A password will be e-mailed to you.

Görmek, her zaman gördüğünden fazlasını görmektir.”1

Maurice Merleau-Ponty

Duygu Sabancılar’ın ayrıntılardan arınmış, doğal estetiğinden uzaklaşmış, öznel bir nesne algısıyla ortaya çıkan eserlerinin her biri, hepimiz için zorunlu yaşam/okul deneyiminin tanıdık nesnelerini içeriyor. Sanatçı her bilincin yaşamında var olanı, saklı olanı, görünür kılarak, yeni bir duyumsama ve anlam inşası içinde sunuyor.

Sanatçı, yaşamsal tabanda deneyimlenen okul döneminin temel nesnelerini “kesişen zamansallıklar” bağlamında, yeni bir sorulama boyutuyla ele alıyor. Burada “zamansallık” kavramı, zamansal olmaklık, zamana ait olmaklık olarak ele alınmalıdır. Heiddeger’in tanımıyla: “Zamansallık insan yaşamının ya da insan varoluşunun özünden başka bir şey değildir. Diğer karakterlerin yanında bu bir “olabilme” olarak nitelendirilebilir.2İnsan özünü varoluş süreci ile oluşturur. Diğer bir deyişle; insan kendi varlığının sınırlarını aşma olanağına sahiptir ve varlığının bilincindedir. İnsan tarihsel bir varlıktır”.3 Heiddeger zamanı varlığımızın anlamı olarak açıklar. İnsan varlığının temeli zamansallık olduğu içindir ki, tarihsel varoluşa sahip olmuştur.

Okul dönemleri, insanın var olma çabasıyla, sınırlarını görmeye çalıştığı, dönüştüğü, zorunlu deneyim süreçleridir. Bu dönemler, mekânları, nesneleri ve yaşanmışlıkları ile varoluşumuzda önemli bir yere sahiptir. Bu dönemin bazı nesneleri, kalıcı ve güçlü etkiye sahiptirler.  Yazı tahtası, öğretmen masası, sandalye, fiş tahtası, tebeşir, yangın söndürme, bayrak, çerçeveler (Atatürk köşesi) bu dönemin anahtar nesneleridir. Bu nesneler dilden üstün, konuşan, anlam çoğulluğu olan yapılardır. Zihnimizde deneyimin mekanları ve özneleriyle görünür olurlar, ses ve eylemler bütünün çoklu ilişkiselliğinde duyumsanırlar. Geçmişte yaşanan deneyimlerin  şimdi de nesneler aracılığıyla tekrar duyumsanır oluşu, farklı zamansallıkların keşimi olarak düşünülebilir. Heiddeger’e göre: “Zamansallık, bir birlik oluşturan üç boyutla bir bütündür: Şimdi, geçmiş, gelecek”.4 Şimdide ve geçmişte olmaklık, gelecekte olmaklığı da içinde barındırır. İnsan bu bütünlüğün ve ilişkisel döngünün içinde varoluşunu sürdürür.

Bir eserin önünde olmak, farklı zamansallıkların önünde olmaktır. Nesneyle yaşadığımız deneyim zamanı, eserin oluş zamanı, eserle karşılaşma zamanı gibi farklı zaman katmanlarının örgüsünde olurken; nesnelerin kendi zamansallıklarını da unutmamak gerekir. Sanatçılar, nesneleri dönemin/zamanın kodlarına göre farklı kavramlarla ilişkilendirilerek farklı anlam yapıları ile kullanılmışlardır. Bu bağlamda bir eseri okumak, içinde bulunduğumuz kültürel yapının bilgisine sahip olmayı gerektirir. Her eserle karşılaşma anı, yeni bir “görme anı” olarak tanımlamak doğru olacaktır.

