1974’te Artforum’a 3000 dolar ödeyerek verdiği iki sayfalık ilanda lateks bir dildo ile cesur bir poz veren sanatçı Lynda Benglis’i, bu ikonik pozu sebebiyle bilen çoktur. Louisiana doğumlu Benglis, bugün 72 yaşında ve aktif olarak üretip hakkında bol bol konuşulan bir sanatçı olmaya devam ediyor.
Artforum’un bir skandala sebep olan Kasım 1974 sayısına verdiği bu ilanla Lynda Benglis hem eleştirildi, hem de takdir edildi. Bu imgeyle Benglis aynı zamanda kadınları yalnızca pasif değil aynı zamanda eksik olarak da niteleyen psikanalize de meydan okuyordu. Bazı feminist yazarlar onun bu hareketini ‘kadın bedenini nesneleştiren imgelerden bir diğeri’ olarak değerlendirirken, Artforum’um muhafazakar editörleri de bir sonraki sayıda memnuniyetsizliklerini dile getirmişlerdi. Yine Kasım sayısında, o dönem kadın sanatçılarla işbirlikleri yapan sanatçı Robert Morris de, S&M kostümüyle kendi sergisini tanıtan bir ilan ile yer almıştı. Hemen hemen aynı şeyi yapan Morris’in ilanı, Lynda Benglis kadar ses getirmedi ve üzerine çok fazla konuşulmadı.
Elbette bu durum, Benglis’in reklam yaparak sesini duyurmaya çalışan kadın sanatçılara ön yargıyla yaklaşıldığı düşüncesini destekler nitelikteydi. Bir yandan Robert Morris’in de her işbirliği denemesi, ne yaparsa yapsın ‘beyaz, orta sınıf, Batılı erkek’ kategorisinde olduğu için, nesneleştiren bakışı teşvik ettiği yönündeki eleştirilere maruz kalıyordu. 1964’te Carolee Schneemann ile de bir performans projesi ortaya koyan Morris, Site başlıklı bu işinde Schneemann’ın Manet’nin Olympia tablosunu canlandırmasını istemiş, çıplak bir şekilde uzanarak Olympia olan sanatçı, feminist yazarların negatif eleştirilerine maruz kalmıştı. Benglis skandalına geri dönecek olursak, sanatçı dergi için beraber poz verdiği dildodan 5 adet daha üreterek, her birini kendisini eleştiren dergi editörlerine ithaf etmiş, onlara bu şekilde cevap vermeyi uygun bulmuştur.
Lynda Benglis, 1960’ların sonunda karanlıkta parlayan boyalar kullanarak ürettiği ve Fallen Painting (Düşen Resim) adını verdiği işinde de dönemin öne çıkan minimalist yaklaşımlarına karşı bir duruş sergiler. Büyük ölçekli, köşeli, falik ve mükemmel bitişi olan işleri eleştirmek adına, form olarak bunlardan ayrılan bir yol izler. Sanatçının bu işlerinde, Jackson Pollock ile başlayan eylem resmi geleneğini yeni bir boyutta ele aldığı düşünülür. Duvara asılmak üzere değil, yerde duracak şekilde tasarlanan bu işlerin formu yoktur, fakat katı bir görünümleri vardır, yani bir anlamda yaklaşımını formla ifade etmektedir. 1971’de gerçekleştirdiği Phantom (hayalet) başlıklı yerleştirmesinde, formsuzluğun karakteristik özelliklerinden biri olan yatay-dikey gerilimi özellikle öne çıkar. Beş adet karanlıkta parlayan poliüretandan yapılmış heykelden oluşan bu yerleştirmede, formlar yine belirsizdir. Heykeller oldukça ham görünür fakat aynı zamanda çarpıcı ve canlıdırlar.
Henüz erkek sanatçıların keşfedip egemenliğini ilan etmediği mecralara yönelme eğilimiyle pek çok deneme yapan Benglis, heykelin yanı sıra video sanatını benimseyen kadın sanatçılardan biri olarak da karşımıza çıkar. 1974 tarihli Female Sensibility (Kadın Duyarlılığı) başlıklı videosunda öpüşen iki kadının yavaş yavaş ilerleyen yakınlaşmalarını oldukça yakın çekim bir kadraj ile yansıtır. Sanatçı bu video ile erkek bakışına hitaben çekilen, porno kültürünün alışılageldik lezbiyen sahnelerine de karşı bir duruş sergiler. (1974, Female Sensibility: http://ubu.com/film/benglis_female.html). Heykelin bir uzantısı olarak düşünebileceğimiz Süreç Sanatı ve Performans Sanatı, bedeni hem maddesel hem de hareketli bir oluşum olarak ele alırken, video sanatı, bedenin bu iki özelliğini de ortaya koymaya olanak veren bir mecra olarak pek çok sanatçı tarafından kolaylıkla benimsenmiştir. Elbette o dönemde bu dili benimseyen Laura Mulvey, Barbara Hammer ve Joan Jonas gibi başka kadın sanatçıların yanı sıra Vito Acconci ve Bruce Nauman gibi erkek sanatçılar da vardı.
Benglis’in son dönem pratiğini 60’lardan bugüne ürettiklerini dikkate alarak değerlendirecek olursak, malzeme, form ve mecra anlamında bir süreklilik ve bu sürekliliğe rağmen kendini yenileyen ve günün meselesini yansıtan bir sanatçı profili görüyoruz. Sanatçının Mayıs 2013’te Locks Galeri’de açılan sergisi “Everything Flows (1980-2013)”da ilk kez gösterilen heykel/yerleştirme Pink Lady, bu yılki Art Basel Miami Beach’in ikonik işlerinden biri haline geldi. 1.5 metre boyundaki bu fuşya poliüretan çeşme heykeli, hareketin ön planda olduğu Fallen Paintingler’in bir nevi dönüşüp heykelleştiği yeni bir yerleştirme diyebiliriz. Aynı zamanda dildo heykellerini de çağrıştıran bu parlak pembe ve dikkat çekici iş, Benglis’in hep bir öncekinin üstüne inşa ederek devam ettirdiği pratiğini ve dinamik geçmişini daha iyi değerlendirmemize olanak tanıyor. Renk, malzeme ve form seçimi, suyun da dahil olmasıyla daha etkili hale geliyor. Pink Lady, görünürde gösterişli, ağır ve özgüvenli; gerçekte hassas, hafif ve kırılgan.