Kahvaltı niyetine şarap, şiir ve hayal. Bodoslama, dibe vura vura, anında, şimdi ve burada… Bu resimler 20’inci yüzyılın edebiyat ikonlarından ve Beat kuşağının kurucusu Jack Kerouac’e ait.
Çalışmaların gücü Jack Kerouac’in kimliğini sadece hayata ve edebi eserlere değil; müzik, şarkı, şiir ve film gibi her türlü yaratıcı ifade formuna sığdırabilmesinde yatıyor. Tam da 10 Ekim 1956’da Mexico City’de bunu söylüyordu zaten: “Ben sadece güzel şeyler çizerim. Tutkal ile badanayı karıştırdım, parmak uçlarımı fırça olarak kullandım. İstersem birkaç yıl içinde birinci sınıf bir ressam olabilirim. Belki o zaman resim satabilir, o parayla da piyano alıp müzik yaparım. Hayat sıkıcı…”
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan toplumunu sarsan, sonra da hızla Avrupa dillerine çevrilen Kerouac, savaş sonrası dönemin teknolojik ideallerini reddederek 1960’lardaki gençliğin devrimine neden olacak kültürel ve cinsel özgürlüğün temellerini atıyordu.
“Benzersiz” resimler
Tablolar ilk bakışta çağdaşı Jackson Pollock’vari ekspresyonist örneklere benzese de dikkatli bakıldığında yazarın edebi ürünlerindeki duygu ve temalarla nasıl kesiştiği ve ne kadar benzersiz oldukları göze çarpıyor.
Jack Kerouac’in Beat resimleri geçtiğimiz yıl İtalya’daki Museo MA*GA’da gerçekleşen “Kerouac. Beat Painting” sergisi sayesinde bir araya geldi. Serginin aynı adı taşıyan ve Skira’dan basılan kataloğu ise halen kitapçılarda ve internette satılıyor.