Karikatürist Derya Sayın’ı kaybettik.
Derya Sayın’ı kaybettik… İstisnasız 1986 sonrası sol halimizi en güzel anlatan çizerdi. Ortaköy ve Köprüaltı’nda pişmeye başlayan yeni hayalleri, pipolu atkuyruklu öğrencileri, örme saçlı heybeli kızları, deri çantalarında Cum yazısı görünen gazeteleriyle dünyayı kurtarmaya çalışan pos bıyıklı parkalı abileri, martıları, Eminönünü’nü kırmızı İkarus otobüslerini çayı ve birayı en güzel o anlatırdı.
1991 sonrası Sovyet sonrası dönemin “entel” uyumsuzluklarını, Sartre ve Camus’un ağızdan düşmediği sevimli tartışmaları ilk o batırdı çini mürekkebi şişelerine. Sonra değişen Beyoğlu, cafeler, barlar, Cihangir öyküleri. Mitingler, yürüyüşler. Derya 1990’larda kendini başka bir dünyada bulan, köprü ile plaza arasına sıkışan 88 Kuşağı’nı en iyi anlatanlardan biriydi. Sinizme düşmeyen bir şiirsellik vardı her karesinde.
Derya Kuzuları’nda pür halimiz dururdu 3. Hamur kağıdın üzerinde. Kalabalıklar çizmeyi özellikle severdi. Minik minik, şehla bakışlı, koca burunlu insanlar. Küçük insani ayrıntıları yakalamakta üstüne yoktu; ve onları sert politika alanıyla ilişkilendirmede… Hep sevimli bir işkilli olma hali. Ve şiir… Giresun Fındıkkale otobüsünü Kafavis’in şiirine bağlayacak bir Karadenizlilik. Derya hepsiydi. İflah olmaz bir sosyalistti. Bütün karikatürlerine sinen bir düş. 1990 sonrası dünyayı anlamak için hala en büyük kaynaklardan biriydi benim için…
Seni unutmayacağız Derya…. Kuzuların hep yaşayacak.