A password will be e-mailed to you.

Cem Mansur ülkemizdeki en tanınan orkestra şeflerinden biri, kurucusu olduğu Akbank Oda Orkestrası’nın kapanmasının ardından gençlerle yoğun çalışmalar gerçekleştirmiş, her yıl Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası isimli orkestralarıyla uzun turnelere çıkan ve tek ayağı her daim yurt dışında olan bir hoca. Türkiye’de klasik müzik camiasının hatırı sayılır derneklerinden Klasik Keyifler Derneği’nin söyleşilerinden birinde bu süreçte müzik için neler yapılabilir konuştuktan sonra ben de Cem Mansur’u evinde yakaladım ve çok hatırlamadığı çocukluğunu sordum. Çocukluk sorularında değil ama müzikle ilgili sorularda söyleyeceği çoktu.

 

Çocukken sizi en çok üzen olay neydi?

Çocukken beni üzen birşey var mıydı hatırlamadığım için en üzeni hiç hatırlamıyorum. Hafızam çocukluk konusunda beni yarı yolda bırakıyor.

 

Yaşadığınız en mutlu an neydi?

Çocukluk anısı değil ama bir gençlik anısı geldi aklıma. 20’lerimde Londra’da Bernstein’in provalarına gittiğimde kendisi ile tanıştım ve benimle ne kadar eşit konuştuğunu gördüm. Benim için müthiş bir mutluluk olmuştu.

 

Yaptığınız en büyük hata neydi? Bir de tabii hatırlaması hoş olmasa da aldığınız en büyük ceza ne olmuştu?

Yaptığım hiçbir şeyi hata olarak düşünmüyorum. Ama yüzme antremanlarında fazla kaytardığım için pişmanım. Voleyboldan da kaçardım. Daha çok spor yapabilirdim. Cezaya gelince, inanın hatırlamıyorum.

 

En sevdiğiniz erkek kimdi ve en sevdiğiniz kadın?

Çocukluk için çoğu insan aynı cevabı veriyordur. Ben de annem ve babam diyeceğim.

 

Körebe mi? Saklambaç mı?

Körebe oynadığımı hiç hatırlamıyorum. Saklambaç.

 

Favori çizgi kahramanınızı hatırlıyor musunuz?

İşte bunu hatırlıyorum. Yuki. Altan Erbulak seslendirirdi. Şu an çocukluğunu yaşayanların bunu bilmemesi büyük kayıp.

 

Gerçek hayatta kimi bir kahraman gibi görüyordunuz?

Samimi olmam gerekirse kimseyi.

 

Gerçi bir müzisyene bunu sormak biraz zor ama ne dinlemeyi severdiniz?

Bizim apartmanda her türlü müzik dinleniliyordu. Annem bir doğum gününde bana alaturka mı alafranga bir plak mı alayım demişti. Ben de alafrangayı Fransızca sandığım için Almanca plak istemiştim. Babam seyahate gittiğinde Polonya halk müziği plakları bile getiriyordu. Ben de her şeyi dinliyor ve dinlemeyi seviyordum.

 

Peki ilk okuduğunuz kitap?

İlk okuduğum kitaptan ziyade ilk ve son yaktığım kitabı hatırlıyorum. Orta 3’te Carmen hikayesini yazan yazarın Colomba isimli kitabı okulda o kadar ezberletilerek öğretildi ki sınavı geçtikten sonra bir arkadaşımla o kitabı bizim şöminede yakıp küllerini de kibrit kutularına doldurup denize attık.

 

Bildiğiniz bir tekerleme var mıydı?

Sarımsaklasak da mı saklasak… Bu sayılır mı?

 

Karantina kelimesinin sizde çağrıştırdığı ilk üç şey nedir?

Karantina kelime kökü İtalyanca veya Fransızca kırk demek. Eskiden uzak yerlerden gelen gemiciler döndüklerinde kırk gün izolasyon için karantinaya alınırlarmış. Ben karantinayı duyunca ise aklıma ilk gelen bu kırk kaç kırk sürecek oluyor.

 

Bu süreçte en çok neyi özlüyorsunuz?

Müzisyenlerle sahne almayı.

 

Günleriniz nasıl geçiyor?

Çok hızlı geçiyor. İBB Kültür ve CRR Instagram hesapları için haftada bir tavsiye yazısı hazırlıyorum. Şeflik öğrencilerimle Zoom üstünden teknik çalışıyoruz. Türkiye Gençlik Orkestrası’nın sınavlarını bu yıl kayıt üstünden gerçekleştirdik. 300’e kayıt dinledim. Pinpon oynuyorum, bol okuyorum ve herkes gibi ben de zaman bulamadığım için izleyemediğim şeyleri izliyorum.

 

Biter bitmez ilk yapacağınız şey nedir?

Normale dönüp seyahat etmeye başlayınca Londra’daki evime gitmek. Orada güzel bir tiyatroya gitmek ve Gökova’da yüzmek isterim. İmara açılma tehlikesi tedirgin ettiği için tadını çıkarmayı diliyorum.

“Kulaklığımı takıp uzun uzun yürüyememek üzücü”

Neticede özgürlüklerimiz kısıtlandı. O zaman biraz da özgürlük konuşalım. Özgürlüğünüz kısıtlandığında en çok neye üzülüyorsunuz?

Aklımıza gelen şeyleri yapamamak yeterince can sıkıcı. Kulaklığımı takıp uzun uzun yürüyememek üzücü mesela. Gerçi yapabilirim ama eskisi gibi rahatça olmaz ki…

 

Kendinizi yaşarken en özgür hissettiğiniz yer neresi?

Türkiye’de ifade özgürlüğü gittikçe kısıtlanıyor. Düşünsenize Osman Kavala’nın serbest olmadığı bir ülke. Yani burası demekte zorlanıyorum ama bir yandan da onları ve şartları düşününce halimizden asla şikayet etmemeliyiz. Biz hala özgürüz diye de düşünüyorum.

 

Tarihte size ilham veren en özgürlükçü kişi kim?

Özgürlükçü ve barış yanlışını bir arada düşünürsek Nelson Mandela.

 

Resimlerinde özgürlük hissi aldığınız ressam kim?

Gaugin.

 

Sizi en özgür hissettiren müzisyen?

Stravinsky. Çünkü müzik tarihinde hiçbir sokağın çıkmaz olmadığını gösteren bir besteci. Her yaptığını yenileme becerisine sahip.

 

İstediğiniz kişinin hayatını bir gün yaşayabilirsiniz. Bu kim olurdu?

Puccini. Çünkü evini gezerken bile keşke şu an burada olsa, birkaç nota yazışına şahit olsam demiştim. O’nun yerine bir gün yaşasam bunu ben yapabilirim.

 

Tüm çevrenizi seçme özgürlüğüne sahipsiniz. Nasıl özellikleri olan insanlar seçerdiniz? Gülsin Onay herkesi müzisyen yapmak istemişti.

Evet ben de isterdim. En azından hayatlarında müzik olan insanlar olurdu. Çünkü müziksever insan her zaman daha hoşgörülü ve daha saygılı oluyor. Tahammülsüz insanları ise hayatımdan kesinlikle çıkarırdım.

 

…ve son olarak, tüm sloganlara izin verildi, sizinki ne olurdu?

Osman Kavala’ya özgürlük. Selahattin Demirtaş’a özgürlük… ve niceleri.

 

İLGİLİ HABERLER

Karantina röportajları: Doğu Yücel

Karantina röportajları: Hayko Cepkin

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:27:55