Opera sanat yönetmeni, Ankara Devlet ve Opera Balesi’nde yönettiği oyunlarla tanınan Figen Ayhan, sitemizdeki müzik yazılarına bir Aida operası yorumuyla başlıyor. Operada asıl takıldığı şeye değiniyor: “Bugünün görsel bombardımanı altında kendi hayatı bir simülasyona dönmüş seyircisine ulaşmanın yolunu ararken yolun dijital sanatlardan da videonun cazibesinden de geçmesi neredeyse bir zorunluluk.”
“How do you bring an opera epic into the digital age?”
Ulusal Avusturalya Opera (National Opera Australia), yeni Aida prodüksiyonunu tanıtırken izleyicilerine bu soruyu yöneltiyor. Kuşkusuz Aida opera tarihinin en gösterişli operalarından biri, zaten var olma nedeni biraz da bu gösteriş. Verdi’ye önemli bir gelir sağlayan bu sipariş opera, tıpkı 1871’de Kahire’de ilk temsilinin yapıldığı günde olduğu gibi, her zaman bir iddianın sembolü olmuştur. Opera evlerinin repertuarlarına Aida’yı alması yöneticilerinin bir ‘kapasite ve başarı iddiası’ olarak görülür. Aida yapabiliyorsan gerçek bir opera evi olmuşsundur. Özellikle başrolleri Aida ve Radames’i söylemek soprano ve tenorlar için bir çeşit fenafillah mertebesine erişmek gibi kodlanır. Seyirci için de Aida izlemek diğer bütün grand operalar bir yana, gerçek görkeme şahit olmak anlamına gelir. Dolayısıyla ilk temsilinden bu yana Aida her yeniden sahnelenişte ‘daha ne kadar ‘görkem?’ sorusuna yanıt arar. Ama takıldığım şey görkem değil.
Sözünü ettiğim Avusturalya işi Aida’da bu sefer gösteri ve gösteriş video tasarımcılarına ve dijital ekranlara emanet edilmiş. Sahne tabanından soffitin derinliklerine uzanan, hareketli, dolayısıyla farklı sahnelerde farklı şekilde yerleştirilebilen 10 tane dev dijital ekran içinde operanın akışına uygun onu destekleyen, zenginleştiren video tasarımları kullanılmış. Bugünün görsel bombardımanı altında kendi hayatı bir simülasyona dönmüş seyircisine ulaşmanın yolunu ararken yolun dijital sanatlardan da videonun cazibesinden de geçmesi neredeyse bir zorunluluk. Yani: bring an opera epic into dijtal age. Ama takıldığım şey dijital çağ da değil!
Bu eski hikayeleri şimdi nasıl anlatırız sorusuna her dönemin başka bir cevabı olmuş ve sadece opera değil tüm sahne sanatları, teknolojinin getirdiği yeniliklerden her zaman faydalanmış, onu anlatının bir parçası haline getirmeyi bilmiştir. Ama tek bir spotun ışığının Robert Wilson’un elinde nefes kesen bir sahne yaratması, sanki o sahne onsuz olamayacakmışçasına sanki en başından beri o ana o ışık eşlik ediyormuşçasına var olması gerçeğine karşın soffitler ve salonlar dolusu ışığın gazino ışığı gibi yakıp söndürerek anlam üretmek bir yana onu gölgeleyerek yok etmesini mümkün kılan eller olduğunu da unutmamak gerek. Bu ekranın ve içindeki videonun anlatıya katkısı her zaman basın bültenlerinde yazdığı kadar muhteşem olmuyor ne yazık ki. ‘Yeni’, ‘ilk’, ‘deneysel’, ‘farklı’ sözcüklerinin şehvetine kapılmak ortaya çıkan eserin son derece tatsız, derinliksiz ve hatta acemi görünmesine bile neden olabiliyor. Son yıllarda gerek tiyatroda gerek operada pek çok örneğini izledik. Ama hayır, takıldığım şey kifayetsiz video kullanımları, dijital atraksiyonlar da değil. Hiç değil!
Opera tarihçilerine göre Verdi’nin etkilendiği ve son eserlerinde bu etkinin izlerinin görüldüğü Wagner, operayı ‘Gesamtkuntswerk’ diye tanımlar; sanatların birleşimi. Wagner, ölümünden 12 yıl sonra Lumière kardeşlerin ilk gösterimini gerçekleştirdiği sinema ile tanışamamıştı. Sinemanın ortaya çıkmasıyla bütün sanatların içinde bulunduğu operanın ‘yüksek sanat’ olarak tanımlanmasının ömrü kısa olmuş, parantezin öncesine sinema gelip yerleşmiş, her şeyi içinde barındıran yegane sanat olmuştu. Opera ve sinema birlikteliği üzerine pek çok makale yazıldı, genellikle film müziği olarak kullanılan opera bölümlerinden bahseden makaleler. Avusturalya Operası’nın Aida prodüksiyonu bu hikayenin tersten okunmaya başlayacağı üzerine bir işaret fişeği gibi. Bugüne kadar operanın, filmin anlam ve duygu inşasına yaptığı katkıdan söz ederken şimdi tam tersi bir durumdan bahsediyoruz bugün. Time Out Dergisi, Aida ile ilgili yorumu şöyle yapmış: Canlı performansla videoyu birleştiren büyüleyici bir sinema deneyimi. Evet, takıldığım şey tam da bu.
Her ne kadar sinema, dünyayı icadı ile birlikte sonsuza dek değiştirecek bir teknolojik buluş iken hızla sanatların birleşimiyle idealize bir sanat formuna dönüşmüş olsa da; her gecenin biricikliğine ve tüm olasılıklarına bağrını cesaretle açan, kurgusu, rengi, efekt tasarımı gibi hiçbir filtresi olmayan operanın bir sinema deneyimi olarak tanımlanması ve bir opera evinin de bunu web sitesinde eserin tanıtım sayfasına koyması.