A password will be e-mailed to you.

Karantina günlerini durmak için değil daha çok odaklanmak, beslenmek ve üretmek için bir fırsat olarak gören Sanatatak yaşadığımız ve henüz sonunu ne yazık ki öngöremediğimiz izolasyon sürecinde yepyeni bir röportaj serisiyle sizlerle. Günsu Özkarar sanal ortamda ağırladığı konuklarıyla “çocukluk” ve Corona günlerinde kısıtlanan “özgürlük” üzerine bir Proust anketi gerçekleştiriyor. Anketin ilk konuğu gazeteci, yazar ve Doğan Kitap Yayın Direktörü Cem Erciyes…

 

Çocukken sizi en çok üzen olay neydi?

Kırmızı güzel bir topum vardı. Mahallenin haylaz çocuğu Şeref bir dikme yaptı, top gitti Nevriye Hanım Teyze’nin bahçesine düştü. Huysuz komşu, vermedi topumu. Çok ağladım, araya anneannem de girdi ama nafile. Topu kesmiş Nevriye Hanım Teyze, öyle dediler.

 

Nerede yaşamayı hayal ediyordunuz?

Tabii ki İstanbul. Belki bir yelkenli gemi de olabilir, Martin Eden gibi.

 

Yaşadığınız en mutlu anı hatırlıyor musunuz?


Genelde 25 kuruşluk küçük külahta dondurma alınırdı biz çocuklara. Şu gofret malzemesinden yapılan, tatsız tuzsuz külah. Üstelik iki top dondurma zor alır. Hoş yeter küçücük çocuğa ama gözümüz hep 50 kuruşluk üç ve daha fazla kaşık dondurmanın konduğu kornet denen büyük külahtaydı… Bir gün amcamın oğlu İbrahim ile birlikte, o benden epey büyük olduğu için ona emanet edilmiş olabilirim, panayıra kendi başımıza gitmemize izin verildi. Babam da cömertliği tutmuş olmalı İbrahim’e sıkı bir harçlık tokaladı. Orada kalabalığın içinde cebimizde parayla istediğimizi yapabilirdik artık ve bu özgürlük duygusunun bende yarattığı mutluluğu unutamam. İbrahim’in Marlboro’ya halka atması sırrı karşılığında benim isteğimle büyük külahta 50’şer kuruşluk karışık dondurma aldık. Yaz sıcağında hızla eriyen limonlunun parmaklarımda bıraktığı serin ve yapışkan duygu bende hâlâ çocuksu mutluluğun zirve anı gibi yaşar.

 

Çocukken yaptığınız en büyük hata neydi? Bir de tabii hatırlaması hoş olmasa da aldığınız en büyük ceza ne olmuştu?


Aslında herkes küçük taşlar atıyordu yoldan geçen arabalara. Arada durup kızgın kızgın bakınıyorlar, biz de pek eğleniyorduk. Sanırım benim hatam birden korkuya kapılıp koşarak kaçmam oldu. İşte yaptığım en büyük hata. O tanımadığım adam koşup beni yakalamış, etraftan yapma etme diyenlerin hatırına fazla hırpalamadan salmıştı. Ama çok utandım. Tabii konu bizimkilerin kulağına gitti, daha da utandım. Bir süre sokağa çıkma yasağı da aldığım büyük bir ceza oldu. Şimdi geriye dönüp bakınca şunu söylemeliyim ki, o adam beni yakalayamazdı. Eğer ayağımdaki tokyolar ikide bir çıkıvermeseydi… Bir daha da hayat boyu terlikle sokağa çıkmadım.

 

Körebe mi? Saklambaç mı? 
Saklambaç.

En sevdiğiniz erkek kimdi ve en sevdiğiniz kadın?
Dedem şahane bir adamdı. Hiç karizmatik değil, sırf sevgi ve beceri. En sevdiğim kadını bilemedim ama kadınlar bence komşumuz Necmiye Hanım Teyze’nin dört kızı olabilir. Benden epeyce büyüklerdi ve onların evinde hep çok eğlenirdim.

 

Favori çizgi kahramanınızı hatırlıyor musunuz?

Nasıl unuturum, Tonton. ”Hophophop değiş Tonton”.

 

Gerçek hayatta kimi bir kahraman gibi görüyordunuz? 


Atatürk olabilir. Onunla tanışmayı hayal ettiğimi hatırlıyorum.

 

Ne dinlemeyi severdiniz? Hangi şarkı dilinizden düşmüyordu?


Barış Manço, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa…

 

Kimi idol olarak görüyordunuz?

Mustafa Abi mahallenin en popüler delikanlısıydı. Onu idol olarak görmemin sebebi bütün kızların ona hayran olduğunun konuşulması mıdır, bence değil. Çocukken o kadar da umurunda olmaz böyle şeyler insanın. Belki mahalle maçlarında takımı onun kurması olabilir. Belki motosikletiyle havalı havalı basıp akşamları bilinmeyen başka bir hayata doğru akarken onu balkondan izlemem olabilir. Ama en çok onun solcu olduğunu, eylemlere karıştığını, başının polisle derde girdiğinin önemli bir sır gibi anlatılmasıdır bence Mustafa Abi’yi idolleştirmem. Hem onu kel ve göbekli hiç görmedim. Taşındık sonra, o hep öyle motorsikletin üstünde İspanyol paça pantolonu ve kulaklarını örten uzun saçlarıyla kaldı aklımda.

