Engin Sustam’ın küratörlüğünü yaptığı İhsan Oturmak’ın “Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet” sergisi Depo İstanbul’da açıldı. Bu sergi, Osmanlı’nın son dönemlerinde Arap, Kürt ve Arnavut aşiretlerinden toplanan çocukların Osmanlı’ya sadık birer vatandaş olarak yetiştirilmesi amacıyla kurulmuş Aşiret Mektepleri’ni referans alarak oluşturulmuş bir sergi. Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuşkusuz en büyük travması olan imparatorluğun dağılmasının önüne geçmek amacıyla padişah kararıyla yapılmış bir işlem Aşiret Mektepleri.
“Medeniyet bir şeye ona uygun olmayan bir isim vermekten ve sonrasında oluşacak sonucu hayal etmekten ibarettir.”
Fernando PESSOA
İhsan Oturmak’ın eğitim hayatı ve aynı zamanda bir eğitimci olarak eğitim üzerine gözlemleri onu Osmanlı’ya kadar giden bir arşiv çalışmasına yönlendirmiş ve bu arşiv çalışmasının sonuçlarını adım adım eserlerine yerleştirmiş. Oturmak’ın eserlerine işlediği bu sonuçlar, bir taraftan Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti medeniyet perspektiflerinin farklılık ve benzerliklerini ortaya sererken diğer taraftan bir disiplin dünyası olarak eğitim kurumunu sorunsallaştırıyor. Her ne kadar birbirlerinden kopuk üç ayrı konu ve tema olarak birbirlerinden farklı görünseler de aşiret, mektep ve medeniyet Osmanlı ve Türkiye modernleşme sürecinde birbirleriyle oldukça bağlantılı iki kurum ve bir değerler hiyerarşisi ki bu değerler hiyerarşisi Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nde farklı perspektifleri yansıtır ve söz konusu kurumlara farklı yaklaşımlar geliştirir. Ne var ki ne Osmanlı perspektifi ne de Cumhuriyet perspektifi gerçekte hayal edilen sonucu verememiştir. Çünkü zaten her biri kendi içinde kusurlu bu üçlü, bir araya geldiklerinde daha güçlü paradokslara dayalı bir zincir oluşturmuşlardır.
Bu üç işlem de kendi içinde nasıl kusurlularsa İhsan Oturmak bunları birlikte işlerken bu kusurların kırıklarını ve boşluklarını tuvallerine uyguladığı kavramsal derinliklerle güçlendirebilmiş. İşlerinde çocukların soluk yüzlerinden ve karanlık gözlerinden en önemli modern disiplin toplumu kurumu okulun çocukların özgünlüklerini soğurup bireyleşme süreçlerini tek tipe indirgemesinin onlar üzerinde yarattığı sancıları okuyabilirken, karakterlerinin disipline dair kategorilerle ifşa ve ceza üzerinden şekillendirilmesine ya da sınırlandırılmasına şahit oluyoruz.
Kuşkusuz ki bu karakterlerin yetiştirilme biçimi ya da “üretim” tarzıyla sanayi toplumunun birbirinin kopyası tek tip ürün üretme mekaniğinin üretim tarzıyla doğrudan bir ilişkisi söz konusu. Fakat bugün modern eğitim ve pedagojinin bu yaklaşımının artık mekanikten çok daha fazla elektroniğin ağır bastığı bir toplumda hem üretim ve bunun çeşitliliği hem de küreselleşmiş dünyada göç hareketlerinin yarattığı toplumsal yapının ihtiyaçları bağlamında önemli bir kriz olarak görülebileceğini söyleyebiliriz.
Bilginin değişen konumu da pedagoji ve eğitimin krizi.
Bu yeni krizin üstesinden gelebilmek için belki çok farklı bir perspektif gerekebilir fakat bundan önce modern eğitime ait sorunları doğru tanımlayıp ele almak gerekir. İhsan Oturmak’ın sergisi Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu güne değin süren eğitim pratiğinin amaç ve sonuçlarını işlerken bu sürecin devamlılık ve paradokslarla dolu işleyişini daha bir belirgin kılıyor diyebiliriz.
