Mustafa Hulusi, yaşamını ve çalışmalarını Londra ve Kıbrıs’ta sürdüren İngiltere doğumlu Kıbrıs Türk’ü sanatçı. Meliksetian/Briggs, The Page Gallery, Max Wigram Gallery, Patrick Painter gibi dünyaca ünlü birçok galeride sergiler açan Hulusi, uzunca bir aradan sonra Dirimart Dolapdere Sanat Galerisi’nin ev sahipliğinde son dönem çalışmalarını Türkiyeli sanatseverlerle buluşturdu. Hulusi’nin “Tersine Coşkunluk” adını verdiği sergi; video yerleştirmesi, fotoğraf, yağlı boya resim, neon ışıklar ve yerleştirme gibi farklı medyumlardan oluşurken, eserler yaşam ve ölüm arasındaki sürece odaklanıyor.
Ne mi var sergide? Serginin odak noktasını oluşturan mavi bir gökyüzünün altında pembe renkleriyle zamanla ölüme doğru ilerleyen zakkumların yağlıboya tablolardaki görüntüsü var. Nar var sonra. Ama bu nar, başka bir nar. Bakımsız kalmış bir bahçedeki narların çürümeye yüz tutmuş görüntülerinin fotoğrafa yansıdıktan sonra, bu görüntülerin üçüncü hamur bir kâğıda beş bin adet basılarak sergi salonunda sergilenmesi var. Ve tabii ki Kıbrıs var. İkiye bölünmüş bir şekilde değil, bir bütün olarak, neon ışıkları içinde gelmiş geçmiş bütün uygarlıkların birlikteliği vurgulanarak var. Ve daha fazlası… Altı eserden oluşan ve birçok okumayı beraberinde getiren çalışmaların ne ifade ettiğini Mustafa Hulusi’ye sorduk. Kısa ama derinliği olan bir söyleşi gerçekleştirdik.
Altı yıllık bir aradan sonra Türkiyeli sanatseverlerle buluştunuz. ‘Tersine Coşkunluk’ ne hakkında?
Sanatta ve hayatta ikili konfigürasyonları karşı karşıya getirmek hakkında.
‘Tersine Coşkunluk’ta video yerleştirmesi, fotoğraf, yağlı boya resim, neon ışıklar ve yerleştirme gibi farklı biçimleri kullandığınız gözlemleniyor. Tüm bu farklı alanların yardımıyla yapıtlar yaratmak gerçekliğe yaklaşımınızı nasıl etkiledi?
Farklı araçlar farklı özellikler içerirler ve bunun sonucunda da sanatsal oyunda farklı düzeyler doğururlar. Bu nüanslar benim çoklu yaklaşımda bulunmamı kolaylaştırıyor.
Serginin bağlamsal çerçevesi yaşam ile ölüm arasındaki sürece odaklanıyor. Bunu şeylerin zaman içindeki trajedisi olarak yorumlayabilir miyiz?
Hayır, bu biyolojik değil psikolojik bir ölüm. Eskiyle birlikte dışarıda, yeniyle birlikte ise içeride olan.
Sınırlı kendilik ile sınırsız boşluk arasındaki var olma ya da kök salma sürecimizi çeşitli insanlar, ideolojiler, dinler veya başka şeyler meşgul ediyor, ya da biz de aynısını yapıyoruz. Bu bir kendi olma süreci midir yoksa bilincin baskılanma süreci mi?
Bu insanın içinde süregelen bir değişim sürecidir.
Sekiz kanallı video yerleştirmeniz ‘Mood Reel’ farklı coğrafyalardan insan görüntüleri içeriyor. Buradaki tek fark tüm bu farklı şeylerin bir ahenk içinde olması. Bu ortak temel nasıl yorumlanmalı?
Bu çalışmanın ilkesi, şimdiki zamanın dışında bir düşünce ufkunun nasıl tasavvur edilebileceğini konu alıyor. Bu örnekte, savaş sonrasından neo-liberalizm öncesine kadar dünyadan sanat filmleri kullanıyorum.
‘Mood Reel’in karşısında ‘Ambient’ adında bir çini yerleştirmesi bulunuyor. Bu çalışmada sağlam ve dayanıklı olana vurgu yapılırken ‘The Mediterranean Paintings’in adlı eseriniz de ise kırılgan olanın varlığı var. Bu sağlam, dayanıklı ve kırılgan olma hali zamana meydan okuma ya da okumama olarak yorumlanabilir mi?
Ben kırılganlığın ve sağlamlığın zamana bağlı olduğunu düşünmüyorum. Çalışma, bir tözün geçiciliğin arasından yoluna nasıl devam edebileceğiyle ilgili.
Çiçeklerin sizin için önemli olduğunu biliyorum. Bu sergide de ‘Oleander Series’, mavi göğün üzerinde parlak pembe renkleriyle sihirli bir atmosfer yaratıyor. Ancak aynı zamanda ölümle de yakınlaşıyorlar. Bu durumu fani ölüm gerçeğine bir vurgu olarak yorumlayabilir miyiz?
Resimler, bir çağdaş kültür eleştirisi olarak tatlı acı bir görüşü dillendirirler.
Sanatçılar ve coğrafya
Sergide ‘Neon Cyprus’ adında bir çalışma var. Sanatsal üretim sürecinde Kıbrıs’ın sizin için ne kadar önemli olduğunu öğrenmek isterim.
Kıbrıs, bir tarihsel köken kavramı, manipüle edilmiş bir tarihsel fabl, jeopolitik bir analoji, sanatsal bir metafor olarak etkin.
Coğrafya sanatçıların kaderi midir? Kıbrıs ya da diğer coğrafyalar sizce ne zaman sanatçılar için kader olmaktan çıkar?
Hayır, aslında coğrafya birçok sanatçı için eşi bulunmaz bir konudur. Söylediğiniz yalnızca tür olarak peyzajı konu alan sanatçılar için geçerli.
Son olarak, son zamanlarda yeniye vurgu yapılmaya başlandı fakat siz bozuk, bayat, kırık, kopuk peşindesiniz.
Kutsal olan kendisini kutsal olmayana aktarıyor.
November Paynter’ın küratörlüğünde gerçekleştirilen “Tersine Coşkunluk” 8 Ocak’a kadar Dirimart Dolapdere’de gezilebilir.