Neil Young, yarın İKSV Caz festivali sağolsun, Küçükçiftlik’te sahneye çıkacak. Young’ın geçtiğimiz ay piyasaya çıkardığını Pono’dan haberdar mısınız peki? Pono ne mi? Young’a göre "bir haçlı seferi", "müziğin heybetini koruyacak bir fırsat." Ezgi Altun sizin için derledi.
Neil Young müziği sadece duymakla kalmıyor aynı zamanda hissediyor. Sizin de hissetmenizi istiyor, bu yüzden de geçen ay açılış konuşmasını yaptığı Texas’taki South by Southwest konferasında duyurduğu yüksek kalite dijital ses sistemi Pono Müzik’i kurdu.
Dijital ses hakkında erken eleştiri yapan Young -1983’ün popüler şarkısı Eveybody’s Rockin’ ile dijital sulara dalmış ancak o dönemin sonunda sesin karanlık çağlarını yaşadığımızı söylemişti-, Pono’yu dinleyicilerin de onun kadar bu formatın kırılgan sesinden rahatsız olduğu tahmini üzerine yarattı.
Neil burada bir şeyleri yakalıyor olabilir: 11 Mart’ta başlayan Pono’nun Kickstarter kampanyası saatler içinde 800.000 doları toplamıştı. Ve hızla artmaya devam etti, 16.900’den fazla destekçiyle ki bu üçüncü en yüksek destekli Kickstarter projesi, 5.75 milyon dolara ulaşmaya başladı.
Nisan ayında katıldığı bir röportaj sırasında «Beklentiyi düşük tuttuk,» diyerek Young bu durumu kabullendi.
"Sonuçlardan, ilgiden, destekten ve Kickstarter’da arkamızda olan sözlerden dolayı çok mutluyuz. Ne yaptığımızı ve bunu neden yaptığımızı bilen insanların olması harika. Bunu anlayabilen çok insan var."
Pono dijital bir müzik oynatıcısı olmadığı için ‘bunu’ anlayabilmek çok kolay değil. Young bunu söylerken, Pono’nun bir haçlı seferi, müziğin heybetini koruyacak bir fırsat, müziği tekrar dinleyicinin hayatının merkezine koyacağını anlatıyor. Sonuç olarak, Young ne zaman Pono hakkında konuşsa, sadece Kickstarter kampanyası için farkındalık yaratmak adına konuşmuyor.
O bir görevin peşinde : Öncelikle kulaklıktan müzik dinlemeye alışkın dinleyicilerine, kaçırdıkları işitsel zenginliği anlatması gerekiyor; daha sonra da onlara farkında olmadıkları bu sorunun çözümü olarak Pono’yu sunuyor.
Young, farkında olsalar da olmasalar da her müzik severin CD ve MP3lerin artışından çok çektiği konusunda ısrarcı.
"Sadece şunu söyleyebilirim: 21. yüzyıldayız ve şimdi dijital müzik yaratıldığı haliyle dinlenebilir. Sorun şu ki, müziği insanlar yaptı ve sonra bu müzik, çoğu zaman zil sesi çalması için yapılmış küçük cihazlara 2000, 5000 ya da bilmem kaç bin şarkı atabilmek için basitleştiriliyor. Zil sesleri, müzik ile hemen hemen aynı kalitede duyuluyor ancak müzik kendi ayakları üstünde duran bir şeydir. O bir sanat formudur ve müziğin, kuru bir kopyasından daha fazla derinliği vardır. Aynı şeyi Mona Lisa’nın kuru bir kopyasına baktığınızda da söyleyebilirsiniz- Mona Lisa ile kopyası arasındaki fark, ne dinlediğimiz ile ne dinleyebileceğimiz arasındaki farkla aynıdır."
Bu tartışma audiofiller için bilmedikleri bir şey değil.
