A password will be e-mailed to you.

Bedia Ceylan Güzelce, İstanbul Üniversitesi’nde Klasik Arkeoloji eğitiminin ardından dergi ve gazetelerde muhabir-editör olarak çalışmasıyla bilinen bir yazar. Ayrıca kitapları 1473, Soyka, Göğün Bütün Çiçekleri ve kültür-sanat alanında yaptığı televizyon programlarının yanı sıra, tarih belgeselleri de hazırlayıp sundu. TedX’te “Acılarınızı Küçümsüyorum” isimli çok sevdiğim bir konuşması olan Güzelce, karantina röportajımızı cevapladı.

 

Çocukken sizi en çok üzen olay neydi?

Çocukken “üzgün” olduğumu hatırlıyorum. Zamanın çoğunda üzgün olduğumu, okulda, evde, her yerde. Sadece kitap okurken, resim yaparken ve yazı yazmaya çalışırken unuturdum bunları. Ailemin işi şehir dışındaydı, onları özler ve üzülürdüm galiba.

 

Nerede yaşamayı hayal ediyordunuz?

Belli bir yerde yaşamayı değil de gezmeyi hayal ediyordum, hep gezmeyi, hiç durmadan seyahat etmeyi, hayallerim genellikle bir yerde yaşamak değil de bir yerleri görmek üzerineydi, bir kısmını gördüm, kalanını görebilecek miyim bakalım.

 

Yaşadığınız en mutlu anı hatırlıyor musunuz?

Hafta içi Adana’da okulda, hafta sonu ise diğer tüm çocuklar gibi çiftliklerimize giderdik. Bir gün babam “Bedo, sana cumartesi günü bir sürpriz var” dedi. Ben henüz okula başlamamıştım ve henüz “cumartesi” hangi gün bilmiyorum. Sürprizi beklemeye başladım, kardeşlerimin okulu bitti ve çiftliğe gittik, henüz cumartesi olmamıştı. Neden sonra, dört kardeş uyandık ve bana gelecek olan sürprizi beklemeye başladık. Sürpriz diye kocaman yeşil bir kamyon yanaştı çiftliğin önüne, kamyon durdu, biz hiçbir şey anlamadık. Kamyonun arka kasası açıldığında içinden bembeyaz bir at çıktı, sürpriz buydu, sakatlandığı için kimsenin istemediği bir at, ismi de Kaya, Kaya-4. Şaşırmış, mutlu olmuştum.

 

Çocukken yaptığınız en büyük hata neydi? Bir de hatırlaması hoş olmasa da aldığınız en büyük ceza ne olmuştu?

Bazen çocukların ne büyük hatalar yapabildiğine inanamazsınız, “Nasılsa çocuk, daha bilmiyor” der geçersiniz ama yanlış olduğunu biliyordur, bile bile yapıyordur. Bu konuda “Kaşağı” romanını çok dürüst bulurum mesela. Bilerek mi bilmeyerek mi yaptığım en büyük hatayı söylemeliyim bilmiyorum ya da daha genel geçer bir yanıt mı vermeliyim, emin değilim. Müthiş azap duyduğum bir şey yok, arkadaşlarıma karşı her zaman çok sevgi dolu ve anlayışlıydım, uslu bir çocuktum diyemem ama kararında bir yaramazlığım vardı.

Bir seferinde bir serçenin yuvasına tavuk yumurtası koymuştuk, ne saçma. İlkokulda yine bir gün yaramazlıklar peşindeyken çok fena düştüm, yüzüstü yere kapaklandım ve ağzım yüzüm parçalandı, dişlerim kırıldı. Kırılmasın isterdim, sonra büyük sıkıntılar çektim, az konuşur, az gülümser oldum, uzun ama çok uzun bir müddet de bu böyle sürdü. O gün düşmemiş olmak isterdim. Bizim evde ceza yoktu, bu iyi mi kötü mü bilemem, ilkokul öğretmenimiz bir seferinde yapmadığım bir şey için beni suçlamış ve cezaya kaldırmıştı, kabahatin sahibi arkadaşımı ispiyonlamamak için sustum, çok dokunmuştu, haksız yere aldığım bir ceza, en ağırı bu oldu herhalde.

 

Oynamayı en sevdiğiniz oyun neydi?

