A password will be e-mailed to you.

SALT’ın üyesi olduğu L’Internationale konfederasyonu koleksiyonundan işlerin SALT Beyoğlu ve SALT Galata’daki gösterimleri devam ediyor.
 

Marina Abramovic, Rhythm 0

9 Şubat’a kadar SALT Galata, Kat 1’de

Marina Abramović, Rhythm 0 (1974) işi için kendini izleyicilere deneysel bir nesne olarak sundu, böylece onların hareketlerini de performansın bir parçası hâline getirdi. Abramović, üstünde 72 nesnenin bulunduğu bir masanın önünde, altı saat boyunca tamamen pasif bir şekilde durdu. Bu nesnelerden bazıları -şeker, bal ya da gül gibi- zevk çağrışımına sahipti. Bıçak, makas, kırbaç veya silah (bir kurşunla) gibi diğer nesneler ise, işkence olasılığına işaret ediyordu. Performansın doğası tamamen izleyicinin elindeydi.

Bu altı saat, izleyicilerin bazen bu gücü kötüye kullanması bazen de Abramović’i korumasıyla geçti, -sanatçının üstüne çizim yapıldı, öpüldü, yemek yedirildi, suyla ıslatıldı, soyuldu ve kesildi- ta ki bir izleyicinin masadaki silahı doldurup Abramović’e vererek boynuna doğrultmasını istemesiyle çıkan kavgaya kadar. Abramović sözünde durdu, beyaz bir tuval olarak kendini sunduğunda izleyicide ortaya çıkan en iyi ve en kötü tepkilere sessizce dayandı. Performans bittiğinde sakin bir şekilde trans benzeri hâlinden çıkıp doğrudan kalabalığa yürüdü, kalabalık hemen dağıldı. Bu duygusal iş Abramović’in inancını, konsantrasyonunu ve azmini test ederken normalde pasif olan sanat izleyicisinin yüzeyin altında saklı, hem destekçi hem de kindar doğasını ortaya çıkardı.

Kaynak: SALT Online üzerinden Marina Abramović Institute


Artur Żmijewski, Göze Göz, 1998, Süre: 11’22

2 Şubat’a kadar SALT Galata, Kat -1’de

Göze Göz filmi, bazı uzuvlarını kaybedenlerle bu tip bir durumu olmayan kişileri bir araya getirir. İkinci grup ilk grupla samimi ve biraz da sıkıntılı bir ilişkiye girerek onlara kendi uzuvlarını bir nevi “ödünç verir”. Artur Żmijewski bu ilişkiyi, “En derin güven duygusuyla onlar en mahrem alana dâhil edildiler; en en utanç verici dokunuşa izin verildi, en büyük rezilliğe… Onlar yaralara dokundular” şeklinde açıklar. Sonuç melez yaratıklar olur; garip sayılarda uzuvları olan varlıklar… İki adam yekvücut merdivenleri çıkar, bir kadın alt bacakları ve parmakları olmayan bir adamın banyo yapmasına yardım eder, toprak yolda tuhaf bir yürüyüş yapılır. Bu birliktelik olağandışı bir çifte insan yaratırken her iki taraf da yorgunluk, fiziksel acı, diğerinin davetsiz varlığı ve mahremiyet ihlalini deneyimler. Sanat eleştirmeni Ewa Toniak’a göre, film baskın dışlama ideolojisiyle çelişir; eril değiş tokuş ekonomisi yerine dişi hediye verme ekonomisini baz alan yeni bir sembolik düzen için bir taslak oluşturur.

Filmde Rafał Lis, Mariusz Maciejewski, Zbigniew Pietrzak ve Eliza Twaróg yer almaktadır.

