A password will be e-mailed to you.

Fotoğrafın bir plastik sanatlar dalı olarak ve teknik açıdan birçok tanımı yapılabilir. Benim içinse zamana tanıklık etmektir. Ben de kendi dönemime tanıklık ederek, gelecek zamanda yaşayacak insanlara aktarmaya, dünyanın ötekileştirilmiş insanlarını fotoğraflarımda yansıtmaya çalışıyorum. Fotoğraf çalışmalarımda genellikle “ötekileştirilmiş” insanlara yer veriyorum: Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, mülteciler ve tabii ki engelliler…

Ülkemin en ücra köşelerinde kalmış hayatları gün ışığına çıkararak, varlıklarından söz ettirmek istiyorum. Fotoğraf çekmek sadece deklanşöre basmaktan öte, yaşanılan hayatları kendimle bütünleştirerek öteki hayatların sesi olmaktır benim için. Kadınların, engellilerin ve çocukların hikayelerini dinleyerek gerek fotoğraf sanatımda gerekse yazılarımda, şiirlerimde onlara yer vermeye çalışıyorum. 

Ve şimdi de Senegal’deki insanları anlatmak ve tekerlekli sandalyemin izlerini Senegal’de bırakmak istiyorum. 

Senegal fikrinin çıkış noktası ilginç ve bir o kadar da güzeldir. 2015’in Ekim ayında Uluslararası İzmir Fotoğraf Günleri‘nde birçok fotoğraf sanatçısının ve ustaların bir araya geldiği, on gün boyunca sadece fotoğrafın konuşulduğu bir etkinlik düzenlenmişti. Ben de konuşmacı konuk olarak katılmıştım. Tabii etkinlik boyunca birçok sanatçı ile tanışma şansı yakaladım. İzmir’den döndüğümde fotoğraf sanatı alanında kendimi biraz daha farklı mekanlara sürüklemem gerektiğini hissetmiştim. TRT Belgesel’de tesadüfen denk geldiğim, görme engelli Fransız gazeteci Sophie Massieu hakkındaki “Senin Gözlerinden” adlı bir belgesel çalışmasını izlerken çok etkilenmiştim. Bu programdan bir fotoğraf sanatçısı meslektaşıma söz ederken bana şunu dedi “Sen de yapabilirsin”. Önce tedirginlik yaşadım daha sonra “Neden olmasın?” diye düşünmeye başladım. 

Tam o günlerde telefonum çaldı. Babamın 30 yıllık mühendis arkadaşı, ailece görüştüğümüz Mesut Amca, Senegal’den arıyordu. Hiç düşünmeden “Mesut Amca yanına gelmek istiyorum,” dedim. Mesut Amcam “Tamam yeğen ne zaman istersen,” diye cevap verdi. Hemen o anda doktorum, Prof.Dr. Özgür Demir Hocamızı aradım. İzin istedim. Bir sakınca görmedi. Herkesin aksine Özgür Abim “Hiçbir şeyin sana engel olmasına izin verme,” dedi. Bu beni inanılmaz cesaretlendirmişti. 

Ekim ayından bu yana Engelsiz Sanat Derneği Başkanı, can dostum Gülçin ile “Kimlerden destek alalım, kimlerin kapısını çalalım, kim bu projeye katkı sağlar” diye düşünürken Ankara Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’ın kapısını çaldık. Başkanımız önce tedirgin oldu. Oralarda başıma bir iş gelirse diye korkmuştu. Ama tabil ben pes etmedim, onu ikna ettim ve uçak biletleri alındı. Ailem her zaman benim başarabileceğime inanır ve her zaman destek olur. Annem zaten elim ayağım olur. Ben isterim, ailem ayaklarım olur. 

Derken daha iyi bir fotoğraf makinesi edinebilmem için Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Prof. Dr. A.Beyhan Özdemir araştırma yaptı. Zoom İthalat firmasından Jirayr Gamsaragan imdadımıza yetişti.

Altı ay boyunca, geceleri uykusuz kalarak, Senegal hakkında izlemediğim belgesel, okumadığım kitap kalmadı. Mesut Amca sürekli telefonda yöre halkını anlattı. Neler çekebileceğimi, onlarla nasıl iletişim kurabileceğimi anlattı. Zaten bu projenin en büyük emekçilerinden biri Mesut Amca oldu. Altı ay Afrika hakkında yapılan çalışmaları araştırıp durdum. Hayat Televizyonu’nun emekçilerinden İlknur Yılmaz, bana yıllar önce belgesel çekimi konusunda eğitim vermişti. Ve fotoğraf sanatını öğreten Can Gazialem Hocam ile tekrar fotoğraf üzerinde çalışmaya başladık. “Nasıl üretebiliriz, neleri çekmeliyiz, nasıl anlatmalıyız” sorularının cevapları üzerinde uzun uzun çalıştık.

Ben sadece fotoğraf ve belgesel de çekmek istemedim. İstedim ki, benden farklı olan insanları anlamaya, anlatmaya çalışayım. Önce insanlar tepki gösterse de “Gidecek başka yer mi yoktu?” dese de hiçbir şey beni bu projeden vazgeçiremezdi. İstedim ki, Senegalli çocuklara benden bir anı kalsın. Ankara Sanat Platformu Başkanı Sultan Özateş ile konuşurken, “Senegal’li çocukları sevindirmek için ben destek çıkacağım,” dedi. Koca bir valiz dolusu oyuncak ve kıyafet hazırladık.

Ve altı ayın sonunda  proje ortaya çıktı. 21 Nisan Perşembe günü sabah 10:55’de uçağım kalkıyor. Şimdi daha çok heyecanlıyım. Ben, benden farklı olanla yaşamasını seviyorum. Bunun için de farklı yerlere, farklı ülkelere giderek bunu anlatmak istiyorum.

Düşünün bir kere bu proje sadece benim için değil, başka engellilere ve engelli ailelerine de belki cesaret verecek! Çünkü:

Engel bir gözün görmemesi 

veya bir elin tutmaması demek değildir,

Engel bireyleri yorgan altında 

saklayıp onların hiçbir şey ya da 

hiç kimse olmalarına sebep olmaktır.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 17:26:03