Lastik atlama, hiç arkadaşım olmasa iki sandalyeye, iki ağaç arasına bağlar yine oynardım. Hem aşamalı hem de içinde hareket olan bir oyun. Bugün de yapısal olarak hoşlandığım şeylerde değişim olmadı, durağan eğlencelerden hoşlanmam, hem öğrenmeli hem hareket etmeli hem de sonunda ortaya bir şey çıkarabilmeliyim, mesela yemek yapmak, seyahat etmek, mesela kitaplarımın son düzeltilerini ayakta yaparım. Romanın sayfalarından bir çıktı alır, çalışma odamın duvarlarına sırasıyla yapıştırır, bir bütün halinde görür ve son haline öyle getiririm çünkü hareket etmek isterim, içerideki adrenalin, bir romanı bitirme heyecanı ile bedenin bir masa başında oturması bana göre değil.

 

En sevdiğiniz erkek kimdi ve en sevdiğiniz kadın?

En sevdiğim erkek babam, en sevdiğim kadın annemdi.

 

Favori çizgi kahramanınızı hatırlıyor musunuz?

Hatırlamaz mıyım, The Muppet Show’daki “Animal

 

Gerçek hayatta kimi bir kahraman gibi görüyordunuz?

Kimseyi.

 

Neleri iyi çizerdiniz? Çizdiğiniz ilk resimlerde genelde neler var hatırlıyor musunuz?

İnsan yüzleri ve ağaçlar. Bunları güzel daha doğrusu çok çizerdim. İlk resimlerde ağaç, dağ, güneş ve elbette dereler, ah o dereler…

 

Ne dinlemeyi severdiniz? Hangi şarkı dilinizden düşmüyordu?

Bizim evde ağırlıkla Elvis Presley, Beatles ve o zamanın şarkıları çalınırdı. Daha İngilizce bilmeden Elvis şarkılarını ezberlemiştim. Ama hayattaki ilk gerçek hediyem kırmızı bir walkman idi ve içerisinde Kaoma’nın bir kaseti vardı.

 

Yapmaktan en mutlu olduğunuz şey neydi?

Resim yapmak, kitap okumak, günlük tutmak ve arkadaşlarımla oynamak.

 

Kimi idol olarak görüyordunuz?

“Büyüyünce onun gibi olacağım” dediğim kimse yoktu etrafımda ama Gizli Bahçe romanındaki Mary gibi gizli bir bahçe bulmak, balonla ister beş ister yedi haftada dünyayı gezmek, Huckleberry Finn gibi özgür olmak… Kahramanlarımı ya da sizin deyiminizle idollerimi buralarda aradım. Ha bir Gullit gibi örgülü saçlarım olsun isterdim.

 

Arkadaşlarınızda hangi özellikler olmasını isterdiniz?

Bilmem, çocukken ön koşul koyuyor mu insan? Hiçbir özellik istemezdim, beraber oyun oynayalım yeterdi muhtemelen.

 

En zor öğrendiğiniz şey ne oldu?

Matematik. Öğrendim diyemem ama bir “Hayat Bilgisi” dersi kadar sarmıyordu beni.

 

En sevdiğiniz renk neydi?

Yeşil.

 

En sevdiğiniz çiçek ve en sevdiğiniz hayvanı da soracağım.

Meyva bahçesi vardı çiftliğimizde benim favorim erikti, bugün de öyle. Atımız Kaya-4’le özel olarak ilgileniyordum, iki köpeğimiz ve beni annesi zanneden bir kuzum vardı.

 

İlk okuduğunuz kitap neydi?

Gizli Bahçe.

 

Bildiğiniz bir tekerleme var mıydı?

“Al şu takatukaları takatukacıya takatulatmaya götür…” diye başlayıp devam eden, bugün bile ezberimde. Bir de İngilizceyi çok sıkı tutan bir okula gitmiştim o derslerde de “Tiny Trevor takes twentytwo and two thirds…” diye başlayıp süren yine şimdi bile ezberimde olan tekerlemeler…

 

Özgürlüğünüz kısıtlandığında en çok neye üzülüyorsunuz?

Sokaklarda yürüyemediğime, bir yerlere yürüyerek gidemediğime bir de açık havada ailemle ve dostlarımla buluşup bir şeyler içip sohbet etmekten çok hoşlanırım, bunu yapamamaya.

