A password will be e-mailed to you.

Kokulu silgi, naftalin, bir kitap ya da parfüm kokusu… Kim bilir neleri hatırlattı size, hangi anılara götürdü?

Bir kokunun hafızayı bu kadar hızlı tetikleyebilmesi muazzam bir şey. Bazen bir koku yüzümüzde tebessüm bırakırken bazen bizi çok sinirlendirebiliyor. Yani koku belleğimizle olduğu kadar duygularımızla da bağlantılı. Bir kokunun kendi hafızasını yaratırken geçmişe götürmesine, hissettirdiklerine ve hafızanın gücüne şaşmamak imkânsız.

Peki, ya bir insan günün birinde koku alamazsa?

İlk filmi “Kumun Tadı”ndan sonra “Aniden” ile karşımıza çıkan Melisa Önel, Reyhan isminde bir kadının yaşadığı sağlık sorunları sonrasında bunu kabullenmeyip, geçmişinin peşine düşüşünün hikâyesini anlatıyor. 

Defne Kayalar, Öner Erkan, Şerif Erol, Ayşenil Şamlıoğlu, Aysel Yıldırım, Mehmet Bilge Aslan, Esra Kızıldoğan ve Öyküsu Özyürek’in rol aldığı filmde Dilan Çiçek Deniz de konuk oyuncu olarak yer alıyor. 

 “Aniden”, Reyhan’ın (Defne Kayalar) MR makinasına girdiği ve doktoru tarafından koku testlerinin uygulandığı sahnelerle başlıyor. Anosmik olduğunu, yani koku alamadığını anladığımız Reyhan için bu durum, hayatının beklenmedik dönüm noktası olacaktır. Uzun yıllar kocasıyla beraber Hamburg’ta yaşadıktan sonra kocasının bir işi için İstanbul’a gelen Reyhan, Hamburg’a geri dönüşünün arifesinde doktoru ciddi sağlık sorunları yaşayabileceği konusunda uyarsa da tedavi sürecini başlatmaz ve kendi geçmişinin peşine düştüğü içsel yolculuğuna çıkar.

Kaybolan da Kendini Arayan da Reyhan 

Reyhan 40 yaşındadır, hem Almanya hem Türkiye vatandaşıdır, kocası dışında annesi, kız kardeşi, yeğeni, bir de eşyalarla dolu ama kimsenin yaşamadığı bir anne evi vardır. Otel işletmeciliği yapmaktadır ve İstanbul’da kimsenin yapmak istemediği, deneyenin üçüncü gün kaçtığı eski bir oteldeki işi, parasını bile konuşmadan kabul eder. Bu arada eşini geride bırakırken sığınıp, gizlendiği yer de anne evi olur.  Bunların tümüne baktığımızda karakter adına yazılmış gayet bilinçli tercihler olduğunu görebiliriz; bir yere ait olamamanın çifte vatandaşlıkla vurgulandığı, bir kadının artık hayatına dair ne istediğine karar verdiği, karar vermek istediği, seçimlerini kendisinin yaptığı, hesap vermeye tenezzül etmediği, kendisiyle ve hayatındakilerle yüzleşebildiği yaş olarak 40’ın seçilmesi gibi nüanslar…  Reyhan için “Kırklara karışmak”la, “Kırkı çıkmak” deyimlerini de hatırlatacak şekilde anlatının fonuna yerleştirmiş Melisa Önel. Bir gün, aniden, kimseye bir şey demeden ortadan kaybolan Reyhan, kocası ve ailesi için kırklara karışmış bir haldedir. Ne bir iz, ne bir haber… Kendini, geçmişini aramaya karar veren biri için de bir bebeğin dünyaya adapte olduğu ya da annenin artık şifalandığı o kırk günlük süreci referans alırcasına bir temsil değeri taşıyor. Çocukluk arkadaşı Leman’ı (Aysel Yıldırım) yıllar sonra bulup, belki bir daha göremeyeceğini bilerek, geçmişe dair bir özrü dilemek ve onunla geçmişi konuşmak… Yüzleşebilmenin ve kendini de affedebilmenin ta kendisi.

