A password will be e-mailed to you.

Sanatçı Murat Germen’in "Gezi Parkı’nın Ardından Politik Sanat" başlıklı anketimizin sorularına verdiği yanıtlar.

1 – Bir sanat yapıtı nasıl politik olur? Olmak zorunda mıdır?

Sanatın ortaya çıkış nedeni siyasi değil diye düşünüyorum, bu yüzden sanat politik olmak zorunda değil bence. Sanat eylemini gerçekleştiren kişi siyasi eğilimleri, heyecanları, eylemleri olan bir birey ise fikirlerini, savlarını, eleştirilerini eserinin içine dahil etmek isteyebilir; bu durumda da ürettiği eser politik sanat kapsamına girebilir. Yalnız politik içerikli sanatın hangi mecrada nasıl paylaşıldığı, vaat ve samimiyet açılarından önemli diye düşünüyorum. Örneğin sermayenin eleştirildiği bir eseri ticari galerilerde, fuarlarda, müzayedelerde sermaye sahiplerine satışa sunarsanız, özel bir konsept söz konusu değilse,  tutarsızlık sergilemekle eleştirilebilirsiniz ve bu sorgulamaya da açık olmak, sorulara cevap vermeye hazır olmak gerekebilir.

“Politik” olmanın ne olabileceği tanımına gelirsek, Gezi direnişi sonrasının bu konuya ışık tutabileceğini düşünüyorum. Apolitik olmakla suçlanmış bir neslin kendini politik varsayan nesilden daha etkili, daha geniş yelpazeli, daha katılımcı, daha art niyetsiz, daha lidersiz bir hareket başlattığına şahit olduk. “Politik” sıfatının tanımının tek elde olmaması gerektiğini, hatta politik olmayı bir mertebe, makam olarak kullanmamak gerektiğini düşünüyorum. Günümüz sanatında politik sanata daha çok paye veriliyor ve bir çok insan bu trendin farkında; “bazı sergilere ve bienallere katılabilmek için, bazı küratörlerin dikkatini çekebilmek için politik sanat yapmalıyız” anlayışı hakim görünüyor. Bu durum politik sanatı dışlayıcı kılıyor ve diğer anlamda “politik,” yani çıkarcı bir boyuta getiriyor. Yani, kısacası günümüzde politik sanatın belli formülleri var ve bunları uyguladığınız sürece ana akım galeri, küratör, bienallerin ilgisini çekmek daha kolaylaşabiliyor. Bu halin, sanatın samimiyetini yitirmeye başlamasında payı var diye düşünüyorum.


2 – Politik açıdan etkili olduğunu düşündüğünüz bir sanat yapıtı örneği verir misiniz?

Banksy işleri uzunca bir süre hayli etkili geldi bana. Nedeni politik içerikli sanatın anonim olarak kamusal alanda paylaşılması idi. Galeri yoktu, müze yoktu, küratör yoktu, eleştirmen yoktu; sanatçı(lar) kimseye hesap vermek, dirsek temasında bulunmak, küratörlere yaranmak, iş sergileyebilmek için birileri tarafından seçilmek, satış yapabilmek için piyasa politikaları, formülleri izlemek zorunda değil(ler)di. Ne zaman ki Banksy işlerine paha biçilmeye başlandı, Bonham’s veya benzeri müzayede şirketlerinde eserler yüzbinlerle sterline satılmaya başlandı; işte o zaman işin büyüsü gitti. Sistem artık Banksy’yi enterne ve normalize etti, Banksy artık aynı muhalif etkiyi yaratmıyor bende.

Ai Weiwei şüphesiz ki çok etkili ve etkileyici politik işleri olan bir sanatçı. Fakat işlerin paylaşım mecralarına baktığımızda Batı’nın Ai Weiwei işlerini, sanatsal paylaşım dışında, hiç sevmediği Çin’i eleştirme enstrümanlarından birisi olarak da kullandığını söyleyebiliriz. En son Venedik Bienali’nde gördüğüm ve hayli etkilendiğim birkaç Ai Weiwei işinin salt maliyeti yüzbinlerle dolar olsa gerek; nakliye, sanatçıya verilen telif bedeli gibi diğer masraf kalemlerini de işin içine dahil edince sanatçının işlerinin sergilenmesi milyonlarca avroya mal oluyor. Böyle bir boyut söz konusu iken işlerin politik olmasının ne derece önemli olduğu sorgulanabilir. Diğer yandan, baskıcı Çin devletinin Weiwei’ye zorluk çıkartmasındaki en güçlü dayanağı vergi konusu oldu, sanatçıyı ülkesine yeteri kadar vergi vermemek bahanesi ile uzun sayılabilecek bir müddet gözaltında bulundurdular.

Benzer bir durum işlerine hayran olduğum Mona Hatoum için de geçerli. Arter’de açılan sergisinin her şey dahil tüm masrafın milyonlarla lira ile ölçüldüğüne bahse girerim; hal böyle olunca da bir yerden sonra “politik” içerik birden para ile ölçülebilir bir içeriğe dönüşüyor.


3 – Günümüz sanatı içinde siyasetin ne tür bir rolü olduğunu düşünüyorsunuz?

Politika kelimesinin dilimizdeki kullanımı İngilizcedeki kadar ayırt edici değil. İngilizcede “policy” hareket tarzı, “politics” ise ideolojik boyutta siyaset anlamında kullanılıyor iken, dilimizde her iki kavram için de politika kelimesi kullanılabiliyor. Bu çerçevede günümüz sanatı içinde siyasetin iki boyutta da bir rolü olduğunu düşünüyorum. Yani; politik içerik ya bir varoluş stratejisi olarak sanata eklemlendiriliyor, ya da sanatından başka ifade alanı olmayan politize bir bireyin insiyaki olarak siyaseti sanatında kullanması söz konusu oluyor. Burada önemli olanın, işin vereceği potansiyel mesajın becerebileceğinden büyük vaatlerin zikredilmemesi ve olabildiğince açık, samimi olunması diye düşünüyorum.


4 – Sanatın toplumsal alandaki rolü ve etkileri nelerdir?

Bence sanatı üreten bireyin öz-tatmin sağlaması en önemli boyut. Sanatçı, ürettiği sanatla genel geçer, ana akım hallerin dışına çıkabiliyor; yaşamı doğru zamanlarda sorgulayarak bir bilinç oluşturabiliyorsa değerli bir etki sağlayabilme şansını elinde tutmaya başlıyor. Bu özgüven ve bilinç ile yakın çevresini, izleyicilerini başka şekillerde bakmak, algılamak konularında heyecanlandırabilirse ve onların da öz-tatmin sağlamalarına yol açabilirse sanat(çın)ın toplumsal alanda rolünü yerine getirdiğine inanıyorum. Yukarıda sözünü ettiğim öz-tatmin hali, uçaklarda uçuş başlamadan önce yapılan acil durum eğitiminde ilk kendinize daha sonra da çocuğunuza oksijen maskesi takmanızın önerilmesi gibi bir şey:)

Daha fazla yazı yok
2024-11-22 01:11:09