A password will be e-mailed to you.

Dilara Sakpınar’ı 123’ten tanıyoruz. Kendisi şimdilerde solo olarak yepyeni bir yolculuğa çıkıyor; albüm de yolda. Lara di Lara 20 Mart’ta Salon’da sahne alıyor; biz de sorularımızı eksik etmedik.

Sarp Keskiner: 123 ile gayet üretken ve çalışkan bir tempon varken solo albüm kaydetme aşamasına niye ve nasıl geldin?

Dilara Sakpınar: Solo çalmaları, şarkıları, albümleri yapma isteğim ve buna dair çalışmalarım aslında her zaman vardı. Ne zaman ki parçaları bir stüdyoda kaydetmeye karar verdim; lara di lara o zaman canlandı. Bu şarkıları kaydetme aşamasına gelmem, sanırım uzun zamandır bunu yapmak istiyor fakat bir türlü yapmıyor olmamın yarattığı huzursuzluğun canıma tak etmesi ile alakalı aslında:) Tam bir açıklaması da yok sanırım, böyle şeylerin; tamamen hislere bağlı bir şey. Artık bunu gerçekten yapmam gerektiğini hissettim; gücümü, kafamı, şarkılarımı, çalacak müzisyenleri, kalbimi, bedenimi toplayıp “haydi” dedim.

 

Tasarım ve üretim aşamaları açısından 123’e nazaran, solo albüm yapmaya dair ne gibi farklar söz konusu?

123 bir grup müziği. En önemli farkı bu. Çoğu şeyi beraber yapıyoruz 123’te. Parçaları yazmaktan, kaydetmeye; albümlerin tasarımından basımına kadar her şeyi hep birbirimize danışıp karar alıyoruz. Solo çalışmak, tam olarak “solo takılmak” aslında. Daha bireysel. Kararları genelde tek başına veriyor oluyorsun. Bazı zamanlar bu tek başınalık çok kolaylık sağlıyor; bazı zamanlar ise her şeyi tek başına yapmak zor olabiliyor. Fakat çalma konusunda, 123’ten alışkın olduğumdandır belki, sahnede tek başıma olmaktan ziyade beraber olmayı, o beraberlik duygusunu seviyorum. Çalanlara kendi alanlarını tanımaya özen gösteriyorum. Elbette benim için şart olan bazı şeyler oluyor ve bu doğrultuda yönlendirmelerimi yapıyorum ama genel olarak keskin kararlarım azdır. Her bir müzisyenin müzisyenliğini, bilgisini, çalımını, kişiliğini olduğu gibi paylaşması en değerli şey!

 

Albüm ve ayrıca sahne ekibi için beraber çalışmayı tercih ettiğin müzisyenleri nasıl seçtin?

Albüm dediğim, daha çok bir EP gibi ve duyulduğu kadar “albüm geliyor, ilk konser, büyük olay” gibi değerlendirmiyorum 🙂 Benim için aslolan bu şarkıları çalmaktı. Bunu da “madem parçalarım var, kaydedeyim, konser vereyim’” düşüncesiyle aslında kendi kendime yapıyor olmaktan çıkarmış oldum. Çalan müzisyenlerin hepsi iyi tanıdığım, çok sevdiğim, müzisyenliğine değer verdiğim, saygı duyduğum, kişi olarak anlaştığım, beraber güldüğüm, sohbet edebildiğim insanlar… Kayıtlarda 123’ten Feryin Kaya, Berke Can Özcan, Arda Erboz ve Burak Irmak; ayrıca Selim Saraçoğlu, Barlas Tan Özemek, Barış Ertürk ve Tunç Çakır çaldı.

 

https://www.youtube.com/watch?v=tk73AMVf15s

 

1 Kasım’daki Külah konserinde farklı bir kadro vardı. 20 Mart konserinde ise Can Çankaya, Feryin Kaya, Selim Saracoğlu, Burak Irmak, Barlas Tan Özemek ve Berke Can Özcan çalacak.

 

İskandinav coğrafyası ve hissiyatına duyduğun yakınlıktan yola çıkarak soracak olursam: Duygudurum, esin, aidiyet açısından bakarsak; sempati duyduğumuz bir coğrafya ile yaşadığımız coğrafyanın müziğimize ne gibi etkilerde bulunduğunu düşünüyorsun? “Aslında nereye aitiz?” sorusuna cevap ararken yaşadığımız ve esinlendiğimiz coğrafyaların kimliğimize etkisi aslında tam olarak merak ettiğim….

İskandinav coğrafyası ve hissiyatına duyduğum yatkınlıkta kısmen oralı olmamın etkisi vardır herhalde diye düşünüyorum 🙂 İsveç’te, Stockholm’de doğdum. Türkiye – İsveç arasında fiziksel olarak sıkça gidip gelmiş olmanın yanında bu iki coğrafya arasında ruhen ve düşünceler açısından da çok gidip geliyorum. Aidiyet sıkça düşündüğüm bir konu; fakat sonunda hep aynı yere varıyorum: İllâ doğduğun ülkeye ya da yaşıyor olduğun ülkeye ait olman gerekmiyor. Mutlu olduğun herhangi bir yere ait olabilirsin. Bu bir evin mutfağının köşesi de olabilir; Brezilya’nın bir sahili de. Tabii ki insanın uyuyup uyandığı, yaşadığı ülke, şehir, mahalle hatta oturduğu bina ve çevresindeki insanlar, müziğe etki ediyor… Ama özünde, “bir toprak parçasında yaşıyorum ve bazen etrafımda deniz oluyor.”

Biraz hamur gibi olabileceğimizi düşünmek benim hoşuma gidiyor. Nereye gidersek gidelim, nerede olursak olalım; temel özelliklerimizi koruyarak, bulunduğumuz durumun, yerin içinde akabilmek en doğal uyuşturucu!

 

Sırada neler var?

 

İllâ isim vermemiz gerekiyorsa “albüm” diyebileceğim kayıtlara başlamak istiyorum. Bu ikisi arasında da EP çıkar, biraz çalmalar olur; belki bir iki video… Kısacası paylaşacak şeylerim oldukça paylaşacağım. 

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 16:00:52