Metin: Sebastian Cichocki [Foksal Gallery Foundation (Varşova) ve Galerie Peter Kilchmann’ın (Zürih) izniyle]

Artur Żmijewski’nin (d. 1966) provokatif işleri, birey ve iktidar yapılarının özünü inceler; hukuksal, politik ya da kültürel sınırlar olmaksızın insanın fiziksel ve ruhanı boyutları arasındaki ilişkiyi sorgular. Żmijewski aynı zamanda 2006’dan bu yana, Polonyalı sol görüşlü entelektüel çevrenin dergisi Krytyka Polityczna’nın sanat editörlüğünü yapmaktadır.


Allan Sekula

Waiting for Tear Gas [Biber Gazını Beklerken]
white globe to black [beyaz dünyadan siyaha]
1999-2000

2 Şubat’a kadar SALT Beyoğlu, Kat 1’de

“Temel fikir, gün doğumundan bir sonraki sabaha karşı 03.00’e kadar, gerektiğinde sakin anları, uzun bekleyişleri ve olayların sınırlarını göz ardı etmeden, protestoların akışına göre hareket etmekti. Ana kural foto muhabirliğine karşı olmaktı. Flaş, teleobjektif, gaz maskesi, otomatik odaklama, basın kartı ve şiddet anını en dramatik şekilde yansıtan o tek görseli ne pahasına olursa olsun yakalama baskısı olmadan…

Sonra, bir yandan ışıklı masada fotoğraflara bakıp diğer yandan yepyeni bir çehredeki protestolara dair gitgide beylikleşen anlatımları okurken basitçe tanımlanabilecek bir görüntü arandığını fark ettim. Sokaklarda yaşanan ittifak, ‘işçiler ve çevreciler’ yaklaşımından çok daha tuhaf, çeşitli ve ilham vericiydi.

Kış soğuğunda, kimi zaman bile bile çıplak ve silahsız bir biçimde plastik mermi, gaz ve ses bombalarını bekleyen insanların tavırlarını tanımlamak… Bunlar sivil ağırbaşlılık, kente dair tasa ve şenlik zamanlarıydı.

Bu hareketin tohumlarının sanal dünyada atıldığını söyleyenler çok sıradan bir noktayı gözden kaçırıyor: İnsan bedeni, küresel sermayenin soyutlamasına karşı kentin sokaklarında kendini ortaya koydu. Bu tanıklıkta, güçlü bir feminist boyutun yanı sıra çalışma deneyiminde temellenen bir boyut vardı. Asya’dan konteynır akışını durduran tershane işçisi kadın ve erkekler, okyanusun diğer tarafında aynı işi yürüten başka bir beden olduğunu biliyorlardı ve tüm bu küresel ticaret, bilgisayar tuşlarına basmaktan öteydi.

Kısacık bir halüsinasyon fotoğraflanamaz ki. Ses bombalarının gökdelenlerin arasındaki yankısına, yanında seyyar teybini getiren birinin çaldığı ana uygun bir şarkı eşlik ediyordu: Jimi Hendrix’in alaycı Amerikan millî marşı yorumu. Hendrix tam o anda, dünyanın yegane süper gücünün pompalanmış hükümdarlığını muzipçe gülünçleştirerek Seattle sokaklarına geri dönüyordu.”

Allan Sekula, Rotterdam, Eylül 2000


Herbet Marcuse gibi Marksist düşünürleri okuyup Vietnam Savaşı protestolarına katılarak yetişkinliğe adım atan sanatçı ve kuramcı Allan Sekula (1951-2013) Amerikan belgesel fotoğrafçılığı ve toplumsal eleştiri geleneğini yeniden canlandırdı. Sekula, zaman içerisinde enstalasyon yapımını bırakarak fotoğraf ve yazıya yöneldi. Bu mecralar aracılığıyla küresel dünyada işleyen kapitalist mantığı ve işgücü amaçlı insan trafiğini incelemeye başladı. (Kaynak: MACBA)

 

Gösterimlere ilişkin metinler, SALT Online web sayfasından alınmıştır.

Daha fazla yazı yok
2024-12-22 18:17:07