Bugüne kadar yapılan araştırmalar saldırgan yapacağını iddia edip onu evcilleştirmeye çalışsa da Avustralya’da yapılan yeni bir araştırmaya göre 80’lerin ve 90’ların punk ve metal müziği dinleyicileri sakinleştiriyor, kritik düşünceye sevk ediyormuş. Bu bilgi bile bugün Paris’te Eagles of Death Metal konseri esnasında saldırıya uğrayan masumları düşündükçe ayrı bir etki yapıyor. İnsanlığın maruz kaldığını koca bir trajedi olarak düşünmeye yetiyor ve artıyor.
Çeviri: Billur C. Yılmazyiğit
Eskiden, dinlediğimiz müziklerin çoğu bugün dinlediklerimizden daha öfkeli, daha gürültülü, daha vahşi, daha saldırgan ve açıkça daha şeytaniydi. Bu müziksel öfke bence iyi bir şeydi. Düşüncemi bilimle de doğrulayabilirim. Geçen yaz; Humboldt State, Ohio State, UC Riverside ve UT Austin’de araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, 80’lerde heavy metali dinleyen çocukların, gençliklerinde daha mutlu olduğu ve orta yaş veya şimdi üniversite çağındaki gençlerle karşılaştırıldığında ortama daha iyi uyum sağladığı ifade edilmişti. Popüler ve alternatif müziğin (Cop Killer tartışmalarını hatırlayın!) tatsız sözleriyle ilgili olarak 80 ve 90’larda yapılan ateşli tartışmalara rağmen, araştırmacılar kızgın rock müziğin, insanları yabancılaşmış manyaklara çevirmediği sonucuna varmış, aksine sorunlu gençliğin kimliğini geliştirmesini zenginleştirebileceğini saptamışlardı.
Şimdi kızgın hardcore punk ve metalin, genç insanların ruh durumuna etkileri üzerine daha da yakın zamanda yapılan bir araştırma, bu sonuçları onaylıyor ve daha da öteye geçip saldırgan müziğin paradoksal olarak rahatlatıcı bir etkisi olduğuna dair fikir beyan ediyor.
“Aşırı metal müzik ve öfke prosesi” adlı çalışmada Queensland Üniversitesi psikologları Leah Sharman ve Genevieve Dingle, yaşları 18-34 arasında olan 39 aşırı müzik dinleyicisini öfkelendirmeye maruz bıraktı. Bu süre boyunca denekler ilişkiler, para ve iş gibi sinir bozucu şeyler üzerine konuştu. Denekler iyi ve gerginken, Sharman ve Dingle onlara ya on dakika sessiz kalmalarını ya da on dakika boyunca kendi müzik listelerinden gelişigüzel olarak aşırı müzik dinlemelerini istedi.
Üniversitenin yayını olan UQ Haberler’in özetlediği gibi, “Yüksek ve kaotik müziği saldırganlık ve kurallara uymamayla ilişkilendiren daha önceki araştırmaların aksine bu çalışma, kendi metal müziklerini dinleyen çoğu dinleyicinin sakinleştiğini ve heyecanlandığını gösterdi. Sharman bu müziğin onlara baştan sona her şeyi hissetmelerine yardımcı olduğunu ama aynı zamanda kendilerini daha etkin ve heyecanlı hissetmelerine de neden olduğunu söylüyor. Araştırmacılar ayrıca, "aşırı müziğin" kısa bir tarihini de veriyor ve birkaç tarz ve alt-tarz açısından tanımlamasını yapıyor:
"Punk ve heavy metalin yükselmesinden sonra ortaya yeni bir tarz ve alt-tarz çıktı. 1980’lerden başlayarak hardcore, death metal, duygusal/duygusal-hardcore (emo) ve screamo ortaya çıktı ve yavaş yavaş daha çok anaakım kültürün bir parçası olmaya başladı. Bu tarzların ve alt tarzların her biri, sosyo-politik açıdan doludur ve daha önce de belirtildiği gibi, duygu dolu vokaller eşliğinde ağır ve güçlü seslerle karakterize edilirler."
İki araştırmacıya göre "aşırı müziği" çevreleyen anlaşmazlığın önde gelen özelliği, saldırgan liriklerin ve başlıkların belirginliği. Ek deneylerde, Sharman ve Dingle şiddetkar liriklerin katılımcıların devlet düşmanlığını artırdığını ama bu etkinin kısa süreli olduğunu buldu. Öfkeli, saldırgan müziğin depresyon, şiddet, kendine zarar verme, uyuşturucu kullanımı veya intihara neden olduğuna ya da bunlarla bağlantılı olduğuna dair egemen varsayımlara karşı, iki araştırmacı tam tersini saptadı: "Aşırı müzik" dinleyicilerin kızgınlık ve saldırganlığını geçirdi ve onları daha mutlu, daha sakin kılarak, hepimizi çevreleyen, öfkeyi harekete geçirici stres etkenleriyle daha iyi bir biçimde başa çıkmalarına yardımcı oldu.