Sergi, Osmanlı İmparatorluğu’nda modern eğitim kurumları yerleşirken bu kurumun “Öteki” ya da olası “Öteki” ile kurduğu ilişkilerden başlayarak daha sonra da nasıl yapılandığını irdeliyor. Bu gün içinde yaşadığımız dönemde modern pedagoji ve eğitimin disiplin odaklı yapısını sorun edinmeyen hiç bir kültür uzun bir ömür sürmeyi bekleyemez.
Serginin çıkış noktası olan Aşiret Mektepleri çeşitliliği eritip disiplinle tek tip bir vatandaş ya da farklılık arz eden vatandaşları İmparatorluğa bağlayacak tek tip yönetici aydın yetiştirmek için açılmıştı. Modern mekanik ve kurumların tezahürü olarak tek tip vatandaş yetiştirme arzusu Cumhuriyet boyunca da devam etti. Sergide ayrıca Aşiret Mektepleri serüvenini ayrıntılarıyla anlatan aydınlatıcı bir video da yer almakta. Bu video’dan yola çıkarak geçmiş ve bugünü kıyaslayabilirsiniz. “Üç Kusurlu İşlem: Aşiret, Mektep, Medeniyet” segisi diğer taraftan İmparatorluk toprakları ve daha sonra da Cumhuriyet topraklarında iki farklı modern medeniyet perspektifi çerçevesinde aslında toplumsal dinamikleri bağlamında modernden uzak bir toplumun modern kurumların desteğiyle söz konusu bu medeniyet perspektiflerine uygun birey yetiştirme çalışmasının paradoksal amaç ve sonuçlarını görmemize yardımcı oluyor.
Bu üç işlemden bana göre merkezde yer alan, diğerlerini şekillendiren ve everensel bir kusurun başlangıç noktası olan medeniyet normlar hiyerarşisiyle kendi metafizik ya da ideolojik perspektifiyle kendine uygun normaller yetiştirmeyi amaçlar. Bu medeniyete içkin evrensel bir kusurdur. Bu bağlamda evrensellik kavramı dahi kusurludur: modern hümanizmin dayanak notkası olan Antik Yunan’daki evrensellik kavramı Yunanlı ile Barbarı birbirinden ayıran sınırlar üzerine kuruluydu. Sömürgecilik tarihi de bu kusurlu evrensellik kavramıyla kendini meşrulaştırarak işlemeye başlamıştı. Medeniyetin kusurluluğunun diğer bir boyutunu da Batı medeniyetine tepkisel bir yaklaşımla Osmanlı’da da hatta bugünün Türkiye’sinde de gördüğümüz Batı’nın kurumlarını kullanarak kendine özgü bir medeniyet yaratma çabaları oldu. Bu da yeni paradoksal öğeler ortaya çıkardı tıpkı modern olmayan bir toplumsal kurum olan aşiretin mekteple yeniden yapılandırılmak istemesi gibi.
İhsan Oturmak’ın Aferin adlı resmi böylesine tepkisel oluşturulmaya çalışılan medeniyet yapılanmasına bir kaçış çizgisi oluşturarak cevap vermiş Aşiret Mektepleri öğrencilerinden dört tanesinin portrelerini oluşturarak bu yapılanmanın paradoksunu bir bakıma derinleştiriyor. Yine Oturmak’ın Oynamak İstemiyorum heykel yerleştirmesi de aynı bağlamda ele alınabilir. Ulusal Marşı’nda medeniyeti tek dişi kalmış bir canavara benzeten bir ülkenin modernleşmesi ya da “medenileşmesi” kuşkusuz büyük ve derin paradokslarla dolu olacaktır.
Bu paradoksları kuşkusuz İhsan Oturmak’ın yaptığı gibi sanat ve estetikle ifşa etmek bu paradoks ve kusurlara karşı yapılabilecek en doğru yaklaşımlardan biri olacaktır. Çünkü medeniyet durağan ve sınırlı bir kurgu değil tam aksine eleştirel yaklaşımlarla durmaksızın üretme ve bu eleştirel üretimle gelişme sağlamak demektir.
Sergi 13 Mart’a kadar Depo-İstanbul’da.