A password will be e-mailed to you.

43. İstanbul Film Festivali’nin başlamasına sayılı günler kaldı, nefis bahar günlerimizi festivalin harika filmleriyle taçlandırmak için sabırsızlanıyoruz. Festival programında farklı kategorilere ayrılmış olan bölümlerde bu sene de çok sayıda yeni film yer alıyor. Bunlardan biri de programa geçen yıl eklenen “Heyula!” bölümü.

“Heyula”, görünüşü korkunç olan hayalet anlamına geliyor. Yunan felsefesinde ”prima materia” olarak geçen ilk maddeye de heyula denir. Tasavvuf inancına göre evrendeki her şey bu ilk maddeden yani heyuladan yaratılmıştır. Aristo, “heyula”yı “Tamamen belirsiz, cisme ârız olan değişmeyi kabul edici kuvve halinde bir cevher. şeklinde tarif etmiştir.

Seçkinin cevherleri içinde Berlinale’den yepyeni filmlerin yanı sıra restore edilen kült filmleri izleme imkânı bulacağız. “Heyula!” ile sinemanın yeni olanaklarını deneyen bu filmleri keşfe çıkmaya hazır mısınız?

Önce seçkide yer alan filmler nelermiş bir bakalım:

– You Burn Me (Yaktın Beni) / Matías Piñeiro (2024)

– Do Not Expect Too Much From the End of The World (Dünyanın Sonundan Çok Da Bir Şey Beklemeyin) / Radu Jude (2023)

– Pepe / Nelson Carlo de Los Santos Arias (2024)

– Eureka (Evreka) / Lisandro Alonso (2023)

– Urıuı Haru (In Our Day – Günümüzde) / Hong Sang-soo (2023)

– Heıyı Ren (Man in Black – Karanlıktaki Adam) / Wang Bing (2023)

– Batalla En El Cıelo (Battle in Heaven – Cennette Savaş) / Carlos Reygadas (2005)

 

Şimdi gelin bu filmlerin her birini biraz daha yakından inceleyelim.

You Burn Me (Yaktın Beni) / Matías Piñeiro (2024)

Arjantinli yönetmen Matías Piñeiro’nun filmi, Cesare Pavese’nin 1947’de yayımlanan Dialoghi con Leucò adlı kitabındaki “Deniz Köpüğü” bölümünün serbest bir uyarlaması. Bu metinde antik Yunan şairi Sappho ile su perisi Britomartis deniz kenarında buluşup aşk ve ölüm üzerine sohbet ederler. “Denizde her şey ölür ve yeniden canlanır” der filmde Britomartis. Filmin ve filme uyarlamanın sınırlarını sorgulayan, düşsel, hem görüntüde hem içerikte hem de seste güzel (müzikleri oyuncu Gabi Saidón’un kendisi tarafından- bestelenen) Yaktın Beni, Buenos Aires’te yaz tatilinde olan bir grup gencin aşk, arkadaşlık ve aile bağlarını, şiirsel ve melankolik bir dille anlatırken, şiirsel felsefe ya da sadece görsel şiir olarak tanımlanıyor.

16mm filme çekilen “Yaktın Beni”, prömiyerini Berlin Film Festivali’nde Karşılaşmalar bölümünde yapmıştı.

Do Not Expect Too Much From the End of The World (Dünyanın Sonundan Çok Da Bir Şey Beklemeyin) / Radu Jude (2023)

Kaçık Pornonun ardından yine çok dikkat çekici bir sosyal taşlamayla karşımızda Radu Jude. Sinema, kapitalizm, emek ve tarihin komik sürprizler ve absürt anlarla buluştuğu, dijital dünyanın politik halk manzarasıyla kesiştiği bu feminist film, iki bölümden oluşuyor ve iki Angela’yı izliyor: Uykusuzluktan perişan film prodüksiyon asistanı, ağzı bozuk Angela, çokuluslu bir şirket adına iş güvenliği konulu bir video çekmek için arabasıyla Bükreş sokaklarını arşınlıyor. Öte yanda, yıllar öncesinden kalan bir filmde, taksi şoförü Angela, müstakbel kocasıyla yine Bükreş yollarında tanışıyor. Romen auteur Jude’un dünyanın bitik halini zehir gibi bir mizah (ve cep telefonu) filtresinden geçirerek sivri dilli, edepsiz şarkılarla perdeye yansıtığı filmi, Romanya’nın Oscar adayı olmuştu.

