I
Bir ülke fertleri gibi unutup anımsar mı?
Yoksa arada önemli farklar mı vardır?
Bir ulusun anıları tam olarak nedir?
Bu anılar nerede saklanır?
Nasıl şekillendirilip kontrol edilirler?
Hollanda’nın bugünü bir zamanlar kimsenin uzanmayacağı sulara uzanma cesaretinde saklı değil mi? Ya da Hollanda’nın şimdisinde sular altında kalmamak için verdikleri sayısız mücadele yok mu? Sulara karşı verilen savaşında, okyanus sularına karşı meydan okumadan epey bir miktar metanet* yok mu?
Hollanda bugün dünyada yaşasanız en mutlu olacağınız ülkelerde altıncı sırada.
Ondan önce İsviçre sonra Kanada var.
Çevre dostu bisikletlerin, enerjilerini kendi üreten elektrikli arabaların geri dönüşümün kenti bugün. Çok yakında bir yasayla yeni yapılan bütün binalardan enerjilerini kendilerinin üretmeleri beklenecek. Bütün teraslar şimdiden İstanbul’dan aşina olduğumuz müteahhitlere kalan bir buçuk milyon dolarlık dubleksler değil! Apartman sakinlerine taze sebze yetiştiren permakültür bahçeleri ya da sadece çeşitli ağaçların büyüdüğü yeşil alanlar.
Özel inşaat şirketlerine yatırımcılara bina yapma ruhsatı verilirken bina kompleksinin yüzde otuzunu kamu yararına kullanma şartı getiriliyor.
OMA’nın dünya starı Rem Koolhaas’ın ofisindeyiz.
Rotterdam’da çeşitli maketlerin içinde en son bir proje dikkatimizi çekiyor.
Barjes Kwartier Amsterdam projesi.
Mimarı Mariano Sagasta’dan eskiden cezaevi olan mimari projenin maketine bakarak detaylarını duyuyoruz.
Onu, memleketimize yetmeyen cezaevlerini, Silivri tecrübelerimizi, Silivri’ye girerken ardımızda bıraktığımız cep telefonumuzu, çıkarken ardımızda bıraktığımız nice dostu, önünde kavuştuğumuz nice yazar dostların görüntülerini kovuşturarak dinlemeyi deniyoruz.
Bir zamanlar F tipi olan cezaevi, modern bir mimariyle apartman dairesini andırmayı istemiş. Ne var ki bu modernlik, mahkumların kaçmalarına olanak tanıyınca cezaevi sadece ev olmayı dileyerek kendini OMA’nın becerikli ve entelektüel tavrıyla tanınan bürosuna teslim etmiş.
Çok yakında tamamlanacak cezaevinden devşirilen ev kompleksi, dikey bahçeleri, içinde yer aldığı bölgeyi dikey kesen sokaklarıyla bildik avlulu içine kapanan hipster bina biçimini tekrarlamak yerini sokağın kendisi olmayı diliyor. Cezaevinin apartmanlarından üç tanesi kalıyor, diğerleri yukarıdan baktığınızda yap bozu andırarak, katlayarak ve açılarak birbirini tamamlayan birimlerden oluşan tasarımıyla dikkat çekiyor. 7 nektarlık alana sahip bu projede de en önemli bilmemiz gereken nokta binanın kendine yetecek kadar enerji üretecek olması. Sokaktaki ağaçlarla yetinmemesi, dikey bahçelere de yer vermesi.
Şimdiden Amsterdam ve Rotterdam’ın pek çok apartmanının balkonlarının güneye bakan cephesine gelen güneşten enerji üretimi yapılıyor.
Şu sıralar tasarımcıların en çok kafa yorduğu konu, evinizde saksılardan oluşan bahçenizin aynı zamanda evinizi ısıtacak enerjiyi üretebilmesi.
Boru hattı diye bir şey yok.
II
Arşiv nedir? Unutmamak için başvurduğun google’dan fiziksel bir arşivin ne farkı vardır? Bilinçli bir bellek kaybı yaşamamak için hızla sahibi olman gereken ne? Neyin arşivi yapılır? Değerli eşyaların? Kitapların? Dergilerin? İnternet çağında arşivin kendisi internet değil mi? İnternetin olmadığı zamanlara ne demeli? O zamanlara dair neyi kaydetmedik acaba?