Duygu Sabancılar, hepimiz için tanıdık olan okul nesnelerini kendi öznelliğinde ele alarak, deneyim evrenimizi yeniden kurma ve duyumsama fırsatı veriyor. Sanatçının eserlerinde var olan bütün nesnelerle kesişiriz ve ilişkisellik yaşarız. Görsel ve zihinsel düzlemde yaşadığımız bu ilişkisellikte nesneleri yaşam pratiğimize göre farklı kodlarla okuruz. Bu okuma, duyumsama ve algı düzlemimizde öznel bir yapı kazanır. Aynı mekânda ve zamansallıkta yaşanan deneyimler bile farklı “anlatılar” ve “yansımalar” olarak ortaya çıkar. Sanatçının grafik anlatının da estetiğini taşıyan eserleri yalın, güçlü ifadeleriyle izleyiciyi kavrar, kuşatır; “anlatı” ve “içsel söyleşi” ortamına sokar. Diğer bir deyişle izleyici nesnede kalarak, hafızasındaki mekânları duyumsayarak, kendi gerçekliğine yönelir. Bu gerçeklikte, yeni farkındalıklar ve anlam yapıları oluşur. Nesneler ait olduğu mekanlar ve diğer özneler ile bilincimizde içselleşir ve farklı bir boyutta hafızamızda var olmaya devam eder. Sanatçının bilinçli olarak yaptığı; geçmişe yönelimimizle, şimdiyi ve geleceği de bir arada tutmak, duyumsama ve düşünme atmosferi yaratmaktır. Geçmişte ve şimdide olmanın ikiliğini yaşatmak, anlam çoğulluğu oluşturmak, zenginleştirmektir. Geleceği de içinde barındıran bu bütünlüklü süreç sanatçının bilinçli ve yaratıcı tasarımıdır.

Sanatçı, bunu nesneleri yakın plan alarak, sınırlayarak ve bir anlatının kompozisyonuna uygun olacak biçimde düzenleyerek başarıyor. Bu tavır, izleyiciye kendi hafızasındaki deneyimi ve mekânları tekrar duyumsatma, yaşatma isteğinin göstergesi olarak düşünülebilir. Diğer yandan nesnelerin kollektif bilince ve deneyimlere göndermeleri bizi çoğul bir ilişkisellik düzlemine geçiriyor. Öteki öznelerle yaşanan paylaşım ve anlatı örgüleriyle ilişkileniyor, görünenden hareketle görünmeyenin yaşandığı bir anlatı ve anlam evrenine taşıyor.

Denilebilir ki; sanatçının eserleri görünür ve görünmez olanın ilişkisi üzerine  inşa edilmiştir. Görünür olanla kurduğumuz ilişki, bizi görünmez olana götürüyor, görünmez olan görüneni tamamlıyor. Sanatçı, görünene zihinsel bir derinlik kazandırarak, görünmeyenin gücünü vurgulamak ve yaşatmak mı istemektedir? Yeni bir “görme anı” ve yeni anlam yapıları oluşturma düzlemi mi yaratmaktadır? İzleyici, yaratıcı öznenin ve diğer öznelerin deneyimleriyle hangi ortaklıkları kurmaktadır? Hangi yeni “anlatı”ları oluşturmaktadır? Yeni anlam yapıları geleceği nasıl şekillendirecektir? Bu bağlamda tecrübe edilene anlam verme, yaşayan bedenin hafızası ve algı üçgeninde gezindiğimiz atmosferde izleyicinin kendi deneyiminde yanıtlayacağı sorular daha da çoğaltılabilir. Kendi öznelliğinde yanıtlarını bulabilir.

Sanatçının eserlerinde bulunan nesneler, birçok özneyi ve mekânı duyumsama evrenimize getirerek öznel ve kollektif bir ilişki evreni yaratmaktadır. Varlığın bu çoklu anlamında öznel ve kollektif bilinç iç içedir. Bizi duyusal ve düşünsel olarak harekete geçiren bu ilişki ağı, varoluşumuzun tüm boyutlarına değen bir yapıdadır. Yeniyi içinde barındırır, bizi dönüştürür, varoluş çemberimizi genişletir.

Sanatçı Duygu Sabancılar’ın eserleri varoluşumuzun ne kadar dinamik ve ilişkisel olduğunu düşündürmenin yanı sıra yeni bir sorgulama düzlemi yaratarak yeni deneyimler kazandırıyor.

Bu kendini yeniden sunan bir gerçekliktir.

Hatice Bengisu[*]/2024

_______________________________________________________________________

1 https://www.e-periodica.ch/cntmng?pid=fzp-003%3A1975%3A22%3A%3A481

Persistenter Link: https://doi.org/10.5169/seals-760419 erişim tarihi:9.06.2024

Rey, Dominique “L’expérience esthéthique et l’ontologie de Maurice Merleau-Ponty” sy.360

2 https://dergipark.org.tr/tr/pub/flsf/issue/62323/888347 /Heıdegger’de Otantiklik – Zamansallık

İlişkisi sy:588 Erişim:10.06.2024

3 https://felsefeokuma.blogspot.com/p/mheidegger.html,Erişim:10.06.2024

4 https://viraverita.com/varlik-ve-zaman-bolum-viii-zamansallik/Erişim:15.06.2024

[*] Prof. Dr. Hatice Bengisu  (Emekli Öğretim Üyesi)

Daha fazla yazı yok
2024-07-08 06:37:20