"Ağustosun yarısını arkada bıraktık, takvim ‘hazan’ mevsimine doğru hızla yaklaşmakta, sere serpe yaz günlerini alaturkanın en güzel ezgileriyle hatırlamanın tam vakti. "
kalmadı tesellisi…
ne şarkının, ne sazın!
Ağustosun yarısını arkada bıraktık, takvim ‘hazan’ mevsimine doğru hızla yaklaşmakta, sere serpe yaz günlerini alaturkanın en güzel ezgileriyle hatırlamanın tam vakti.
Yahya Kemal Beyatlı’nın, ‘Çok insan anlayamaz eski musıkimizden/ ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden’ dizeleri refakatçimiz olsun.
‘Kaybolan Zamanın Peşinde’ki yolcuları en çok da yaz akşamüstlerinin gurup vakti avutan ve aynı zamanda kedere boğan şarkılar bakalım neler söylüyor bize?..
1. Yaz günleri en tatlı hayaller gibi geçti- Nihavend – İsmail Baha Sürelsan
Nihavend dizisi, Doğu-Batı ekseninde kurulacak muhtemel bir kültür-siyaset veya sosyoloji kuramının odağına konarak, ilgili tartışmaların etrafında yapılacağı kuvvette bir sembol aynı zamanda. Hem Doğu, hem Batı. Ne Doğu, ne Batı. Sırrı, kendinde saklı ve bu anlamda bu coğrafyanın en şahsiyetli ve en özel ‘makam’ı. ‘Dil’de rafine krema tadı oluşturan-bırakan kıvamı malum… İsmail Baha Sürelsan’ın romantik ezgisi ise, dinleyin bakın… sözlerle ne güzel bir ahenk içinde?..
2. Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel- Kürdilihicazkar- Sadi Hoşses
Alaturka’daki bemol’ün, insanın nasıl da aklını başından alan, kalplerin en derin noktasına kadar etki eden bir ‘arıza’ olduğunu bilen biliyor. Bemol’ler, Kürdilihicazkar dizisi ile taç giyer ve Sadi Hoşses’in aynı makamdaki ‘haşmetli’ bestesi tek kelimeyle: Mükemmel!
3. Kalamış- Yok başka yerin lütfu ne yazdan ne de kıştan…. -Nihavend şarkı- Münir Nurettin Selçuk- Behçet Kemal Çağlar.
Bu ülkede Münir Nurettin Selçuk üzerine hala bir kürsü veya bir enstitü yoksa bu kimin ayıbı, eksiği?.. Tartışmak gerek. Münir Nurettin’in her eserinde güller açar. Bülbüller söyler. Müzik tarihinde eşine az rastlanır biçimde bütün ürettikleriyle en üst çizgide duran bir bestekar ve en az kendisi kadar kuvvetli ve iz bırakmış refakatçisi Yahya Kemal’le birlikte bize nasıl bir altın madeni bıraktığı ortada. Kalamış’ta bu kez eşlikçi: Behçet Kemal Çağlar. Ve eser, özellikle de gazel icrasının bulunduğu versiyonuyla: Vazgeçilmez!
4. Akşamı süzme deniz – Nihavend- Kaptanzade Alirıza Bey
Üstüne tek laf edil-e-mez! Dinleyen bilir!
5. Enginde yavaş yavaş… – Hicaz- Sadettin Kaynak
Saadettin Kaynak, malum. Şarkı ise, bütünüyle yerli Hicaz dizisinin en alengirli, hatta bazen kendi kendisiyle kavgalı gibi… görünürken, her defasında ahengin en üst basamağına çıkıp kalbimizi çalan örneklerinden. Bu çok özel şarkının sözleri, kendisi de aynı zamanda bir besteci olan Vecdi Bingöl’e ait. Enginde yavaş yavaş akşam olurken.. Bingöl bu durumu ‘günün minesi soldu’ diye tanımlıyor. Has şiir, bu değilse ne?
6. Gel sen bize akşam yine mehtap görünsün- Kürdilihicazkar- Muzaffer İlkar
Yine bir Kürdilihicazkar ve bu defa sahnede: Muzaffer İlkar. Sevgiliyle mehtap aynı karede. Küçük, sade, tertemiz ve çok lirik.
7. Körfezdeki dalgın suya bir bak… -Nihavend- Osman Nihat Akın
Bazı şarkılarda, kelimelerle notalar -çok estetik- bir bilek güreşi içersindedir ya…
Listemizdeki nihavend de tam o misal…
Yahya Kemal, burada sanki kendisinden bile büyük ve ileride:
Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde
Mehtap, iri güller ve senin en güzel aksin
Velhâsıl o rüya duruyor yerli yerinde
…Ve henüz biz… dalıp gitmiş suyun derinlerindeki geçmiş gecenin, mehtabın, iri güllerin ve sevgilinin en güzel aksinin…izlerini arayıp… bu olağanüstü dizelerin sarsıntısını üzerimizden atamamışken… karşımızda: Osman Nihat Akın! Tamam, nihavendin tek başına varlığı bile bir besteci için uçsuz bucaksız olanak, bir yolculuk imkanı, lakin.. Osman Nihat Akın bu yolun ne şahane bir yolcusu… dinleyip tekrar hatırlamakta yarar var.
8. Rüzgar uyumuş ay dalıyor-Acemkürdi- Refik Fersan
Gözleri kimbilir nereye dalmış ay… Kanatlarını toplamış uyuyan rüzgar.. Ölgün bakmakta olan toplasanız.. iki yıldız… Çıt çıkmayan, ıssız bir bahçe… Yetmezmiş gibi: kızın kalbi, gözlerinin rengi kadar güzel!