 

En özgür hissettiğim yer çalışma masam

Kendinizi yaşarken en özgür hissettiğiniz yer neresi?

Çalışma masam. Yazıya oturduğum her an. Tarihi Yarımada’yı da çok ama çok severim, kendimi tamamlanmış hissederim orada.

 

En büyük hayaliniz ne?

Büyük bir hayalim yok.

 

Birileri sizin özgürlüğünüzü ihlal ettiğinde hangi şartlar altında hoş görebilirsiniz?

Ben kimsenin özgürlüğünü ihlal etmiyorum, kimse de benimkini etmesin, fena yaparım.

 

En özgür bulduğunuz erkek karakter?

Cahil insan özgürdür.

Geri kalanlar özgürlüğün farklı farklı tanımları içerisinde hareket eder, kısıtlı.

 

Peki ya kadın versiyonu?

Cahil insan özgürdür.

 

Tarihte size ilham veren en özgürlükçü kişi kim?

Göç edebilen, içine doğduğu çevreyi, bir başkasıyla değiştirebilen, bunun için bedel ödeyen ama yine de değiştiren her varlık, bu bir kuş da olabilir bu radikal bir kararla 40 yaşında başka bir ülkeye giden biri de.

 

Kendi hayatınızda en özgür bulduğunuz kadın kim?

Kendini dilediğince ifade edebilen bir kadın arıyorum size örneklemek için, kendimi fena bulmuyorum bu konuda.

 

Resimlerinde özgürlük hissi aldığınız ressam kim?

Gustav Klimt.

 

Sizi en özgür hissettiren müzisyen?

Schubert.

 

Özgürce yapmaktan en hoşlandığınız şey?

Yazmak.

 

İstediğiniz kişinin hayatını bir gün yaşayabilirsiniz. Bu kim olurdu?

Hayatımı paylaştığım eşimin duygularını daha iyi anlayabilmek için onun hayatını bir günlüğüne yaşamak isterdim.

 

Tüm çevrenizi seçme özgürlüğüne sahipsiniz. Nasıl özellikleri olan insanlar seçerdiniz?

Tüm çevremi seçme özgürlüğüne sahibim şimdilik, şanslıyım. Bana ön koşulla, tabuyla, dogmatik düşüncelerle, kalıplarla gelmeyecek insanlar var etrafımda, ileride de böyle kalmasını umarım.

 

Sizce özgürlüğün rengi?

Yeşil.

 

Özgürlüğün şarkısı?

Under Pressure.

 

Hangi hayvan özgür?

Göç edebilen, içine doğduğu çevreye mecbur kalmayan.

 

En özgürlükçü yazar?

Şairler.

 

Nasıl ölmek isterdiniz?

Ani ve erken.

 

Tüm sloganlara izin verildi, sizinki ne olurdu?

OLSUN!

 

Her şeyi söyleyebilirsiniz, şu anki ruh haliniz?

Sakin.

 

Son olarak da korona virüsü salgınından haberdar olduğunuzda ve eve kapandığınızda duyduğunuz en büyük pişmanlık ne oldu? Şimdi tekrar özgür olsanız bunu da telafi etmek için ilk ne yapmak istersiniz?

Ben genelde öncelikler sıralamamı yarın burada olmayacakmışım ya da dostlarım ailem yarın burada olmayacaklarmış gibi yaparım. Sosyalleşmek için bana kalan tüm zamanı kendim, dostlarım ve ailemle geçiririm, bir yerlerde köşeleri tutmak, birilerine hoş ya da nahoş görünmek, kabileler, kavimler, adamcılıklar, mekanizmalar, sistemler, çarklar ve benzeri düzenlerde geçirecek boş vakitlere şaşarım. Bunu bir süre yaptım hayatımda, çok uzun zamandır yapmıyorum, hiçbir eksikliğini hissetmiyorum. Bu nedenle de salgın öncesi nasıl idiyse bugün de öyle devam ediyor hayatım. Sadece seyahat edemiyor, uzun yürüyüşlere çıkamıyor, gezip tozamıyoruz.

 

İLGİLİ HABERLER

Karantina röportajları: Cem Mansur

Karantina röportajları: Doğu Yücel

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:24:41