"Ben Ölümü Eskittim, Geliyorum" kolaj sergisi kapsamında 31 Mart’ta Kargart’ta bir sunum yapan Çiğdem Zeytin’den kolajın dünü, bugünü.
Sanayi devriminin yansımalarıyla şekillenen kübizm akımının teknik öğelerinden biri olarak kendini gösteren kolaj tekniği, organik ve sıradan hayatımızın içine yerleşmeye başlayan köşegen formlara sahip makinelerin yansımalarını görünür kılmaya henüz başlamışken, Birinci Dünya Savaşı sarsıcı etkileriyle Avrupa’nın büyük kentlerinin ufuklarında kendini göstermeye başlamıştı. Henüz sanayi devriminin etkilerini sindirememişken kendini gösteren savaş, beraberinde sadece iktidarların mülkiyet çatışmalarını değil aynı zamanda faşist yaklaşımları, korkuları, toplumsal yıkımları ve sosyolojik kırılmaları da getirmekteydi.
Birinci Dünya Savaşı’nın, geleceğin büyük umutlarını örten karanlığında kaybolmuş bir grup sanatçının bir araya gelmesiyle kurulan DADA hareketi, yayınladığı manifesto ve avangard duruşuyla bu kokuşmuş ortamda yaraları sarmaya çalışmanın anlamsızlığını merkeze alarak yeni bir düzen önerisinde bulundu. Hoşnut olmadıkları bu yeni gerçekliğe sıkışmış olan sanatçılar, var oldukları düzeni temsil eden yapıları bozarak ortaya çıkardıkları parçalarla yeni kompozisyonlar oluşturmaya başladılar. Var olan düzen karşısında kendilerini ifade ederken kullandıkları teknikle yeni bir dünya düzeni önerirken, beraberinde yepyeni perspektiflerden bakabileceğiniz bir düşünce biçimi kendini hissettirmeye başlamıştı.
Bir grup sanatçının öne sürdükleri bu yeni düşünce biçimini vurgularken, varlığını ilk kez kübist dönemde hissettiren kolaj tekniğini birden bu kadar güçlü bir söylem aracına dönüştüren neydi? Dadaizm akımının günün barbarlarına, sanatta ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa karşı sergilediği protest duruş; "kolaj"ın, rastlantısallığı ve beklenmedik sonuçlarıyla güçlü bir araca dönüşmesine neden olmuş, böylece kolaj tekniği bir duruşun ifadesine farklı bir form kazandırmış ve yeni bir söylem biçimine dönüşmüştür. Zamanla yağlıboyanın egemenliğine meydan okuyarak tuvallerde yerini bulan kolaj çalışmaları toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve biçimde yeni laboratuvarlara ve deneylere alanlar açmaya başlar.
Cevherini toplumsal kodlar ve göstergelerden seçmeyi temel alan kolaj tekniği, eseri bu özelliğiyle sanatçının kendi imgelem dünyasının bir adım daha ötesine taşıyarak toplumsallaştırır. Tümdengelimci yaklaşımıyla yapıbozumcu bir tavra sahip olan kolaj aynı zamanda tümevarımcı yaklaşımı ve konstrüktivist tavrı da doğasında taşır. Sözünü ettiğimiz tüm özellikleriyle pek çok teknikten farklılaşan kolaj tekniği ortaya çıktığı ve Dadaizmle yükselişe geçtiği dönemdeki misyonunu Türk sanatı içinde edinememiştir. Üstelik siyasi ve toplumsal gündemi sürekli değişen bir ülkenin sınırları içinde olduğumuzu ve Türkiye’den pek çok sanatçının üretimlerinde, "bir ifade ve söylem biçimi olarak" önem kazanan kolaj tekniğinin sanatsal ifade biçimleri içinde yerini bulamadığını ve yeterince önemsenmediğini düşünmemek elde değil.
"Ben Ölümü Eskittim, Geliyorum" kolaj sergisinin varlık nedenlerinden biri olarak kendini gösteren bu durum, kendisine yüklenen misyonla farklılaşan, "bir duruşu ve var oluş biçimini" temsil eden kolajın ilerleyen yıllarda Türk sanatında da farklılaşması ve hak ettiği değeri teslim alması dileğiyle hayat buluyor.
Çiğdem Zeytin; "Ben Ölümü Eskittim, Geliyorum Kolaj Sergisi" kapsamında, 31 Mart/Pazar saat:14:00’te Kargart’ta kolektif bir atölye çalışması gerçekleştirecek. "Ben Ölümü Eskittim, Geliyorum", 4 Nisan 2013 tarihine dek gezilebilir.
Fotoğraflar (üstten alta):
Kargart’ta sergi açılışından genel görünüm
Anonim bir kolaj çalışması
Serginin iki katılımcısı Komet ve Duru