiyetçi ikiyüzlülük sergiliyor.

“Ben hala hakim formum”

Erkekliğini gösteren ve “eşini” koruyan Will Smith, yerine geçtikten sonra da, erkekliğini kanıtlamanın da vermiş olduğu özgüvenle, Rock’a doğru küfürlü bir şekilde söylemlerde bulunarak, onun namusu olan ve korunmaya mahkûm olan, eşinin adını ağzına almaması gerektiğini haykırıyor. Peki, Smith buna neden ihtiyaç duyuyor? Oysaki ilk etapta o da espriyi komik bulmuş ve gülmüştü.
Çünkü Will Smith cinsiyetçiliğe karşı mücadelede varılan son yanılsama olan “cinsiyetçi ikiyüzlülük”ün etkisi altında kalıyor. Will Smith hegemonik ataerkinin en mükemmel direnişini sergiliyor. Tutumca kabul edilen ama bir türlü davranışlara yansımayan cinsiyet eşitliğinin yakın zamandaki en belirgin örneğini sergiliyor. Post-modern erkeğin tutumca kadın-erkek eşitliğini kabul etmek zorunda kaldığını ama bir türlü içselleştiremediğini ve davranışına yansıtamadığını haykırıyor tüm dünyaya. Herkese bir nevi şu mesajı veriyor: “Ben ataerkiyim ve halen buradayım, tutumda yok olmaya başlamış olabilirim ama davranışta ben hala hâkim normum. Ben ancak cinsiyetin cinsellik dışında tedavülden kalkması ile yok olurum!”

Cinsiyetçi İkiyüzlülük’ün Oscarlık Performansı

Bu durum bize, belki de dünyanın en prestijli organizasyonu olan Oscar da bile cinsiyetçiliğin aşılamadığını gösteriyor. İş bu ya günümüzün geleceği belirsiz, narsisizmin tavan yaptığı post modern dünyasında ataerkinin son direniş çığlığının Los Angeles’ten tüm dünyaya yayıldığına şahit olduk. Cinsiyetçi ikiyüzlülüğün tabandan tavana toplumun her katmanına nüfus etmiş olduğunu bir kez daha gözlemledik. Erkeğin hala erilliğini kanıtlaması gerektiğine inandığına ve erkekler tarafından eşin/sevgilinin/annenin/kız kardeşin hala korunup kollanması gereken zayıf dişiler olarak algılandığına şahit olduk. Post-modern çağın doruk noktasına taşıdığı riya ve ikiyüzlülüğün cinsiyet boyutunda yansıması olan cinsiyetçi ikiyüzlülüğü hepimiz iliklerimize kadar hissettik. Kısaca cinsiyetçi ikiyüzlülüğün Oscarlık performansına tanıklık ettik…
Not: Cinsiyetçi İkiyüzlülük kavramı ilk olarak Prof. Dr. Ayşegül Yaraman tarafından ortaya atılmış ve “Cinsiyetçi İkiyüzlülük” isimli kitabında sistematik bir şekilde kavramsallaştırılmıştır. Bu konuda daha fazla bilgiye erişmek isteyenler için ilgili kitap şiddetle tavsiye edilmektedir.

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 20:11:37