Het Nieuwe Instituut, ilk erkek arkadaşınıza bıraktığınız telesekreter mesajına dahi duyarlı yaklaşabilir. Neyin arşivi yapılır sorusuna sesli olmaktan ürkmeyen nice yanıtlar arayan bir kurum. Afrika’ya, Angola, Senegal, Ghana, Benin gibi ülkelere kumaş tasarlayan Vlisco’nun moda çekimi için ayırdığı koleksiyon da burada arşivlenmek üzere askıda. Vlisco’nun Hollanda’da Afrika’nın satın aldığı “yerli” tasarımları üretmesi başlı başına post-kolonyalizm üzerine bir tez konusu. Elbette bu da bu tuhaf incelikli arşivin önemli bir Özne’si.
Vlisco’nun tasarımı kumaştan elbiseleri Angolalı kadınlar giyerken tasarımların çıktığı ülke yani Hollanda onları teker teker kaydetmek üzere kolları sıvamış.
İnternet yokken dünyanın bilgisini bize anlatacak, alışkanlıkları, evlerimizi, ölçeğimizi bize tarif edecek fonskiyonel objeler, çatallar bıçaklar ya da saat, ya da çaydanlık, arşive kaydetmek gerekiyor.
Bu ölümlülüğe meydan okuyan veyahut ölümlülükle baş etme biçimi olarak görülebilecek arşiv çabası trajik hayat öyküsüyle hepimizi hakkında merak ettiren seramik sanatçısı Gerardus Johannes Geert Lap’in işlerinin arşivini de kapsıyor. Son yaptığı 3D çıktıdan çıkan işleri dahil.
3D baskı makinelerinin seramik gibi kırılgan bir malzeminin rahatlıkla ve çoklukla çıkışını aldıkları gün Mars’ta evimizi inşa ettiğimiz gün mü olacak? Düşünmesi bile zevkli.
Tıpkı Het Nieuwe Enstitüsü’nün tutkulu arşiv çabası sayesinde öğrendiğimiz şu bilginin kendisi gibi:
Eski Atlas’ların 5 renkte şimdiki Atlas’ların 4 renkli üretildiği… Beş renklilerin gösterdiği kıtaların, okyanusların çok daha alımlı görünmesi de bu yüzden. Beş rengin verdiği derinlik eşittir küçük bir çocuk olarak onları karıştıran bizim hayalgücümüz. İşte arşiv buna uzanıyor. Atlaslar, moda tasarımı elbiseler, moda dergilerinden derlenen fotoğraflar, 1980’lerde üretilmiş ve internete yetişememiş tasarımcıların kült tasarımlarını içeren tüm bu arşivleme çabası çok çok kıymetli.
Serginin finalinde Instagram’ın tasarım influencerlarına ayrılmış dev bir duvar bulunuyor. Etkileyenler neyle etkileniyor? Dünya nasıl görünüyor? Tasarım yeniden post edilerek üretilirken nasıl bir manzara sunuyor toplu halde? Bütün bu sorular ve nicesi, unutmak ile hatırlamayı da aşan, unuttuğumuz bir şey varsa özenini içeren neredeyse psikanalitik bir çaba. Adı üstünde The New Institute. Yeni’nin en büyük karşıtı Eski’yi ihmal etmeyen.
III
Bu adresi hemen kaydedin. Dünyanın dört bir yanında tarım, hayvancılık ya da şehircilik ile ilgili projelere destek veren dijital kültüre dayalı tasarım projeleri üreten bir ofis. Kutluğ Ataman’ın Erzincan’daki organik hayvan çiftliği dahil amaçları disiplinlerarası ekonomik, kültürel ve sosyal bağların kurulacağı projelerin hayata geçmesini sağlamak.
IV
Orası Heidi’nin bahçesi. MVRDV mimarlık ofisinin asistanı Heide. Tepesine bitkiler yağıyor telefona yanıt verirken ya da size hoşgeldiniz derken. Mimarlık ofislerinin tasarımları, dünyayı nasıl şekillendirdikleri hakkında bilgi veriyor anında size…
Dünya, bu çoğu hayata geçmiş projelerin maketlerine tepeden bakınca küçücük, şekillendirilebilir, uysal hatta itaatkar.
Dünya, Bangladeş’ten, Hindistan’a, Türkiye’ye oradan Britanya adasına uzanan mimari projelerin yapay bahçeleri, epoksi zeminleri, köpük pervazlarıyla hayli kırılgan öte yandan üflesen uçacak, üflemesen tozlanacak gibi.
MVRDV’nin Rotterdam’da en bilinen tasarımı Market Hall. Dev bir sirki andıran içine kapanan avlulu mekan, sivil bir pazar yeri kilisesi huşusu yaratan tasarımıyla gece, gündüzüne göre çok daha heybetli görünüyor. MVRDV de yeşil, sürdürülebilir, metanetli projeler hevesinden yakaladığı başarılar neticesinde hiçbir şey kaybetmemiş. Büroda çalışanlar için oyun odası tartışma odası gibi odalar arasında bir de Yazı Odası var. Açık ofis hayatından bunalıp tek başına yazı yazmak isteyenler için bu oda. Ve rengi ne dersiniz? Yeşil!