Stereo ekipmanlara binlerce dolar harcamaktan çekinmeyen dinleyiciler yıllardır şunu söyledi: ev ses sistemlerinin ne kadar iyi olabilecekleri konusunda çoğumuz cahiliz. Audiofiller her ne kadar Pono’yu duymak için sabırsız da olsalar, onlar bu teknolojinin hedef kitlesi değiller.
Young, "Bu, ortalama dinleyiciler için yapıldı." diyor.
"Ortalama dinleyici, daha iyi kalitede duyabilecekleri şeyleri dinliyordu. Dinleyecekleri başka bir şeyleri yoktu, o yüzden aradaki farkı anlayabilecekler."
Kısaca, bu Pono’nun avantajı: yüksek kalite sesi kolaylaştırıyor. Ayre’deki mühendisler ile çalışırken, Pono ekibi, basit birer kulaklıkla ya da güçlü bir ev ses sistemi ile de dinleseniz sesi iyi duyacağınız tak-dinle cihazlar üretti. Fikir, yüksek kalite sesi temizleştirmek ve saf bir formda sunmak. Young sözlerini şöyle sürdürüyor :
"PonoMüzik şarkılarını dinlediğinizde, şarkıları sanatçıların gerçekten onları yarattığı gibi dinleyebiliyorsunuz. Sadece hangi şarkı olduğunu anlamak yerine, sözleri ve melodiyi duyuyorsunuz, müziği sanatçıların stüdyolarla düzenlediği şekliyle hissedebiliyorsunuz ve farkı da burada. Sanatçının hissettiği heyecanın aynısını yaşıyorsunuz."
Sanatçılar, ürünün piyasaya çıktığı zamanda bir yorum gibi işlevi olan onaylarıyla Pono kampanyası için oldukça önemli. Eddie Vedder, Stephen Stills, Beck, Sting ve Flea Kickstarter tanıtım videosunda oynatıcının özellikleri hakkında övgüyle bahseden sanatçılar arasında.
"Hepsini, bunun dinlemek istedikleri müzik olduğu ve ortada koca bir boşluk bulunduğu hakkında konuşuyorlarken görünce, » diyor Young, « bence insanlar ‘neyi kaçırıyordum ? Ne oldu’ diye düşünüyorlar."
Young, Pono’nun, sanatçının gayesini duymanın mümkün olan en iyi yolunu da sağladığını vurguluyor. Bu Dave Grohl’un 2013’te yaptığı belgeseli Sound City’de romantize ettiği gösterişli, büyük bütçeli kayıtlar kadar Young’ın yakında çıkacak olan A Letter Home’u için de geçerli.
Young, Jack White ile kaydettiği A Letter Home’u ‘bir sanat projesi’ olarak değerlendiriyor.
"İnsanlar eskiden, doğrudan vinile kayıt yaparlardı ve sonra arkadaşlarına üzerinde not olan bir kayıt gönderirlerdi," diye açıklıyor Neil:
" Benim yaptığım ise bütün bir albümü bu şeyin üstüne kaydetmek. Bu kulağa eski gelen bir kayıt çünkü 70 yıl önce müzik kaydeden bir cihazın üstüne kaydedildi. Bu ucuz olduğu ya da iyi olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece eski olduğu anlamına geliyor. "
A Letter Home modası geçmiş bir teknoloji üzerine kaydedilmiş olsa da, Young, Pono üzerinde kulağa daha iyi geldiğini iddia ediyor.
"Albümü Pono’da dinlediğiniz zaman, doğrudan kabinden besleniyor. Bu vinile gitmedi, kabinin hemen arkasından analog mastera gitti, bu da en yüksek çözünürlükteki dijital sese aktarıldı, Pono’da duyduğunuz budur. Eğer bunu bir CD’de duyarsanız, kabinde yaratılmış olan vinil masterlar gibi olmayacak. Ve kulağa harika gelecekler, 1940larda kaydedilmiş bir şey gibi gelecek, tarihî gelecek." Pono böyle ayrımları göstermek için dizayn edildi.