 

En sevdiğiniz renk neydi?


Eflatun.

 

En sevdiğiniz çiçek ve en sevdiğiniz hayvanı da soracağım. 


Papatya. Hayvan zürafa olabilir. Egzantrik olsun diye…

 

İlk okuduğunuz kitap neydi?


Bunu bilemem. Sanki hep okuyormuşum gibi. İşin aslı üstünde okumayı söktüğüm Cin Ali kitaplarımı, içinde tekerlemeler olan okuma kitaplarımı net hatırlıyorum, Ama döne döne okuduğum en eski kitaplarımdan Okumak İstiyorum (Cubao) kalmış aklımda…

 

Bildiğiniz bir tekerleme var mıydı?

Tabii, bir sürü. Hâlâ söylediğim şu tekerlemeye ne dersiniz? Az önce andığım okuma kitabından:
A A A bak geldi kış baba
Elinde koca sopası
Sırtında kalın abası
E E E bir karış kar yerde

 

Burada ikinci bölüm başlıyor. İçinde bulunduğumuz karantinayı da düşünerek, özgürlüğünüz kısıtlandığında en çok neye üzülüyorsunuz?

Çocukluğun soğuk geceleri, liseyi bitirip yatılı okuldan kurtulduğum zaman bitti. O zaman özgür kaldım. Aynı yatakhanede uyuduğum bir arkadaşım, bol biralı bir gecenin ilerleyen saatinde kokoreçlerimizi dişlerken “Biliyor musun” demişti, “Galiba özgürlük bu. İstediğini yiyip içebilmek, hem de istediğin zaman”… O arkadaşımla hâlâ görüşüyorum, dünyanın en özgür insanı sayılmaz artık. Yetişkin olmanın tek güzel yanı özgürlük. İçinden geldiği gibi kafana göre karar verebilmek. O da yoksa, “Ben niye büyüdüm ki, keşke çocuk kalsaydım” diye üzülüyor insan…

 

Kendinizi yaşarken en özgür hissettiğiniz yer neresi?

Böyle istediğim gibi atıp tutabildiğim klavye başı.

 

En büyük hayaliniz ne? 


Dünyada barışın hakim olması.

 

Birileri sizin özgürlüğünüzü ihlal ettiğinde hangi şartlar altında hoşgörebilirsiniz?

Onun başı göğe erecekse.

 

En özgür bulduğunuz erkek karakter?


Conan.

 

Peki ya kadın versiyonu?


Red Sonja.

 

Tarihte size ilham veren en özgürlükçü kişi kim?


Sanırım kişisel özgürlüğünü ilan edenleri, özgürlük savaşçılarından daha ilham verici buluyorum. Yani mesela dünyayı turlayan ilk kahramanlarımızdan Sadun Bora.

 

Kendi hayatınızda en özgür bulduğunuz kadın kim?

Duygu Asena’dan bu anlamda etkilenmişimdir. Kendi özgürlüğünü elinde tutmuş öncü bir isim…

 

Resimlerinde özgürlük hissi aldığınız ressam kim?

René Magritte.

 

Sizi en özgür hissettiren müzisyen?
Tabii ki Mick Jagger.

 

Özgürce yapmaktan en hoşlandığınız şey?

Yüzmek olabilir mi?

 

İstediğiniz kişinin hayatını bir gün yaşayabilirsiniz. Bu kim olurdu?

Ernest Hemingway.

 

Tüm çevrenizi seçme özgürlüğüne sahipsiniz. Nasıl özellikleri olan insanlar seçerdiniz?


Kaçamak değil, hakikaten… Seçtiğim gibi insanlar seçerdim yine. Hatta seçme işini daha da az yapardım.

 

Sizce özgürlüğün rengi?


Mavi.

 

En özgürlükçü şiir?


Ey Özgürlük.

 

Tüm sloganlara izin verildi, sizinki ne olur?

Hiçbir şey hayatını gerçek aşktan daha şiddetli bir şekilde sarsamaz…

 

Son olarak da Corona virüsü salgınından haberdar olduğunuzda ve eve kapandığınızda duyduğunuz en büyük pişmanlık ne oldu? Şimdi tekrar özgür olsanız bunu da telafi etmek için ilk ne yapmak istersiniz?

O oyunları izlememiş olmak en büyük pişmanlığım. Sezonu kaçırdık. Yaza yine özgür olunca tabii tiyatro kalmayacak. Ben de çok özlediğim Cavit’te, çok özlediğim arkadaşlarımla birlikte arayacağım teselliyi sanıyorum.

 

İLGİLİ HABERLER

Vasıf Kortun: Müzenin bir ideolojisi olmamalı

Büşra Sanay: “İnanılmaz cehalet ve hâlâ bu cehalet devam ediyor”

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 18:00:42