A password will be e-mailed to you.

Basel Abbas ve Ruanne Abou-Rahme iki genç sanatçı. Ses, imge, metin, yerleştirme ve performans mecralarını kullanarak işler üreten ikili, eserlerini uluslararası platformlarda sergilerken performanslarla da boy gösteriyorlar. Londra, Philadelphia, Oslo, Frankfurt gibi şehirlerde solo sergiler açan sanatçılar ayrıca;  Sao Paulo, Venedik ve İstanbul Bienali gibi birçok bienale katıldılar. Genç yaşlarına rağmen yaptıkları işlerle adlarından söz ettiren bu iki sanatçının eserlerini Tarihi Bomonti Bira Fabrikası’nda bulunan Alt Sanat Mekânı ağırlıyor bu günlerde. Amerikalı şair Adrienne Rich’in “Enkaza Dalmak” adlı şiirinden ilham alarak oluşturdukları serginin adı “Ve Yine De Maskem Kudretli.” Harabelerin arasında yaşam imkânı arıyorlar. Bununla beraber felaketten arda kalan hasarı ve bütün bunlara rağmen ayakta kalmayı başarmış zenginliği göstermeye çalışıyorlar. Sergi kataloğunda da belirtildiği gibi “Mitoloji, ekoloji ve sömürgeye karşı direniş arasındaki ilişkiyi irdeleyen iş ile sanatçılar tamamlanmamış yeni anlatımlar hayal ediyorlar.”

Seslerin ürpertici etkisi

Sergiyi iki bölümden oluşturan sanatçılar, birinci bölümü ses ve beş kanaldan oluşan, izleyiciyi içine alan bir video yerleştirmesiyle başlatmayı tercih etmişler. Videoda, tam da neresi olduğu belli olmayan bir mekânda kamera gençlerin peşi sıra onları takip ederek ilerliyor. Biraz sonra bir zamanlar burada bir yerleşim yerinin var olduğunu anlıyoruz. O yerleşim yerinden kala kala evlerin dış duvarlarının kaldığını yani kendi kaderine terk edilmiş bir yerin varlığını görüyoruz. Videonun sonlarına doğru bu yıkıntılar ve uğultular arasında buldukları siyah maskeleri yüzlerine takmalarına tanık oluyoruz gençlerin. Beş farklı kanalın, görüntülerin ve sesin ürpertici etkisiyle şu sözlerin yankısı gelip beni buluyor.

Yerlerini yurtlarını terk edenlerin ardında bıraktığı uğultu

Sesler, sesler, sesler… Yeryüzünün hiç kimsesiz, sahipsiz, mesken tutulmamış yerinden geliyor. Ya da bir zamanlar birilerinin yaşadığı ama şimdi insan denilen varlığa ait neredeyse hiçbir şeyin kalmadığı bir yeryüzü coğrafyasından. O insanlardan, onlardan arta kalanlardan. Enkazdan, birilerinin yıkımından ve bu yıkıma tanık olanlardan. Yerlerini yurtlarını terk edenlerin ardında bıraktığı uğultudan. Ah’lardan. “Barbar’ın kahkahası”ndan. Şimdinin belleğinde bir arkeolojik kazı yaptığımızda duyacağımız bu uğultu, hiç peşimizi bırakmayacağa benziyor. Aksine tarihin tekerrür tekerleğinde çoğu coğrafyada sesini daha bir gür çıkarıyor. Tıpkı yüzlerce yıl öncesinde olduğu gibi. Bütün bu arta kalanlardan sonra; her şeyin kendi doğası gereği değişim yaşadığı, zamana yenik düştüğü ya da yeniden canlandığı uzak ya da yakın coğrafyalarda yeşeren hayatlar. Bir zamanlar öyleydi değil mi, şimdi de öyle. Bunları yazarken de. Tarihe baktığımızda gördüğümüz, anladığımız her seferinde enkazdan ve yıkımdan sonra varlığını devam ettirmeye çalışan bir doğa. Ve insanlığın bütün bu olup bitenlerden sonra tekrar varlığını devam ettirme çabası. Elbette, yeniden yeniden bir ayağa kalkma denenecektir yeni bir yüzle ya da maskeleri takarak ve daha güçlü bir şekilde.

Yıkım ve enkaz bütün coğrafyalarda aynı sonucu doğuruyor

Böyle oluşturmuşlar Basel Abbas ve Ruanne Abou-Rahme ikilisi harabeyle sesin, görüntüyle imgenin buluşmasını. Aslında bu yerin, harabeye dönmüş, şimdi otların, vahşi bitkilerin örttüğü Filistin köylerini gençlerle birlikte ziyaret eden Basel Abbas ve Ruanne Abou-Rahme ikilisinin, doğanın bu mekânları tekrar sahiplenmesine şahit olmaları üzerine kurulu olduğunu öğreniyorum katalog metninden. Kendi coğrafyalarındaki bir köye doğru çıktıkları bu gezintiden sonra evrensel mesajı olan bir işe imza atıyorlar. Ne de olsa yıkım ve enkaz bütün coğrafyalarda aynı sonucu doğuruyor.

Kaldırım taşlarında yeşermeye çalışan bitkiler

Basel Abbas ve Ruanne Abou-Rahme’nin işleri diğer iki galeriye yayılarak devam ediyor. Bir yanda kaldırım taşları, diğer yandan binlerce yıldır yeryüzünde olan doğal taşlar. Üç boyutlu maskeler, kitaplar, kurutulmuş bitkiler, diyagramlar ve birçok objeyle kaplı bir alan. Kaldırım taşlarında yeşermeye çalışırken kuruyan bitkilerle, taşların içine yerleştirilmiş demir çubukların üzerinde yer alan maskeler var. Bilgisayarlardan ekran görüntüsü alınan ve çeşitli dergilerden kesilen maske görselleri panolarda sergileniyor. Geçmişte veya günümüzde dünyanın farklı coğrafyasındaki inançlara ve yaşantılara ait maskelerin görsellerini gösterme çabası içindeler. Panodaki yazılarda onların ne anlama geldiğini anlatan yazılar insanlık tarihine bir göndermede bulunuyor. Bunca yıkım ve enkazdan sonra maske metaforu mitolojik bir güç, korkulara karşı gelme onların deyimiyle güç pompalaması olarak kendini gösteriyor sanki her çağda. Belki de ideolojilerden kurtulup yaşanan zulümlere karşı gelme deneyimi de sağlayabilir bu maskeler. Bunca yıkımın ardından içimizdeki uğultu yüzümüzdeki maskeyi zorladığı için.

Basel Abbas ve Ruanne Abou-Rahme’nin bir şiirden ve kendi coğrafyalarındaki harabe bir yerin varlığından yola çıkarak oluşturdukları video ve yerleştirme işleri 16 Nisan’a kadar Alt Sanat Mekânı’nda görülebilir.

*Görseller: Basel Abbas & Ruanne Abou-Rahme, And yet my mask is powerful (Ve Yine De Maskem Kudretli), Alt Sanat Mekanı, 2017, (Batu Tezyüksel)

Daha fazla yazı yok
2024-12-22 07:59:51