Çağdaş sanat dünyasında, alışılmış kalıp ve tanımlar arasında aslında nevi şahsına münhasır bir sanat akımını gözden kaçırmış olabilir miyiz? Wu Hung ve Orianna Cacchione, bu soruyu 1980’li yıllardan 2000’lere kadar Çinli sanatçılar tarafından yaratılan sanat eserlerini bir araya getirdikleri ve -caizhi yishu- “Materyal Sanat” adını verdikleri yeni bir kategoride cevaplandırıyor.
Doğa Asya Sanat Merkezi yöneticisi Wu Hung ve Chicago Üniversitesi Sanat Tarihi bölümü öğretim görevlisi Cacchione’ın bir araya getirdiği sanat eserleri, alışıldık gereçlerin dışında kalan materyaller içerdiğinden şimdiye kadar kavramsal sanat, asemblaj, hazır nesne (readymade) gibi Batı kökenli başlıklara dahil edildi. Ancak Wu ve Cacchione bu eserlerin Çin kültürüne özgü bir yaklaşımla “Materyal Sanat” başlığı altında incelenmesi adına küratörlüğünü yaptıkları sergide sanat severleri farklı bir açıdan bakmaya davet etti.
Bu yaklaşım, başlığı nedeniyle her ne kadar maddenin varlığına ağırlık veriyormuş gibi dursa da aslında maddenin çözünmesine, yavaş yavaş yok olmasına odaklanıyor. Örneğin bu kategoride incelenen Song Dong’un 2016’da ortaya koyduğu Traceless Steele adlı eseri, ziyaretçileri suya batırdıkları çin kaligrafi fırçasıyla taş bir levha üzerine bir şeyler yazmaya davet ediyordu. Yani ziyaretçiler tam anlamıyla fakat büyük bir özgürlükle suya yazı yazmışlardı. Sağladığı özgürlük itibarıyla taşın sayfalar dolusu sözü içerdiğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim Dong da 33 yıllık projesinin her geçen gün düşünceleriyle daha da kalınlaştığını belirtmiş.
“Su gibi olmak”
Wu, Traceless Steele eseri üzerinden göz önünde olan ve olmayan arasında bağ kuran suyun deneysel Çin sanatında önemli bir rolü olduğundan bahsediyor. Suyun Çin sanatındaki somut ve soyut olan arasındaki bağlayıcı rolünün ülkenin güncel sosyo-politik sahnesinden etkilenerek şekillendiğini söyleyebiliriz. Ardında iz bırakmayan su, hükümetin baskıcı gücüne karşı korunaklı bir imgeye dönüşmüşe benziyor. Örneğin hâlen devam eden Hong Kong protestolarında Bruce Lee’nin ünlü “su gibi ol” sözü, protestocuların polisten su gibi hızla ve kolaylıkla kaçışlarını vurgulayan bir slogan olarak kullanıldı.
Yokluğun ve sessizliğin ifadesi
Bu kategoride değerlendirilen ve farklı uçucu maddeler kullanılan diğer eserler de Çin’in Kültürel Devrim’den beri uyguladığı kültürel ve politik sansürleri ve vatandaşların sansürlere rağmen kendini ifade etme isteklerini çağrıştırıyor. Tianmiao’nun 2000 yılında ürettiği Day-Dreamer adlı yapıtı sanatçının fotografik otoportresinden aşağıya inen pamuk iplikleri, bedeni bulanıklaştırıp odak noktasından uzaklaştırıyor. Gu Wenda ise sergi için yaptığı American Code (2018-19) adlı oda büyüklüğündeki çadırının tamamını, yerlere uzanıp uçuşan örgülü insan saçlarından inşa etmeyi tercih etmiş. Bu tercih, insanın eseri oluşturan ana kaynak olarak bir yerlerde var olduğunu fakat kaynağın bu sefer tamamen göz eriminden uzaklaştırıldığını gösteriyor. İki eserde de bedenin yarı varlığı/yokluğu ve onun bu yolla kendini ifade edişi dikkat çekici.
Materyal Sanat’ın Çin’e dair sessiz ifadeleri ve konuşmaları, Yin Xiuzhen’in Transformation (1997) adını taşıyan enstalasyonunda da oldukça belirgin. Xiuzhen, memleketi Pekin’deki geleneksel evlerin yıkımından sonra bölgedeki moloz yığınını fotoğraflamış ve fotoğrafları yıkım alanından aldığı tuğlaların üzerinde sergilemişti. Maddenin geçiliği bir yana, fotoğraflar aynı zamanda ülkenin modernleşme sürecinde özünü nasıl yitirdiğini de vurguluyordu. Zhan Wang’in, Beyond 12 Nautical Miles Floating Rock Drifts on the Open Sea (2000) videosu ise sanatçının ürettiği çelikten, içi boş kayanın açık sulardaki özgür yolculuğunu kaydetmişti. Kayanın yolculuğu, soyut sınırları ve bunların hayali aşımını vurguluyordu.
Materyal Sanat’ın boşlukları
Bu örnekler ışığında, sanat yazarı Jennifer S. Li’nin de söylediği gibi Materyal Sanat’ta seçilen ana maddenin değil bu ana maddenin çözümünün, yok oluşunun ve maddesizliğe evrilişinin eserlerdeki anlamı oluşturduğunu ve düşüncenin bu yolla aktarıldığını söyleyebiliriz. Yine de yapılan tüm bu tanımlamalara rağmen Materyal Sanat’ın bir kategori olarak boşluklar içerdiğini görüyoruz. Maddeler üzerine tartışmalar yoğunken maddesizliğin bir madde olarak kullanımı üzerine henüz çok şey söylenmemişe benziyor. Her ne kadar eserler belli benzerlikler gösterseler de sanatçıların eserleri üretirken ortak bir akımı takip etmediklerini biliyoruz. Bir başka soruysa bu kategoriyi Çin’e özgü kılan şeyin tam olarak ne olduğu. Açılan sergi ve yapılan yorumlar çağdaş Çin kanonuna dair ilginç fikirler öne sürüyor. Fakat yine de Materyal Sanat’ın yeni bir kategori olarak var olması için söylenmesi gereken daha çok şey var gibi gözüküyor.
Yazıda bahsi geçen çalışmalar bu yıl başına dek Los Angeles County Museum of Art’taki The Allure of Matter: Material Art from China (Maddenin Cazibesi: Çin’den Maddi Sanat) sergisinde yer aldı.