"Asıl olan teknik olarak ne duyduğunuz değil, her şeyi ve tüm ortamı duyarken nasıl hissettiğiniz" diyerek anlatmaya devam ediyor:
"Müzik ortaya koyduğu herşeyle dinlenmek için vardır, büyüsü buradadır, ruhu buradadır. Bu incelikli ayrıntılardadır."
Ve, şöyle devam ediyor, "bu incelikli ayrıntılar uzun zamandır ortada yoktu, aniden bunları dinlediğiniz bir şeyin içinde, anlaşılır bir biçimde, bu kadar uzun zaman sonra duymak muhteşem bir tecrübe. Bu yeniden doğmak gibi."
Kickstarter üzerindeki bu hevesli talep, bu ilham verici deneyimi beleyen birçok insan olduğunu gösteriyor. Şimdilik, Pono’nun gücünü inanç yoluyla hissetmek zorundalar. Her ne kadar geçen Mart firmaya katılan Pono Müzik CEO’su John Hamm, ufukta dinleme etkinlikleri olduğunu söylese de, ürünün perakende satışı bir süre daha olmayacak. Pono’nun indirilebilir satışların reddedildiği bir dönemde, satın alınabilir dijital ürünleri kucaklıyor olduğu gerçeği biraz retro hissettiriyor. Belki de buna ‘dijital zanaat’ diyebiliriz, tüketilmek yerine keyif vermesi için yapılan müzik. Hamm, eskiden LP ve CD biriktirenler gibi yüksek kalite dijital içerik biriktiren yeni bir tür müzik tüketicisi yaratma girişiminde olduklarını kabul ediyor.
"Tüketici alanında uygun bir teklif yoktu" diyor Hamm, "ve açık olduğunu hissettiğimiz piyasa da orasıydı."
Bu dinleyici kitlesinin ne kadar geniş olduğu belli olmasa da, Hamm bu piyasaya kimin ait olduğunu biliyor.
"Çoğu müşterimiz, dinlenecek en yüksek kalitede müzik dinleme şansı varsa bunu kullanmak istiyor." diye açıklıyor.
"Onlar için,müzik önemli. Bu tıpkı ‘hayat kısa, şarabın iyisini iç’ stratejisi gibi. Bu tarz insanlar CD ve kayıtlar alan, ikisinin de koleksiyonunu yapan insanlar. Aynı zamanda bu insanlar, sanatçının yarattığı şekliyle müziği duyabilmek için fazladan ufak tefek şeyler de yapmaya gönüllüler. Bu bir arayış, bunun en iyi yürüyüş botlarını, ya da en iyi şarabı ya da en iyi çikolatalı sufleyi aramaktan farkı yok.Müzik kalitesi ile ilgili şöyle bir şey var. Eğer müziği seviyorsanız, bir arayıcısınızdır. Bizce dışarda en iyi müzik kalitesinin arayıcıları çoğu insanın düşündüğünden daha fazla."
Hamm ile Young arasında, tüm belagatları finansal başarının, sanatsal başarı kadar önemli olmadığını gösteriyor : Bunu müziğe olan sevgileri için yapıyorlar.
"Pono’nun her başarısı, müziğin de başarısıdır." diyor Young.
"Pono müzik ile alakalı, ve müzik uzun süredir hareketsiz kaldı. İnsanlar kirli bir pencereden bakar gibi müzik dinliyorlar. Biz de pencerenin camını ortadan kaldırıyoruz, bötlece müzik doğrudan duvardaki delikten içeri geliyor."
Yakında, Pono piyasaya girecek. İşte o zaman, müzik tüketicilerinin kirli bir pencere ile mutlu mu olduklarını yoksa yepyeni bir manzaraya hazır mı olduklarını göreceğiz.
Konserden önce bu bilgilerden faydalanmanız dileğiyle…
Ve Young’ın 21. yüzyılın dijitalliğinden nasibini aldığını bilmenin takdiriyle.
Interview: Neil Young Says Pono Is ‘a Revelation’ Because You Can ‘Hear Everything’