Dünyanın Sonundan Çok Da Bir Şey Beklemeyinin aldığı ödüller:

2023 Locarno Jüri Özel Ödülü, Genç Jüri Birincilik Ödülü
2023 Lizbon Lisbon Jüri Ödülü
2024 Dublin Eleştirmenler Ödülü Critics Circle Awards En İyi Film

Pepe / Nelson Carlo de Los Santos Arias (2024)

Karşılaşmalar ve yanlış anlaşmalar, aydınlanmalar ve hüzünler arasında, hikâye içinde hikâyeyle dolu, öngörülemez bir dünyaya davet ediyor “Pepe” bizi. Kolombiya ormanlarında öldürülen türünün ilk ve son örneği olan Pepe adındaki bir su aygırının hayaletini merkezine yerleştiren hayli sıra dışı bir yapımla karşı karşıyayız. Pepe’nin hayaleti, bu toprakların halklarının sözlü geleneğine uygun bir şekilde hem gerçek hem uydurma, bazen ciddi bazen de oyuncaklı hikâyesini sesler ve böğürtüler eşliğinde anlatıyor.

Dövüşen erkekler, diktatörlükler, şiirsel anılar, vatan hasreti ve gerçekte nerede olduklarını bilmeden ölen varlıklarla dolu bu komşu kasabaların hayali dünyalarına bir hikâye daha ekleniyor. Nelson Carlos De Los Santos Arias, 2018’de İstanbul Film Festivali’nde “Cocote” ile Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüştü; “Pepe” ile de Berlin’de En İyi Yönetmen (2024) ödülünü kazandı.

Eureka (Evreka) / Lisandro Alonso (2023)

“Kuşlar insanlarla konuşmaz, ama yine de onları anlayabilseydik, bize söyleyecek şeyleri olurdu,” diyor Alonso filminden bahsederken.

Hayal Ülkesi”, “Liverpool” ve Ölülerin yönetmeni Lisandro Alonso, son filmi “Evreka”nın prömiyerini ilk kez Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yaptı. “Geçen zamanla bu topraklarda en başından beri, sömürgecilikten önce yaşamış farklı kültürler arasında bağlantılar kurmak istiyorum” diyen Lisandro Alonso, Güney Amerika Amazonlarının yerli halklarıyla kısıtlı arazilerde yaşayan Kuzey Amerika yerlilerini yan yana ele alıyor ve “İlerleme bizi nereye götürüyor?” sorusuna cevap arıyor.

Evreka, Glauber Rocha’nın izinden giden  ve belirsiz bir zamanda geçen bir western. Tarih, kimlik, doğa, kültürel çatışma ve sömürgeciliği inceleyen bu çetrefilli film, Pine Ridge Koruma Alanı’nda polis memurluğundan bıkan Alaina’yı takip ediyor. Alaina, büyükbabasının yardımıyla bir yolculuğa çıkmaya karar veriyor: Bir kuşa dönüşecek, zaman ve mekânı aşıp Güney Amerika’ya gidecek, başka insanların rüyalarını dinlediğinde her şey bambaşka olacaktır. Başrolde yer alan Viggo Mortensen’a, amatör oyuncular Chiara Mastroianni ve Maria Medeiros eşlik ediyor.