V
Daan Roosegaarde’ın atölyesinin bahçesinde hava temizleyici var. Girişinde de o hava temizleyicisine takılan pis hava. Bu pis hava yüzüklerde hapsedilmiş. Şu sıra bu hava kirlilikli yüzükleri takmak epey bir moda. Daan Roosegarde sosyal, alçakgönüllü, tutkulu görünüyor. Bir fen insanı mı, tasarımcı mı yoksa sanatçı mı sorularla, bu tür ayrımlarla ilgilenmeden 20. yüzyıl başı Marinettivari bir fütüristten ziyade sorumluluk sahibi bir 21. yüzyıl başı post-Rus-fütüristi profili çiziyor.
Bir tasarımcı olarak teknolojiye saplantılı bir şekilde bağlanmak, ona edebi övgüler yazmak yerine onu köylere, uzak ülkelere taşımak isteyen partizan bir Konstruktüvist gibi. Şu sıra ilgilendiği projesi tüyler ürpertici, uzakta çok uzakta geçiyor. Uzaya atılan başı boş yörüngesinden çıkmış uyduları birer havai fişek gibi patlatarak geri göndermekle ilgili çünkü….
Bugüne kadar kilometrelerce alanı temizleyen dev bir hava temizleyicisi yaratmış. Tamamen araba ışıklarını çekip yansıtarak aydınlattığı yollar da mevcut.
Sürdürülebilir, geri dönüşen onun için de benzersiz bir çabayı içeren asıl haleli olan. Bu uğurda düşünüyor. Her yıl Dubai’de onca para harcanarak tüketilen havai fişekler yerine uzaya giden uyduları geri döndürmek biricik bir çaba. Tasarımın kendisi bu. Sanatın da…
Ama ne Zero akımının Heinz Mack’iyle ilişkilendiriyor işlerini ne de bir başka 1960 sonrası sanatçıyla… Manzara geleneğiyle aksine bağlıyor yaptıklarını. Hep onlara baktığını… Hollanda manzara resminin üzerinde büyük bir etkisi olduğunu açıklıyor küçük kütüphane odasında bizi ağırlarken. Ondan bahseden kitapları gösteriyor bir eliyle… Çocukların legolarına da sıra gelecek. Belki bir gün bu dünyevi legolardan Mars’te evler inşa edilecek. Böylece legolar da bir işleve sahip olacak.
Kunsthalle Rotterdam’da Su Işıkları sergisinin açılışında yaptığı konuşmasında biraz şaşırtacak Roosegaarde. Atölyesinde söylediklerini tekrar ettiği konuşmasında yürüyen merdivenle ilk kez karşılaşan Özbeklileri gösteren viral videoda düşenlere gülüşüyle dünyanın öteki’lerini gülünç bulduğunu saklamayarak. Kibrini böylece açığa çıkararak ve aslında bir Rus konstrüktvisti de asla olamayacağını ifşa etmiş olacak. Ötekilerin hoyratça kirlettiği havayı temizleyen makinesini yine ötekilere satma iştahının da ucunu göstermiş olacak. Dubaililere hiçbir ülkeye ait olmayan uyduları havai fişek gibi patlatmak vaadiyle geri döndürecek bu sanatçı tasarımcı, Özbeklilerin ilk yürüyen merdiven tecrübesi sırasında düşüşüne gülüşüyle öte yandan Marcel Duchamp’ın Merdivenden İnen Çıplak’ını akıllara düşürecek.
Bu Çıplak’ın inerken parçalanışı, bütünlüğe, istikrara asla izin vermeyen Dünya, ünlü tasarımcıya hatırlatılmalı: Aslınrda inerken ve çıkarken kimsenin bütünlüğünü koruyamadığını…
VI
De Urbanisten, şehrin müzisyenlerine dev bir stüdyo. Albümünüzü kaydedebilir beste yapıp çalışabilirsiniz. Eskiden gemilerin yanaştığı limanın antrepolarından biri suyun çekilmesiyle De Urbanisten’in mekanı oldu. Bahçesinde Sponge Garden’da büyüyen lahanalar ve pancarlar Rotterdam’ın fakirlerine dağıtılıyor.
*Metanet. Resillient karşılığı Netflix’in Feminizm üzerine belgeselinin Türkçesinde kullanıldı. Bana kalırsa güzel karşıyor İngilizceyi.