Tiyatro sanatçısı Özlem Ünaldı, CRAFT TİYATRO’ da Kabin’ i izledi. Oyun çıkışı tweetlerini önce burada paylaştı…
-Kabin’de 2 yabancı bize şunu anlatıyor: Göz göze gelmeden gerçek de, yalan da dahakolay söylenir.
-Birbirlerine kanayan yaralarından yaklaşan 2 toplumdışı karakter
-Eşcinsellik hastalık değildir; doğaldır,tercihtir. Oyun bu fikri savunmak istediği halde herşeyin birbirine karıştığı yerler olmuş. Kaş yaparken gözü tehlikeye sokmuşlar.
-İki oyuncu da şeker gibi oynamış; sade, gündelik ve yaşayan…
– Oyunun müziğini Mehmet Erdem yapmış, iyi de etmiş. Hele girdiğimizde çalan müzik.Tanrım, nereye düştük biz, dedirtiyor. Güzel bir ön hazırlık!
-Sahne tasarımı sayesinde kendimi tuhaf ve tehlikeli bir yerde hissettim. Doğru, mekân her zaman ana karakterlerden biridir. Kabin bunu doğruluyor.
-İnsan yazıyorsa, anlatmak istediği, başka türlü anlatamayacağı bir mesele var demektir. İşte bu değerli hedef için, kaleme dokunmadan önce ‘her yerden’ görmek lâzım derdini galiba..
-Gonca Vuslateri’ nin kuvvetli ve yaşayan oyunculuğu herşeyin önüne geçiyor.
-Craft’ ın sahnesinde, kendini Beyoğlu’ nun göbeğinde hissediyor insan; hikayenin de İstanbul’da geçmesi, hepimizi olaya dâhil ediyor, ne iyi ediyor.
-Küçücük sahnelerde oyun izlemeyi/oynamayı seviyorum; iç içe gibi, oyun olduğunu bildiğin halde görünmezleşmek/görmezden gelmek gibi…
-Sahnede bedenini özgürce sergilemek doğal bir şeyken, Türkiye’ de olduğumuz için nasıl da cesurca geliyor bize… Geçsin artık şu hastalıklı cinsel takıntılarımız.
-Sevgili meslektaşlarım, dostlar, oyuncular; bir kez daha anlıyorum ki; seyircilerimiz arasında sektörden yapımcılar-yönetmenler-yazarlar vs… istiyorsak (-ki isteriz elbette) belli tiyatrolarda sahneye çıkmalıyız. Başka sahnelere hatır için bile gelmediklerini biliyoruz… (Oyun takip eden azınlığı tenzih ediyorum, adları bende saklı; kralsınız görünmeyeni görenler! 😉
– Cinsel tercihler, cinsel yaşam özgürlüğü, cinsiyetlere göre sınıflandırılmamış toplum isteyen karakterleri izlediğimiz oyunun çıkış fikri çok güzel: Seks kabininde iki yabancı. Peki bu hassas meselenin yazım biçimi, cinsel özgürlüğünü isteyenlere karşı zaten önyargısı olanların nefretini kabartma riski taşımıyor mu?
-Hayatta ‘seks kabini’ diye bir şey olması bile cinselliğin sır gibi saklandığının kanıtı: Kendi bedenimizi inkâr ediyoruz, birçok öfkenin kaynağı da bu bence.
-Oyunda, karakterimizin ve kimliğimizin, biz dünyaya bile gelmeden çok önce, ailemizde belirginleşmeye başladığını hatırlıyoruz.
-Eşcinselleri sokakta elele göreceğimiz günlere daha çok vakit, çok oyun, çok lâf olduğuna bir kez daha emin olup endişeleniyor insan…
Yazan : Kemal Hamamcıoğlu
Yönetmen: Çağ Çalışkur
Süpervizör: Rıza Kocaoğlu
Dekor-Işık: Cem Yılmazer
Müzik : Can Bonomo
Reji Asistanı: Seda Türkmen
Afiş Fotoğrafı: Tayfun Çetinkaya, Megan Plante
Proje Ekibi: Ümit Yaşar Bekar, Damla Ersan
Oynayanlar: Gonca Vuslateri, Bora Akkaş