“Evreka”nın aldığı ödüller:

2023 Lima Jüri Özel Ödülü, Eleştirmenler Özel Mansiyon

Urıuı Haru (In Our Day – Günümüzde) / Hong Sang-soo (2023)

Güney Kore’nin en üretken yönetmenlerinden Hong Sang-soo’nun otuzuncu uzun metrajlı filmi olan “Günümüzde”nin senaryosu, görüntü yönetmenliği, kurgusu, ses kaydı ve müzikleri filmin yönetmeni Hong’a ait. Böylece tam bir auteur yapıtı olan film, kariyerini bırakmayı düşünen bir oyuncu ile içkiyle sigarayı bırakmaya çalışan, yaşını almış bir şairi izliyor.

Bu iki yalnız yıldız, davetsiz misafirlerinin sorularını yemek, soju, gitar çalma, şekerlemeler, kediyle uğraşma ve taş, kâğıt, makas oyunuyla savuşturuyor. Geleceğini kaygıyla düşünen yıldız oyuncu rolünü Hong’un gedikli oyuncusu Kim Min-hee üstleniyor. Yaşam, aşk ve sanatın varoluşsal sorunsallarını ele alırken bir haiku kadar öz, sakin ve abartısız bir yol tutan “Günümüzde”, prömiyerini Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü kapsamında yapmıştı.

Heıyı Ren (Man in Black – Karanlıktaki Adam) / Wang Bing (2023)

Kurmaca ve belgesel filmlerinde geçmişin ve günümüzün duyulmamış seslerini ziyaret ederek Çin’in bir ülke ve ulus olarak dönüşümünü ele alan Wang Bing, “Karanlıktaki Adam”ı şöyle anlatıyor: “Bedenin yok edilmesinden öte politik ceza yoktur. Ben de tüm bu sınavlardan geçmiş bir bedene ışık tutmak istedim”. Ömrünce eziyet görse de şefkati hâlâ canlı kalmış bir adamın çıplak bedeni ve iç dünyası gözler önüne seriliyor.

Çin’in en önemli çağdaş klasik bestecilerinden 86 yaşındaki Wang Xilin, Kültür Devrimi sırasında ağır bir zulmün hedefi oldu; dayak, hapis ve işkenceye maruz kaldı. Hâlen Almanya’da sürgünde olan Xilin, filmde Çin’in karmaşık bir döneminin kanıtları olarak hafızasında hâlâ yer tutan bazı korkunç olayları kameranın karşısına çıplak bedeniyle çıkarak, kendi senfonileri eşliğinde yeniden anıyor. Yönetmen Wang Bing’in dünya prömiyerini 2023’te Cannes’da yapan bu ikinci filmi tiyatro, opera ve sinemayı güçlü bir şekilde harmanlıyor.

“Karanlıktaki Adam”ın aldığı ödüller:

2023 DMZ Docs (Kore) Büyük Ödül–Sınırlar
2023 Manaki (K. Makedonya) En İyi Görüntü (
Marius Punduru)

Batalla En El Cıelo (Battle in Heaven – Cennette Savaş) / Carlos Reygadas (2005)

Sınırları zorlamayı seven sinemacı Carlos Reygadas, vaktiyle Cannes Film Festivalin’de çok ses getiren filminde Meksika’nın sınıfsal ve sosyal yapısı içinde bireyin çıkmazını işaret ediyor. Mexico City’de geçen öyküde, bir generalin şoförü olan bir adamla karısı kısa yoldan para kazanmak için kaçırdıkları bebeğin ölümünden sorumludurlar. Şoför bu korkunç sırrıyla yaşarken her gün arabasını sürdüğü generalin güzel kızıyla sadece sevişmek için görüşür.

Bu düzenli cinsel ilişki bir nevi sınıflararası sınırı ortadan kaldırıyor gibi görünse de bu “yanılsamanın” yansıması şiddetli olur. Yeni restore edilen kopyasından izleyeceğimiz 2005 yapımı “Cennette Savaş” sert seks sahneleri, zaman zaman klasik anlatım kalıpları dışına çıktığı sinema diliyle eleştirmenleri ve izleyicileri ikiye bölmeye devam ediyor.

“Cennette Savaş”ın aldığı ödüller:

2005 Rio de Janeiro FIPRESCI Ödülü

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 10:23:38