A password will be e-mailed to you.

Sonbaharda tiyatroseverlerle buluşmaya hazırlanan 27. İstanbul Tiyatro Festivali, açılışını Pina Bausch’un ölümsüz başyapıtı Café Müller ile yapacak. 25 ve 26 Ekim’de Zorlu PSM’de gerçekleştirilecek gösterinin biletleri 10 Haziran’da satışa çıkacak.

İKSV tarafından gerçekleştirilecek 27. İstanbul Tiyatro Festivali, 25 Ekim – 25 Kasım tarihleri arasında perdelerini açmaya hazırlanıyor. Işıl Kasapoğlu küratörlüğünde düzenlenecek festival, Pina Bausch’un ölümsüz başyapıtı Café Müller ile açılacak. Dansı, 20. yüzyılda devrimci bir yaklaşımla yeniden tanımlayan ve dans tiyatrosunun yeni bir tür olarak kabul görmesini sağlayan Pina Bausch’un başyapıtı Café Müller, sanatçının topluluğu Tanztheater Wuppertal’ın güncel kadrosu ve ilk günkü çarpıcılığıyla, Türkiye’de ilk kez sahnelenecek. Bausch’un tüm dünyada halen izleyicileri derinden etkileyen eserlerini repertuvarında koruyan ve bu mirası büyük bir adanmışlıkla yaşatan Tanztheater Wuppertal, 20 yıl sonra bu kez Café Müller ile İstanbul Tiyatro Festivali’nin konuğu olacak.

25 ve 26 Ekim’de Zorlu Performans Sanatları Merkezi Turkcell Sahnesi’nde izleyicilerle buluşacak gösterinin biletleri 10 Haziran’da satışa çıkacak. Gösterinin biletleri, avantajlı dönem fiyatlarıyla, passo.com.tr, Passo mobil uygulaması, Passo perakende noktaları ve İKSV ana gişeden satın alınabilecek. Öğrenciler ise, 10 TL’lik Eczacıbaşı Genç Bilet uygulamasından faydalanabilecek.

Café Müller: Arzunun ve yalnızlığın hikayesi

Çocukluğunda Almanya’da ailesinin işlettiği Café Müller’de saatlerce oturup savaş sonrası atmosferinde, yıkılmış bir toplumda yaşam mücadelesi veren bireyleri izleyen Pina Bausch, 1978’de bu deneyimlerinden, insan ruhunu okumadaki ustalığıyla, bir başyapıt çıkardı ve dans tarihinde bir dönüm noktasına imza attı. Café Müller gündelik hayatın mekânı: Orada boşluk, üzüntü, beceriksizlik, korku ve anlaşılma arzusu var. Ama orası aynı zamanda aşka dair umudun da yeşerdiği yer. Gece olmuş; gündüz müşterilerinin hayaletleri masalar arasında kör halde dolanıyor, sandalyelere takılıp duvarlara çarparken aslında birbirlerini bulmaya çalışıyorlar. Café Müller, arzunun ve yalnızlığın hikâyesini anlatan, duru olduğu kadar dopdolu bir dans tiyatrosu.

Sanatçı hakkında

1940, Almanya doğumlu Philippine ‘Pina’ Bausch, 1960’ların sonlarında ilk koreografileri ile dikkat çekmeye başladı. 1973-74 sezonunda koreograf olarak Wuppertaler Bühnen’e katılan Bausch, topluluğun ismini değiştirerek “dans tiyatrosu” (Tanztheater) yaptığında gideceği yolun işaretini de veriyordu. Olası her türde denemeler yaparak eserlerinde dans ile tiyatronun ifade araçlarını birleştirmeye başladı. Koreografi dili açık ve netti. Eserlerinin dekor ve kostümlerini tasarlayan hayat arkadaşı Rolf Borzik ile birlikte yeni bir estetik yarattı. Borzik’in 1980’deki vefatının ardından dekorda Peter Pabst ve kostümlerde Marion Cito ile çalışmalarına devam etti. Matthias Burkert ve Andreas Eisenschneider’in müzikal işbirliğiyle eserlerine yeni, alışılmadık müzikler buldu. Sürekli yeni çalışma metotları geliştirdiği ve şiirsel imgeler ve danslar kullandığı eserlerinde aşk, yakınlık ve güven arayışı motifi merkeze oturdu.

20. yüzyılda devrimci bir yaklaşımla dansı yeniden tanımlayan Pina Bausch, dans tiyatrosunun yeni bir tür olarak kabul görmesini sağladı. Dansı “yüzeysel güzelliğin” prangalarından kurtarıp gerçek hayata doğru yönelterek ona yeni özgürlük alanları kazandırdı. 2009’da hayata gözlerini yuman sanatçının çığır açan stili, bugün hâlâ hem izleyiciler hem de profesyoneller üzerindeki etkisini korumakta.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 13:38:24