Sevgiliye davetin en zarif örneklerinden biri olan satırlar Cenap Muhittin Kozanoğlu’na ait. Öte yandan, Acemkürdi dizisi başlıbaşına bir şiir. Üstüne bir de Refik Fersan asaleti ve estetiği… Bilmem ki?.. Daha ne olsun?
9. Sahilde o hoş buseleri aldığım akşam- Nihavend- Yesari Asım Arsoy
Şöyle bir aşk düşünün: Her çalınışında mızraplar tutuşuyor! Ayrıyeten ‘hasta, kırık bir saz’ var ve sevgilinin üç tel saçı ona iliştirilmiş. Sahil, yazın alamet-i farikalarından. Tam da orada -muhtemelen gizli saklı- alınmış bir buse, görüyoruz ki; kalp o anda tutuşup yanıvermiş! Bugünden bakınca bize ne kadar da naif görünen bu aşk… Yesari Asım’ın -yine nihavend- bestesiyle diskoteğimizde ‘müstesna’ bir yer ediniyor kendisine. Bestenin küçük ama dikkat çekici neşesi, sözlerin kırılgan ve hatta belki bir miktar ‘takıntılı!’ içeriğini ne güzel dengeliyor…
10. Tadı yok sensiz geçen- Hicaz- Muzaffer İlkar
Yine Muzaffer İlkar, yine bütünüyle Şark olan, Hicaz! Sitemin zirve yaptığı şarkı kendisine adını veren dizeden sonra şöyle devam ediyor: ‘… kalmadı tesellisi ne şarkının, ne sazın/ sarıldım kadehlere/ derman olur diyerek… ’ İçki sağlığa zararlıdır. Lakin, bu şarkı, özellikle de Gönül Akkor’un sesinden- kırık e’li telaffuzdaki arıza dahil- dinlenirken neredeyse zaruret şeklinde! Ve: İlk kadeh lütfen, bütün muhteşem nihavendler için!
Yazının Notları:
1. Yaz biterken, yaz’a saygı niyetine oluşturulan yukarıdaki ‘Top 10’ liste elbette bütünüyle şahsi bir tercihten kaynaklanıyor. Ancak binlerce eserden oluşan külliyatın bu tercihi ziyadesiyle zorlaştırdığını not etmeden geçmek mümkün değil.
2. Alaturka repertuarın Neo- Klasik ve biraz daha geç dönemine ait bu şarkılar yazının girişinde de belirtildiği gibi en çok gurub vaktine yakışıyor. Dinlemelerin, herkesin kendi özel listesini çoğaltacağı kuşkusuz.
3. Bu bağlamda, İstanbul’da bir süredir gerçekleştirilen bir etkinlikten söz etmek şart. Heybeliada Gönüllüleri Derneği, Heybeliada Su Sporları Kulübü ve Türk Musikisi Vakfı’nın işbirliği ile düzenlenen ‘Mehtap Faslı’ etkinliği 21 Ağustos Çarşamba akşamı Heybeliada’da gerçekleştirilecek. İstanbul’un çok eski geleneğini referans alan etkinlikte ‘Mehtap Altında’ birbirinden önemli ses ve saz sanatçılarının icrasıyla Fasıl icra edilecek. Repertuar: Adalar, mehtap, deniz ve İstanbul şarkıları…
4. Elbette ‘Mehtap Faslı’ deyince, bir önceki yazımızda kaleminden ‘Çamlıcada’ki -deli- Eniştemiz’i okuduğumuz Abdülhak Şinasi Hisar’ı hatırlamamak imkansız. Hisar, ‘Boğaziçi Mehtapları’ başlıklı kitabında bu geleneğin neredeyse tüm detaylarını lirik üslubuyla ne kadar güzel anlatır!.. Yüzlerce kayıktan oluşan fasıl ekibi, İstanbul’un- Boğaziçi’nin gözalıcı mehtabının altında, yalılara, sahillere selam göndererek ilerlerken… müzikle tabiatın ve şehrin yüksek armonisi çıkar karşımıza.
5. Şehir, edebiyat, doğa ve müzikle beslenip, bu muhteşem Kare As’ın üzerinde yükselen yüzlerce yıllık gelenek, ‘Boğaz’da Mehtap Faslı’, esasında İstanbul’un en kuvvetli ve ne yazık ki en az gündeme gelen kıymetlerinden. Daha fazla destek ve teşvikle, Petersburg’un Beyaz Geceleri’ne ciddi rakip olması hatta onunla aynı kulvarda yarışması…ziyadesiyle mümkün. Dolayısıyla, ne şüphe; geleneği yeniden gündeme getiren kişi ve kurumlara teşekkür borçluyuz.
6. Son not, şöyle: Listeyi yaparken durmadan kendini ‘dayatan’- direnen:)- bir şarkı vardı. İlk 10’a giremedi ama, ‘Mehtap Faslı’ deyince… artık adını anmak farz oldu! Hacı Arif Bey’in Kürdilihicazkar bestesi ‘Muntazır Teşrifine Kayık’ zaten güzel bir şarkı ama onu asıl ilginç kılan; nota dizilişinin Boğaziçi’nin dalgalı sularında bi yukarı bi aşağı, ine çıka… giden bir kayığın ritmiyle neredeyse birebir özdeş olması.
Meraklısının aklında olması dileğiyle…