Aysel Yıldırım ve Defne Kayalar

Özgürlüğünün peşinden giden ve ailesi olan bağını koparmaya niyetlenen Reyhan, anılarının ve eski arkadaşlarının izini sürerken, Behçet’in (Şerif Erol) otelinde çalışmaya başladıktan sonra şehrin sokaklarına ve farklı mekânlara daha çok karışan bir kimliğe bürünür.  Reyhan için ufkunu açacak yeni dostluklar da kaçınılmaz olur. Çocuklar için sesli hikâyeler okuyanların kaydını alan Ömer’e (Öner Erkan), Almancasıyla destek olur. Ömer, görme engelli biridir. Görme engelli insanlar da kişileri, mekânları, nesneleri (temas ve ses dışında) çokça koku üzerinden etiketleyerek kavrarlar. Bu sebeple kokunun duygularla ve hafızayla birebir ve çok güçlü bağlantısı vardır. Görme engelli Ömer’le, koku almadan yoksun Reyhan birbirlerine duygusal anlamda yakınlaşır. Reyhan’ın bacağında çocukluğundan kalan bir sakatlığı da vardır, hafif topallayarak yürür. Bir gün Ömer’in bulunduğu bir mekâna girer ama Ömer’e belli etmez. Onun masasına oturduğundaysa Ömer, Reyhan’ın geldiğini hemen anlar. Nasıl anladığını soran Reyhan’a, “Ayağının sesinden” der. Bunun, Reyhan’a özgü, başkasında olmayan, ayırt edici bir özellik olduğunu söylemesi Reyhan’a bambaşka bir perspektif kazandırır. “Normal” insanların belki acıdığı, görmezden geldiği, alaya aldığı “kusuru”/ engeli, görme engelli biri tarafından ayrıcalıklı bir özellik olarak kodlanır. Ömer, Reyhan’ın kendisine dair bir şeyi daha fark etmesini sağlar.

Öner Erkan ve Defne Kayalar

Defne Kayalar ve Öner Erkan’ınoyunculuklarıçok başarılı, özellikle Reyhan’ı oynamaktan ziyade onu etiyle kemiğiyle reel biriymiş gibi bize izlettiren, karakterinin kostümünü giyen Defne Kayalar, ilk başrolünde alkışı ve takdiri hak eden bir performans sergiliyor. Film, Türkiye prömiyerini yaptığı Ankara Film Festivali’nden, her iki isim için de En İyi Oyuncu Ödüllerini alarak ayrıldı. Genel anlamda tüm cast çok başarılıydı ancak yeri gelmişken Şerif Erol’a ayrı bir parantez açmak istiyorum, özellikle benim için filmin kilit ismiydi. İzlemekten dolayı çok keyif aldım. Huysuz ama babacan, dost tavırlı bir otel sahibi rolü çok yakışmıştı; Reyhan’la olan sahneleri de duygu olarak güçlüydü.  

Şerif Erol

Görülmeyen ama Görülmek İsteyen

Dünya prömiyerini Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde yapan Anidenin  senaryosunu “Uçurtmayı Vurmasınlar”ın yazarı Feride Çiçekoğlu ile birlikte kaleme alan Melisa Önel, “İnsanın kendini gerçekleştirmesi için aileden, anneden ve dolayısıyla rahimden kopması, kimi güvenli alanları yok etmesi gerekli midir, özgürlük tüm kimliklerden sıyrılmak mıdır? Aidiyet sınırlayıcı mıdır, özgürleştirici midir?” sorularının peşinden gittiklerini söylüyor. Filmi izlerken tam bu ve benzeri noktalarda yönetmenin filmin merkezine daha fazla soru bırakma hevesini hissedebiliyorsunuz. Sorularının peşinden giden, ancak onlara yanıt vermekten/bulmaktan öte soru sorma eyleminin bizzat kendisiyle ilgilenmeye meyilli olan bir anlatı. Kimi seyirci için senaryo tamamlanamamış ya da eksik yazılmış, hatta kafası karışık senaristlerin elinden çıkmış hissiyatını vermesi çok olası ve anlaşılır da. Çünkü “Aniden”, giriş-gelişme-sonuç bölümlerinden oluşan klasik bir film dilini benimseyen bir film değil. Biraz fazla açık alanlar yaratıyor evet, kusuru da buradan ileri geliyor. Sanki Reyhan’ın hayatından kesitleri bir torbanın içinden rasgele çektiği anılar halinde işlemiş gibi.  Ancak ben bunu zaten görülmeyen ama görülmek isteyen, kayıp bir kadın ruhunun var olma sancısı olarak okudum ve öyle de hissettim. Bu görünmezlik Reyhan için olduğu kadar, film için de geçerli. “Film ne anlatıyor?” sorusuna “Her şey ve hiçbir şey” diye cevap verdiğim bir film hatırlayamadım. Hem fazla sade hem de gözümüzün önündeki sandığın içinde öylece duran “gizli” bir hazine gibi. Tuhaf, dingin ve hisli…    

Kamera Arkasındaki Kadınlar

Filmin jeneriğinde kamera arkasında kadın ağırlıklı bir ekip olduğunu fark ettim. “Aniden”in yönetmeni ve senaristi dışında görüntü yönetmeni (Meryem Yavuz), yapımcısı (Alara Hamamcıoğlu), sanat yönetmeni (Natali Yeres), ışık şefi (Sezen Yıldız Yılmaz), yardımcı yönetmeni (Cansu Özaltın) ve cast direktörü (Ezgi Baltaş) kadın emekçilerden oluşuyor. İlk kez bir sette, bir kadın ışık şefinin varlığından haberdar olmak şaşırttı ve çok mutlu etti. Kadınlar ezber bozmaya devam ediyor, çoğalması dileğiyle…

Daha fazla yazı yok
2024-12-25 05:16:31